Tuluyhan Uğurlu ile Sonsuza Kadar İstanbul

Eşsiz eserleri ile dinleyicisini İstanbul’un kültürel ve tarihi mirası ile buluşturan bestecimiz Tuluyhan Uğurlu’nun yorumu ile İstanbul ve yaşama dair… Onun İstanbul’u; “Birbirinden farklı kültürlerin barış ve kardeşlik içinde buluştuğu nokta. Evrensel hoş görünün dünyaya açıldığı kapı.”

Tuluyhan Uğurlu

Müzik ruhsal açıdan gelişmemizi sağlayan evrensel dildir. Kendimizi geliştirdikçe yaşam bizim için daha anlamlı bir hal alır. Sizin için yaşamın anlamı nedir?

Tuluyhan Uğurlu: Yaşam benim için sevdiği işi yapmaktır, çalışmaktır, üretmektir. Dostluktur, sevgidir, başarıdır… Yaşam benim için gelecek yüzyıllarda da hatırlanacak müzikler bırakabilmektir. Adınızın kalması önemli değildir. Yüzyıllar sonra sizin yazdığınız bir müziğin birileri tarafından çalınması, söylenmesi ya da mırıldanmasıdır. Bunu düşlemek bir sanatçıyı mutlu eder. Ancak sanatçı yaşarken de bilinmek ister. Anlaşılmak, bilinmek insanın en insanca isteğidir.


İstanbul Kanatlarımın Altında, Beyazıt’ta Zaman, Dünya Başkenti İstanbul ve Sonsuza Kadar İstanbul albümlerinizde lirizm ile birlikte tarihi ve kültürel açılardan da İstanbul’u sonsuza taşıdınız. Sizin için bu şehrin en etkileyici yanı nedir? Şehrin sizdeki duygusu nedir?

Tuluyhan Uğurlu: İstanbul özünde güzelliği ve aşkı saklar. Bu doğa harikası kenti ne kadar çirkinleştirmeye çalışsanız, başaramazsınız. Tüm çirkin eklentilerin arasından bir yerlerden sizi büyüleyen bir ayrıntı ile çıkar karşınıza. Dünya Başkenti İstanbul ayrılamayacağınız ebedi bir sevgilidir. “Sonsuza Kadar” ona olan aşkınız büyüyerek sürecektir. Şairlerin, bestecilerin en çok eser bıraktıkları kenttir İstanbul. Önemli olan Şair’in onu ‘Aziz İstanbul’ diyecek kadar kutsal görmesidir.

İstanbul’u ben olgun ve çok şey görmüş bir insana benzetirim. İnsanlar çeşitli kentlerden buraya gelirler. Kendi kültürlerini korumaya ne kadar özen gösterseler de İstanbul onları farklılaştırır. Bu kentte yaşayan herkes şuralı ya da buralı değil, ‘İstanbullu’dur. İstanbullu olmak bence büyük bir ayrıcalıktır. İstanbullu beceriklidir, yardımseverdir ve her şeyin ötesinde çağdaştır. Yeni projelere açıktır, ufku geniştir. Asırlardır tüm kültürleri ustaca içinde barındırır. Bu kültür karmaşası içinde kavga yoktur. Çünkü bu devasa kentte herkes biraz İstanbullu, herkes biraz yabancıdır.

Tuluyhan Uğurluİstanbul kendisine has dokusu olan bir şehrimiz. Sizce şehrin özgünlüğünü yansıtan yerler nereleridir? Bu yerlerden birisi ile ilgili bir anınızı paylaşır mısınız?

