Timur Tiryaki: Hayaller Gerçekleştirilmek İçindir

Timur Tiryaki, koçluğu dünya markası haline getiren Bob Proctor ekolünün Türkiye temsilcisi olup, hem koçluk eğitimleri vermekte hem koçluk hizmeti sunmaktadır. 

Sosyal girişimleri destekleyen, gençlere ilham aşılayarak dünyayı daha güzelleştirmeye yönelik SOGLA isimli bir projenin kurucusu ve birçok yenilikçi çalışmanın mimarı ve destekleyicisidir. Merak edilen iş dallarının, lider temsilcileriyle yaptığım butik söyleşilere, koçluk eğitmenlerimden sevgili Timur Tiryaki ile devam ediyorum.

timur tiryaki

Röportaj: Timur Tiryaki

Öncelikle dergimize bakışınızla sorularımıza başlayalım. Dergimizi, paylaşımlarımızı nasıl buluyorsunuz?


Timur Tiryaki: Kesinlikle insanların farkındalıklarını artırmak için güzel yazıların olduğunu düşünüyorum ve kaliteli buluyorum. Yürekten de başarılarınızın devamını diliyorum. Ümit ediyorum farkındalığımızın yükselişinde rolünüz daha da yükselecek.

Temennileriniz için teşekkürler. Sizin için basit bir soruyla başlıyorum. Kendinizi tek bir cümleyle ifade eder misiniz? Dilediğiniz kadar uzun veya kısa.

Düsturum; “Hayaller gerçekleştirilmek içindir.”

Benim de düsturum bu sözünüz oldu diyebiliriz. Pekâlâ hayatınızdaki en önemli 3 öğüdünüzü öğrenebilir miyiz?

Timur Tiryaki: Bir tanesi, 5-6 yıl kadar önce babamın “Oğlum sana çok önemli bir miras bırakacağım” dediğinde gözlerimin parladığı andı. “Sana para pul bırakmıyorum, ama bir iki tane hayat dersi bırakacağım. Ümit ediyorum daha değerli olur para, puldan” dedi. Birincisi kredi kartı kullanmamam konusuydu. “Mümkünse tek kredi kartı kullan, mümkünse limitini düşük tut ve mümkünse harcadığın kadarını öde”dedi ve çok ciddiydi tavsiyesinde. Belki bu tavsiye de bana bir miktar para bırakmasından çok daha önemliydi, çünkü para yönetmem, yönetmeyi öğrenmem gerektiğini öğretti.

İkincisi ailemden gelen inançtı. Her ne kadar bazı konularda yaptığım işleri anlamasalar da, zaman zaman kendi korku bariyerlerine toslasalar da, “oğlum sen ne istiyorsan yapabilirsin. Kafana koyduğun her şeyi yapabilirsin, başarabilirsin” cümlesini defalarca duymuşumdur. O yüzden yoğun inancım hayallerin gerçekleştirilebilir şeyler olduğu, hayalleri gerçekleştirme süreci için burada olduğumuz. O aklımızdaki resmi gerçeğe dönüştürmeyi öğrenmek, o becerileri, o zorlanmayı, o insanları bulup bir araya getirmek. O yüzden ailemden aldığım en önemli iki tavsiye: “kafana koyduğunu gerçekten yapabilirsin” ve “parayı yönetmeyi öğren” oldu.

Çok şey var tabi, ancak sadece ailemden söylemeyeyim. Mentorlarımdan öğrendiğim şeylerden biri, aslında sonsuz bir kaynak uğruna bedenimin, zihnimin, egomun bir araç olduğunu anlama tavsiyesiydi. Kendimi daha büyük bir amacın aracı olarak gördüğüm zaman daha başarılı olduğumu gördüm. Bunun için hem gerekli yerlerde müthiş mücadele etmek, zorlanmak da var. Ama yazdıklarım, kitabım, ismim, bedenim hepsinin araç olduğunu bana hatırlatan çok önemli mentorlarım oldu.

Çok ilham verici öğütler. Bir mutfak malzemesi olsaydınız bu ne olurdu?

Timur Tiryaki: Şarap açacağı olurdum: insanların içindeki o lezzeti açmaya yardımcı olmak için. Çünkü o içerideki değeri doğru kıvamda, doğru zamanda açmak lazım. Doğru zamanında açarsan çok lezzetli olur, fazla bekletilirse sirke olur. İnsanların bazen birileri tarafından açılıp tetiklenmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Timur Tiryaki’nin en çok etkilendiği anısını öğrenebilir miyiz?