Tuluyhan Uğurlu: İstanbul’un tarihini en iyi yansıtan yerler tabii Sultan Ahmet, Sirkeci, Eyüp ve Tarihi yarımadanın neredeyse tümü ve her açıdan Boğaziçi. Çocukluğum Rumelihisarı ve Bebek’te geçti. Sonra Erenköy’de oturduk. Türkiye’ye döndüğüm ilk yıllarda Bostancı’da yaşadım birkaç yıl ve ardından Beylerbeyi ve Çengelköy. Hepsiyle ilgili sayısız anım var. Ancak ben geçmişte değil gelecekte yaşamayı severim her zaman. Ataşehir ve tüm yeni yerleşimler benim için İstanbul’un geleceğini simgeler ve heyecan vericidir. Sapphire’de konserler verdim, İstanbul’un en yüksek binasından kente baktım. Güzellikler ve çirkinlikler kuşbakışı daha açık görünüyor. Kentsel gelişim projeleri ile yepyeni bir İstanbul yaratılmasını umuyorum. Tarihine dokunmadan, geleceğe uzanan bir kent, düşlerimdeki.

Ülkemizi yurtdışında da başarı ile temsil eden bir sanatçımız olarak pek çok yer tanıdınız. Bunlar arasında sizi en çok etkileyen yer neresi oldu ve burayı aktardığınız bir besteniz oldu mu?

Tuluyhan Uğurlu: İlhamın nereden geldiğini ve geleceğini bilemezsiniz. Bu nedenle bestelerimi nasıl ve ne için yaptığımı bilemem. Yaşarken hissettikleriniz içinizde bir yerlere dokunur ve beste yaparsınız. New York ve Washington her zaman beni çok heyecanlandırır. Moskova tıpkı İstanbul gibi farklı bir kenttir.

Konu şehirlerden açılmışken, Konya ve Bursa şehirlerimiz ruhsal açıdan önemli merkezlerimizden. Bu şehirlerin sizdeki yansımalarından söz eder misiniz?

Tuluyhan Uğurlu: Anadolu’nun her köşesi farklı değerlere sahiptir. Bence şehirler arasında ayırım yapmak doğru değildir. Genel bir ayırım yapmak gerekirse sadece İstanbul farklı bir yere konulabilir. Manevi olarak düşünürseniz, Konya ne kadar önemli ise Urfa ya da Kırşehir de o kadar önemlidir. Yine de Konya ve Bursa diye sorduğunuz için her ikisinin de beni etkilediğini söyleyebilirim. Konya daha ruhanidir. Bursa ise hem ruhani, hem dünyevidir. Bir yandan Osmanlı’nın en saf hali ile yaptığı eserlerin içinde kendinizden geçersiniz, öte yandan fabrika düdükleri ile yaşama dönersiniz. Konya ve Bursa derinleşmeme neden olur. Bu nedenle her yıl çeşitli vesilelerle bir fırsat bulur ve Konya ve Bursa’yı birkaç kez ziyaret ederim.

Yaratıcılığı ortaya çıkartan hayal gücüdür. İstanbul ile ilgili en büyük hayaliniz nedir?

Tuluyhan Uğurlu: İstanbul’da dünyanın en büyük kütüphanesinin, dünyanın en büyük müzelerinin, dünyanın en büyük akademilerinin, konservatuarlarının açılmasını hayal ederim.

Tuluyhan UğurluAsırlara meydan okuyan bu şehirden geleceğe ne kalsın istersiniz?

Tuluyhan Uğurlu: O devasa camilerin, Ayasofya’nın, Topkapı Sarayı’nın gelecek kuşaklara kalmasını isterim. Yeni İstanbul’un ise farklı bir kişilikle oluşturulmasını, İstanbul’dan dünyaya; ‘İşte İstanbul Mimarisi’ denilen bir mimari anlayışının kalmasını düşlerim.

Müziğin insan üzerindeki iyileştirici özelliği yadsınmaz bir gerçektir. Her mekanın bir ritmi olduğunu var sayarak ve solfeggio harmonileri ile ifadesinden yola çıkarak ‘Tarihi Yarımada’nın’ ritminin insanlar üzerindeki etkisinden söz eder misiniz?

Tuluyhan Uğurlu: Tarihi Yarımada çok kültürlülüğü anlatır. Elinizi eski bir taşın üzerine sürün ve bir süre kaldırmayın. Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet… Heyecan verici. İşte orada geçmişten alacağınız güçle ben bu taşın yarına kalabilmesi için ne yapabilirim diye düşünmeniz gerekiyor. Ben buraya yeni bir taş koyup, ona can verebilir miyim? Ben bu yaşanmışlığın üzerine neler ekleyebilirim diye düşler kurmanız gerekiyor. Tarihi yarımada bana her zaman enerji verir, düşlerimi güçlendirir ve geleceğe daha güçle bakmamı sağlar. Geçmişe fazla takılıp kalmamak gerekir. Geçmişten aldığınız güçle geleceğe hazırlanmanız çok önemli.

Dünyamızın günümüzde ulaştığı noktaya bakacak olursak estetik anlayışının giderek kaybolduğunu görebiliriz. Sizce estetik anlayışının geliştirilebilmesi için neler yapılabilir?


Tuluyhan Uğurlu: Ben estetik anlayışını kaybettiğimizi sanmıyorum. Estetik biçiminin değiştiğine inanıyorum. Dünya 21’inci yüzyılla birlikte hızla değişiyor ve her şey yenilenirken, tüm estetik değerler de değişiyor. Sade, pratik ve işlevsel olan yeni bir estetik anlayışı ile tanışıp, bu estetik anlayışı içinde güzel ve farklı olanı bulmamız gerekiyor. Cep telefonlarının ilk haline bakın, ya da bilgisayarların. Bugün geldikleri nokta nasıl farklı? İnce, zarif, becerikli ve işlevsel. Örnekleri çoğaltabilirsiniz.

İstanbul dile gelseydi, günümüz insanına vereceği mesaj ne olurdu?

Tuluyhan Uğurlu: ‘Ben sizlere yıllardır ne güzellikler sundum, iş verdim, zenginlik verdim. Peki, siz benim için ne yaptınız?’ derdi diye düşünüyorum.

Çeşitlilik ve zıtlıklarla dolu olan dünyamızda tezatlar arasında nasıl uyum sağlayabiliriz? Bunu müzik alanında değerlendirecek olursak, klâsik müzik ile metal müzik arasında böyle bir tezat olduğu söylenebilir mi? Metal müziği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tuluyhan Uğurlu: Ben müzikler arasında ayırım yapmam. Kimisini daha az, bazısını daha çok dinlerim. Kimisini dinlemem ama dinleyene asla saygısızlık etmem. Girdiğim bir mekânda çalan müziği sevmiyorum diye kıstırmam. Her müzik bir düşünceyi, bir kültürü temsil eder. Siz nasıl olur da bunu seçen insanları küçük görürsünüz? 21. yüzyıl müziği tüm bu zıtlıkları içinde barındıran yepyeni bir anlayış sunuyor bizlere. Her şey henüz emekleme döneminde. Statükocular direniyor, yeni olanı aralarına almıyor, yeniyi hırpalıyorlar. Teknolojiye ve geleceğe inanan bir insan olarak müziğin de yeni bir yolda olduğunu hissediyorum. Kendi eserlerimde de yenilenmeye özen gösteriyorum. Klasik olmak önemli bir şey. Klasiğe her zaman saygı göstereceksiniz ancak hala aynı şeyleri dinleyip, yenilere sırtınızı dönmeyeceksiniz. Itri, Dede Efendi bu ülkenin temel taşları. Beethoven, Bach, Mozart tartışılmaz büyüklükte devler. Ancak hala onlara takıntılı olursanız insana sorarlar; ‘Sen neler yapıyorsun, sen geleceğe ne bırakıyorsun?’ diye.

Günümüzde teknoloji kullanımı hayatımızın vazgeçilmezlerinden. Örneğin; NASA, uzayda iletişim konusunda müziğin etkilerinin neler olabileceğini araştırıyor. Teknolojinin müzik ile bağlantısı konusunda ne söyleyebilirsiniz?