Timur Tiryaki: Sık sık nereden bu konulara geldiğimi soruyorlar, oradan cevaplayayım. 15-16 yaşında kendi aileme “Kendim kazanacağım. Sizden artık para istemiyorum” diye karar verdiğim anda bazı işler yapmaya başladım ama o sırada “bu işi nasıl daha iyi yaparım” diye kitaplar alıp okumaya başladım. O güne kadar Türkçe derslerinde verilen zorunlu kitaplar dışında pek kitap okumamış biri olarak birden “nasıl daha iyi yaparım”, “nasıl daha iyi bir insan olurum” kitaplarını okumaya başlamam müthiş ufkumu açtı. Kitapları yiyerek okumaya başlamıştım, çünkü daha iyi bir iş yapmaya çalışırken aslında karakterimle, zayıflıklarımla, komplekslerimle, korkularımla yüzleşmeye başladım ve hakikaten 15-16 yaşlarındaki bir yandan paramı kazanacağım güdüsü, bir yandan da kendimi geliştirme yolculuğum hayatımdaki açılış kapılardan biridir açıkçası.

En sevdiğiniz şehir İstanbul’dur diyebilirim sizi tanıyan birisi olarak. Değil mi?

Timur Tiryaki: Kesinlikle.

Bu şehrin en sevdiğiniz 3 özelliğini paylaşır mısınız bizimle?

Timur Tiryaki: Bağdat Caddesi ve Sahil Yolu Bölgesi’ni ilk sıraya koyalım. İkincisi; arkadaşlarımın burada olmasıdır. Üçüncüsü ise Boğaz. Profesyonel hayatımda çok iş teklifleri oldu başka yerlerden, ancak İstanbul’dan gitmeyi bir saniye bile düşünmedim.

Üzerine hayatını kurduğunuz, hayallerini kurguladığınız değerlerinizi öğrenebilir miyim?

Timur Tiryaki: Değer kavramını ilk olarak 7-8 yıl önce duyduğumda, o zamanlar için değerimcesaretti. Belki yeterince bu değeri yaşamıyordum, ama yaşamak istiyordum. Cesur olmak, cesareti yaşamak, kendini ispat etmek… İkincisi ilham verici olmak, ilhamla dolu olmak… Başka bir tanesi de, kulağa iddialı gelebilir ama hocam Bob Proctor’un tavsiyesine uyup mütevazilikle ilgili tanımını paylaşmak istiyorum burada: Mütevazilik; kendini bilmek, ama başkalarını kendinden küçük görmemektir. Dolayısıyla o zamanlarda yazdığım şeylerden biri liderlikti. İnsanlara önderlik, insanların farkındalıklarını artırmak için onlara liderlik etmek. Vizyonumu 7-8 sene önce tanımlamıştım açıkçası. Ama her sene oturup değerlerime bakarım, revize ederim. Bunlar benim çemberimde, merkez değerlerimdir, belki bir iki eklerim, çıkarırım. Mesela son 6 aydır, 1 yıldır benim için çok önemli olduğunu fark ettiğim, merkez değerlerime yazdığım samimiyet var kesinlikle. Bazı konularda yaptığım işler elbette egomu beslerken, bazı işlerde de müthiş egomu törpülediğimi görüyorum ve bunların biri samimiyet değerini kazanmam. Çünkü insanlara bir şey kanıtlama güdüm, hakikaten geçti.

Hani profesyonel olmak, etkileyici olmak geçmeye başladı. Artık kendim olmak istiyorum yani, kimsem oyum,  neysem oyum, olduğum gibiyim. Küfreden biri değilim ama konuşurken ağzımdan bir şeyler çıkabilir, doğru kelimeyi bulamayıp dilim sürçebilir… Bunlardan artık korkmadan, rahatsız olmadan olduğum gibi konuşabilmek, hatalarımla, eksiklerimle… Mükemmel olmadığımı, ama mükemmeliyete doğru kendi elimle attığım çabaları bilerek kendim olmak… Kitabımda da Kendin Olma Manifestosu diye bir bölüm var. Bundan daha önemli bir şey olamaz, “hiç bir şey yapmak zorunda değilim, hiç kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilim, başarılı olmak zorunda değilim, mutlu olmak zorunda değilim, spiritüel olmak zorunda değilim… Zorunluluktan yapıyorsam zaten doğasında bir şeyler kaçıyor.” diyor bu manifesto. Dolayısıyla benim için çok önemli olduğunu fark ettiğim bir şey samimiyet, içtenlik. Diyebilirsin “hani bu zaten açık bir şey değil mi?” Hayır. İnsanlar bazı değerleri zamanla anlıyorlar. Dolayısıyla şu an söyleyebileceğim ilham vericilik, cesaret, farkındalık önderliği ve samimiyet benim için önemli değerler.

Bu mütevazilik konusundaki paylaşımınızı, kendime öğüt olarak da aldım. Az önce dediniz “kendim olduğum şeyleri yaparım” diye. Pekala öğrenelim, Timur ne yapıyor? Ben mesela sizin eski bir öğrencinizim diyerek küçük bir giriş yapayım. Bana da küçük, aslında çok büyük bir ilham aşılamıştınız eğitiminizde: “aklına gelen her şey yapabileceğin bir şeydir” diye. Dolayısıyla siz ilham veren eğitimler veren birisiniz. Kitap yazan birisiniz. Kişisel gelişimde güçlü bir markanın Türkiye temsilcisisiniz. Biraz işlerinizi paylaşır mısınız?

Timur Tiryaki: Profesyonel anlamda çok süslü bir şeyler anlatabilirim, özellikler ve ünvanlar sıralayabilirim, ama inan şu an yaptığım işi tamamen insanların hayatlarına dokunma işi olarak tanımlıyorum. Hani bir sürü sıfatım var belki ama benim için önemli olan insanların hayatına dokunmak, tohum atmak ve iz bırakmak gerçekten. Bu anlamda ben yaptığım işi aslında, olumlu filozofluk olarak görüyorum. Hakikaten yani, belki de bundan sonraki kartvizitimde herşeyi bırakıp, filozof yazacağım sadece. Ama neler yapıyorum dersen, biri mastır düzey koçluk olmak üzere 5 profesyonel koçluk sertifikam var. Bir koçluk okulunun kurucusuyum, ülkemizde profesyonel koçlar yetiştiriyorum. Onun dışında şirketlere kurumsal koçluk ve danışmanlıklar yapıyorum. Kişisel gelişim eğitmenliği yapıyorum, konuşmalar var. Elimden geldiğince naçizane düşüncelerimi kitaplara dökmeye çalışıyorum. Farklı farklı kollar var ama hepsinin ortak noktası, insanların hayatlarına değer katmak.

Eğitimlerden bahsedelim. Eğitim sürecinde, sonrasında fark etmez, etkileyici, akılda kalıcı bir anın oldu mu? Çok içine kapanık bir katılımcının, eğitim sonrasında güzel bir dışavurum sergilemesi misali.

Timur Tiryaki: Aklıma geldiği kadarıyla söyleyeyim. Mucizelere inanıyorum. Ama tek bir eğitimde müthiş aydınlanmalar yaşayan kimseye şahit olmadım. Fakat onlarca farkındalık anı yaşayan insan gördüm. Daha bugün bir araya geldik koçluk öğrencilerimden birisiyle. Danışanlarından birisi yeterli ders çalışmıyormuş. Sormuş istediği bölümü kazanması için neler yapması gerekiyor diye ve koçluk yapmışlar. Bir hafta sonra da gencin ailesi, arkadaşıma teşekkür etmiş, çünkü bir haftadır gencimiz gayet verimli şekilde ders çalışıyormuş ve mutlular. Dolayısıyla kendi yaptıklarımdan ziyade, benim birilerine bir şeyler katmam ve onların başka birilerinin hayatına yayılması… O dallanıp budaklanmayı görmek, beni daha da mutlu ediyor açıkçası. Eğitimlerim sırasında, bir sürü insan bildiği halde yapmadığı şeylerle sık sık yüzleşiyor ve bir dank etme anı yaşıyor. Sanırım koçluk kökenli olmamdan ötürü, eğitimlerim insanları hareket etmeye, eyleme geçmeye yönlendiriyor. Yani hiç bilinmeyen şeyler anlattığımı düşünmüyorum, bilakis bildikleri şeyleri anlattığımı düşünüyorum, ama bir şekilde tetiklenmelerine, senin gibi hayalleri peşinde koşmalarına vesile oluyorum.