Tuluyhan Uğurlu: Bu yıllardan beri var olan bir çalışmadır. Müzik görünmez bir şey olduğu için insanı farklı biçimlerde etkiler. Kâh hüzünlendirir, kâh mutlu eder, heyecanlandırır, merak ettirir. Müzik icra edildiği mekanı, zamanı değiştirir, gözünüze farklı görünür. Müzik önemli bir silahtır. Namlunun ucunu nereye çevirirseniz ona ve oraya yönelir. NASA yıllardır frekans zincirlerini araştırıyor. Çalışma ilerledikçe nasıl bir sonuç elde ettiklerini hep birlikte göreceğiz.

Tuluyhan UğurluYapılan bilimsel bir araştırmaya göre; ışık ve ses dalga boyları arasında sabit bir kat sayı saptanmış. Kısaca, her sesin bir rengi olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda hiç duymayan bir kişi renk ve ses bağlantısını kurarak beste yapabilir mi?

Tuluyhan Uğurlu: Bazı insanların frekansı hissetme kabiliyeti vardır. Ancak bence bazen olaylara sadece bilimsel açıdan bakmak insanı yanlış yerlere götürebilir. Müziğin, seslerin renkleri vardır. Bu bilinen bir gerçektir. Mozart’ın bunu görebildiği bilinir. Renkleri görebilen başka insanlar da vardır. Ancak bence araştırmaya değil, üretmeye yoğunlaşmak gerekir. Mevlana bunu çok güzel anlatır: “Bilgi birdir, ahmaklar onu bin etti.” der. İlim tektir. Biz onu gereksiz yere çoğaltıyoruz. Hayat iki kere iki dört, dört kere dört on altı, on altı kere on altı iki yüz elli altı değildir. Hisler her zaman ön plandadır. Beethoven, duymayan kulakları ile yaptığı doğa senfonisi ‘Pastoral Senfoni’ yi fa majör yazar. Araştırmacılar doğanın tüm seslerini araştırıp, bu sesin fa olduğunu bulurlar. Ancak Beethoven bunu duymadan, araştırmadan hisseder.

‘Başarı’yı tanımlar mısınız?

Tuluyhan Uğurlu: Bir sanatçı için gerçek başarı öldükten sonra hatırlanmasıdır.

Müzikte çığır açan bir sanatçımız olarak bundan sonraki projeleriniz konusunda ipucu verir misiniz?

Tuluyhan Uğurlu: Bu konuda sır veremem. Henüz hazırlık aşamasında olan pek çok yeni projem var. Zamanı gelince bunlar birer ikişer ortaya çıkar.

***

Bir Konser İzlenimi

Pek çoğumuz gibi o gün, o da kendisini müziğin sihrine kaptırıp gelmişti. Uzun telekli kanatlarını çırparak havada birkaç tur attıktan sonra, ilişti bir cumbaya sessizce. Kemerler boyunca akan, kubbelerden yansıyan eşsiz melodiler yeryüzüne yayılıyor, o ise huşu içinde dinliyordu. Bu barışçıl güvercin, şahit oldu ölümsüz kent İstanbul’da buluşan kültürlerin kardeşçe kucaklaşmasına.

Tuluyhan Uğurlu resmi web sitesini ziyaret ederek videolarını izleyebilir,konser etkinliklerinden haberdar olabilirsiniz. www.tuluyhanugurlu.com


 Röportaj: Engin Yıldırım Doğalı  ‖  Sayı 79 | 1 Nisan 2012 00:00 UTC+2


Engin Doğalı Yıldırım
1962 doğumlu olup, Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra on beş yıl eğitimci olarak görev yaptı. 2006-2007 döneminde katıldığı yazım atölyesi çalışmalarından sonra gençler için yazmaya başladı. Amacı, anlattığı öyküler aracılığı ile hem bireysel gelişimlerine yardımcı olmak hem de bilimsel konular üzerine daha fazla düşünmelerini sağlamak.