Yani diyorsunuz ki ben hep bir çözüm istiyorsam, iki kelimeyle aydınlanmak istiyorsam, böyle bir şey pek de mümkün görünmüyor, ama ne zaman eyleme dökebilirsem olayımı, farkındalık ve o dank anını yaşayabiliyorum. Pekiyi bu eylemlerin ışığında yarın için düşlerinizde ne var?

Timur Tiryaki: Her altı ayda bir, otururum ve gerçekleştireceğim hayaller listesini yazarım. Burada bahsettiğim şey parasal şeyler değil, deneyimleyeceğim şeylerdir. Önümüzdeki altı aya bakınca, şimdi nispet yapmak gibi olmasın ama hiç çalışmadan bütün bir ay, Ege’de sırt çantamla gezmek var. Yamaç paraşütü, ikinci dövmemi, sembolüm anahtar işaretini yaptırmak var.

İlk dövmeniz nedir, nasıl bir şey?

Timur Tiryaki: Kitabımın içinde gizli, merak edenler oraya bakmalı.

Pekala, devam edelim.


Timur Tiryaki: Onun dışında hayallerimin arasında, açıkçası, üçüncü kitabımı sonbaharda bitirip kışa çıkarmak ve bir iki meditasyon CD’si daha organize etmek.

Siz şimdi meditasyon CD’si deyince aklıma geldi. İlk miydi, tek miydi emin değilim. Surround bir meditasyon CD’si yapmıştınız galiba. Ben onu dinlemiştim ve etkileyiciydi. Biraz bahseder misiniz detaylardan?

Timur Tiryaki: Paraliminal denilen bir teknoloji kullanmıştık. Sol kulağa ve sağ kulağa farklı telkinler veriyor ve sol beyne ayrı, sağ beyne ayrı hitap eden telkinler veriyordu ve dolayısıyla ikisinin bu verileri farklı işlemesi söz konusuydu. Paralel Programlama CD’si diye kullandım ben Türkçe’de. Subliminal değil, açık ve net şekilde duyulabilir sesler kullanılıyor. Başlangıçta bilinçli zihni ambale ediyor, zorluyor ve bir yerden sonra bilinçli zihin bırakıyor, teslim oluyor ve haliyle doğal bir meditatif hale sokuyor beyni.

Bu teknolojiden ilk yararlanan siz oldunuz yani. Pekala bunu internet sitenizden temin edebilirler mi?

Timur Tiryaki: Şu anda yok, ama çok yakında mümkün.

Peki, Timur Tiryaki olarak ilhamımızı dağıttınız, insanlara dank ettirdiniz, olumlu bir filozofsunuz, çeşitli değerleriniz var ve bunların üzerine yaşıyorsunuz. Güzel. Bunları yaparken neye dokunmak, hayatın hangi ihtiyacını gidermek, hayata nasıl bir katkı sağlamak istiyorsunuz?

Timur Tiryaki: Timur Tiryaki, hayatınızdaki gübre olmak istiyor. Sizin yeşermeniz için, gelişiminizi hızlandırmanız için, meyve vermeniz için, hayattaki bazı pisliklerden önceden kurtulmak için, arınmak için yardımcı olmak istiyor. Şakası, esprisi bir yana cidden, zihinsel ve ruhsal gelişiminizi hızlandırmaya yardımcı olmak istiyorum. Kimisi bunu değerli bulabiliyor, kimisi gülüp geçebiliyor, ama hazır olan insanlar için günün sonunda hayatlarına dokunabildiğimi, değer yaratabildiğimi görüyorum. Tercihim midir, yazgı mıdır, doğal yetenek midir, saatler sürer bunun felsefesi, fakat hayatınızdaki araçlardan, aracılardan, katalizörlerden bir tanesiyim.

Umarım bu aracılar daha da çoğalacaktır… Evinizin en çok hangi noktasını seviyorsunuz?

Timur Tiryaki: Salonumdaki koltuğu çok seviyorum. Çünkü benim için o, bağdaşımı kurup meditasyonumu yaptığım, güzel filmimi izlediğim, ayaklarımı uzatıp keyif de yaptığım, kinder yumurta gibi bir koltuk benim için. Evimde en keyif aldığım vakit, orada geçiyor açıkçası.

Fayda denince, Timur Tiryaki’nin sözlüğünde, fayda neye karşılık geliyor ve bir insan nasıl faydalı olabilir?

Timur Tiryaki: Karşısındaki insana inanarak… Karşısındaki insanın hayallerini gerçekleştirmeye gelmiş bir varlık olarak geldiğini görerek, düşünerek… İnsanlar o kadar çok hayallerini çalıyor, birbirinin hayallerini kötülüyor ki, yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri bu. İnsanlara fayda katmak, değer katmak, o insana olan inancınızı gösteren,karşınızdaki kişinin kendine olan inancını artıracak birşeyler yapmak… Bu bir parça bilgiden, bir parça bilinçaltı terapisinden, bir parça koçluk araçlarından çok daha değerli olur.

Mesleğiniz için olsun, duruşunuz, hayatınız için olsun, sizin için en önemli 3 kitabı paylaşır mısınız bizimle?

kitapTimur Tiryaki: Birincisi kesinlikle Og Mandino’nun Dünyadaki En İyi Satıcı kitabı. Satış teknikleri öğrenmek niyetiyle 16 yaşındayken okuduğum bir kitapken, bana içsel değerleri ve ancak kendini içeriden geliştirirsen hayatta başarılı ve mutlu bir insan olabileceğini öğretti.

Paulo Coelho’dan Simyacı, hayatın işaretlerini okumayı, büyük ağı, kader ağlarını anlamayı, okumayı gösterdi, teslimiyeti öğretti.

Çok kitap var ama Napeleon Hill’in Düşün ve Zengin Ol kitabı, sıradışı başarılı insanlar kavramıyla beni tanıştırdı.

Liderlikten bahsettiniz sıkça ve deneyim paylaşımının, liderleri izleyen kişilere etkilerini, lider birinin ağzından öğrenebilir miyiz?

Timur Tiryaki: Babamdan duyduğum bir şey var: “Bazen kendin hata yaparak öğrenirsin, bazen de başkalarının deneyimlerini dinleyerek öğrenirsin”. İnsanın gerçekten bazı şeyleri kendisinin yapması, kendisinin yola çıkıp, yelkenler açıp, zikzaklar çizmesi gerektiğini düşünüyorum ama bazı konularda da insanların tecrübelerinden faydalanmak, çok yararlı olabiliyor. Sıradışı başarılı insanları okumak, şahsen dinlemek insanı kesinlikle ileri götürüyor. İlla bunların eğitmen olması gerekmiyor, sıradışı başarılı bir öğretmen, sıradışı başarılı bir sivil toplum lideri, sıradışı başarılı bir tv program sunucusu…

Ancak akıl akıldan üstündür, farklı bakış açılarını dinlemekte fayda var. Tecrübeleri dinlemeyi çok severim, insanlara soru sormayı, “sence bu konuda ne yaparız”, “senin bu konudaki fikrin ne?”… Naçizane bazı şeyleri yapmış biri gözükmeme rağmen, hâlâ bilmediğim o kadar çok şey var ki… Tecrübe aktarıyor gibi gözükmeme rağmen, kendimden çok etraftan toparladığım tecrübeleri aktarmaya çalışıyorum. Tecrübe aktarımı o sebeple çok önemli, fakat günün sonunda insanların kendi kararlarını toparlayıp, kendi tezlerini yapmaları gerektiğine inanıyorum. Yani körü körüne tecrübeden faydalanılmaz, tecrübe alınır, değerlendirilir, kendi kararınız verilir.

Her cümle, üzerine bir kitap yazılabilir tarzda. Tecrübe paylaşımı demişken, konuyu sizin kitabınıza getirelim. Mayıs ayı başında raflarda yerini alan bir kitabınız var: Sen Hayatıma Dokununca. Birinci ağızdan biraz dinleyelim bu kitabı.

Timur Tiryaki: Tabi. Sen hayatıma Dokununca, benim ikinci kitabım ve içinde sonsuzluğa uzanan bir sıradışı sohbet var diyoruz en başında. Bundan iki üç yıl kadar önce hayatımda bir dalgalanma oldu hepimizin hayatında olduğu gibi. Bu dalgalanmaların içinde ne yapmam gerektiğini düşünürken, bir seyahate çıkmam gerektiğine karar verdim. Uzakdoğu’ya veya Hindistan’a gitmedim, Bob Proctor’un yanına, hocamın yanına gitmeye karar verdim. Bu uçak yolculuğu sırasında da bir kız oturdu yanıma ve bu kızla başlayan sohbetimiz bizi çok farklı yerlere götürdü ve…

Hikayenin detaylarını çok anlatmadan söyleyebilirim ki, kitap boyunca bir diyalog okuyacaksınız. Heyecanını kaçırmayayım şimdi, ama en sonunda şu sorular var: başkalarına yardımcı olmak, acaba kendine yardımcı olmak mıdır? Başkalarının problemleri, acaba ne kadar kendi problemleriniz?Kitaptaki kahramanımız benimle birlikte Gabriella’yla sohbetimiz sırasında aslında kendi değişimim için müthiş bir adım atmış oluyorum.

İlk kitabınız “Buda mı Olsam CEO mu olsam?” ile ilgili en kısa zamanda bloğumdan notlarımı yayınlayacağım, oradan okuyabilir arkadaşlar. Bu kitabınıza bakınca ise göze çarpan, sevdiğim şekilde, kısa kısa bölümler. 19 Bölüm var ve bu 19 bölüm arasında “Evet, işte burası!” dediğiniz yeri öğrenmek istiyorum.

Timur Tiryaki: Düşünmeliyim… Bakıyorum indekse ve evet var! 18. Bölüm, İç Sesimle Konuşmalar Bölümü. Yayınlayıp yayınlamamayı çok düşündüğüm bir bölüm orası. Beden-zihin-ruh üçlemem, yeme düzenim, meditasyonum, sağlıklı beslenmem, sporum olsun, mükemmel bir kıvam olan, hayatımda çok özel bir dönem vardı. Hakikaten iç sesimle konuşabildiğim, hatta bir ara kafayı mı yiyorum acaba diye sorguladığım ama başka kişilerin de yaşamış olduğu, iç sesimi sorguladığım bir dönem. O zamanki yazılarımdan bir parça o bölüm. Başkaları için bir anlam ifade etmeye bilir ama ruhumdan bir parçayı kitabın içine burada koydum diyebilirim.

Sizden, yaptıklarınızdan olabildiğince bahsettirmeye çalıştım. Ama “Mustafa, şunu da söylemek isterim” dediğiniz bir şey var mıdır?

Timur Tiryaki: Bir düşüneyim. Ben bütün var oluş felsefemi, insanın hayat amacını bulmasına, hayat amacına odaklanmasına verdim. İnsanların hayatları amaçlıdır, dolayısıyla herkesin hayat amacı kavramı kavramını düşünmesini, sorgulamasını, aramasını istiyorum. Dolayısıyla amaçsızlık dahi bir amaç olabilir. Yani hayatının bir döneminde amaçsız olmak dahi bir amaç olabilir ve amacın ne demek olduğunu, nasıl tanımlandığını, amaçlı insanların “Amacınız nedir?” sorusuna nasıl cevaplar verdiklerini anlarlarsa, hayatları daha anlamlı olacaktır. Anlamlı bir iş, anlamlı bir ilişki, anlamlı bir gün geçirmek istiyorlarsa hayatlarının amaçlarını araştırsınlar.

Nasıl bir soruyla amaçlarını sorgulayabilirler?

Timur Tiryaki: Bunun için tek bir soru vermem mümkün değil. Bir sürü işaret var, bir sürü parametre var zaten. Alfa İnsan Olmak Eğitimi’nde insanların amacı farklı açılardan çapraz sorgulamalarına çalışıyorum ama… İnsanların âşık olacakları bir fikir aramak, hizmet etmek isteyecekleri bir başlık aramak… Bazen bir şehir, bazen bir ülke, bazen bir iş modeli, bazen bir lider, bazen bir şarkı, bazen bir enstrüman, amaaşık olacakları ve hizmet edebilecekleri ne var hayatlarında?


Baştan sona her cümle için ayrı bir tebrik gerekiyor. Varlığınız ve ilham dağıtıcılığınız için teşekkür ederim röportajımızı sonlandırırken.

Ofis çalışanları için sağlıklı atıştırmalık önerileri