Gençlerde cinsellik: Çocuklarınızı doğru bilgilendiriyor musunuz?

Ergenlerde cinsellik ve üreme sağlığı ile ilgili ailelerden, ailelerin de ailelerinden devraldığı o kadar çok yanlış bilgi, yasaklı, sınırlı, ayıpçı inançlar var ki…

cinsellik

Çocukluktan gençliğe geçiş dönemi olarak tanımlanan ergenlik dönemi eski çocuk, yeni genç insanlar için bir çok karmaşık duygular ve düşüncelere gebedir. Gençler vücutlarındaki değişimin yanı sıra, ruhsal ve duygusal olarak da büyük değişimlerden geçerler. Cinsel kimliklerini keşfetmeye çalışırken bu dönemde edindikleri bilgiler ve deneyimler onların bütün hayatını etkiler. Ailelerde cinsellik ile ilgili oluşan katı namus bekçisi inançlar ve toplumsal baskı gençlerimizi bu konularla ilgili fizyolojik ve psikolojik sorunlarını açıkça konuşmaktan alıkoyar. Ve sorunların fark edilmemesine, fark edilse bile yok sayılmasına, yadsınmasına neden olur ki böylece sorunlar büyüdükçe büyür.

‘Ergenlerde cinsellik ve üreme sağlığı’ ile ilgili ailelerden, ailelerin de ailelerinden devraldığı o kadar çok yanlış bilgi, yasaklı, sınırlı, ayıpçı inançlar var ki…


Bu inançların sonucu olarak toplumun ve ailenin bu konudaki yasaklı tavırlarının arasına sıkışan ergen gençler daha çok internetten ve birbirlerinden öğrenmeye çalıştıkları bilgilerle, derme çatma, eksik bir donanımla yetişirler.

Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki; ergenlik döneminde cinsellik ve üreme sağlığı ile ilgili doğru bilgilerle donanımlanmış gençler, dozunda, zamanında ve sağlıklı bir cinsel sağlık gelişimi yaşayabiliyorlar. Bu ergenlerimizde cinsellik ve üreme sağlığı ile ilgili oluşan sağlık problemleri ise hem kendileri bilinçli oldukları için , hem de bilinçli aileler tarafından desteklendiği için çok erken dönemde teşhis edilebiliyor.

Üreme sağlığı ile ilgili yanlış bilgilenen ergenler için ise durum tam tersidir. Bilinçsizliğin ve katı inançların ergenlerimize çıkarttığı faturalar bazen bir ömür boyu ödenmeye mahkum edilir. Gençlerimizin bilgilendirilmesi, onların hayatlarının yetişkinlik dönemine atılacak sağlam bir köprü misyonundadır.

Gençleri uzman bir kanaldan bilgilendirmek ve ebeveyn olarak, eğitimci olarak bu konuda bilinçlenmek için merak ettiklerimizi UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) Üreme Sağlığı Program Koordinatörü Dr. Gökhan Yıldırımkaya’ya sorduk.

Röportaj: Gökhan Yıldırımkaya

Ergen gençler cinsellik ve üreme sağlığı ile ilgili özellikle hangi konu başlıklarında bilinçlendirilmeli?

Ergenlik, insan yaşamın tümünde rahim içi dönem dışında bireyin en hızlı değiştiği dönemdir. Bu dönemde hem fiziksel hem ruhsal olarak genç bir çok değişim yaşar. Ses tellerinden tutun, kıl yapısına kadar aynı anda birçok şey değişir. Daha önce sahip olamadığı cinsel kimlik özelliklerine sahip olmaya başlar. Ergenler öncelikle bu değişimi yönetmeyi öğrenmeli. Bu da bu dönemde kendisini nelerin beklediği, bedeninin nasıl değişeceği, normal veya normal olmayan durumları, bu dönemde karşılaşabileceği olası sorunları nasıl yöneteceği, nerelere başvurabileceği konularında bilgilendirilmesi ile mümkün. Ve bana göre en önemlisi kadın ve erkek olarak birbirini tanımanın aslında birbirine olan saygının ve kabul edilebilirliğin temelindeki oluşumlardan biri olduğunu bilerek, bedensel, sosyal, ruhsal gelişiminin nasıl başlayıp devam edeceğini ve biteceğini bilmek bir ergenin tartışmasız en doğal hakkıdır.

Cinsel gücü arttıran ilaçların ergenler tarafından kullanılmasının etkileri nelerdir?

Cinsel gücü arttırıcı ilaçlar yapıları ve enerjileri gereği gençler arasında çok tercih edilen ilaçlar değildir. Bu tip ilaçlar özellikle dolaşım sistemi üzerinde etkilidir. Damar içi basıncı arttırdığı için doğumsal bir damar bozukluğu varsa, o zamana kadar tanı almayan bir gizli tansiyon hastalığı, herhangi bir damarında balonlaşma varsa kanama, denge kaybı, dolaşım bozukluğu ve hatta ölümle sonuçlanabilir.

Üst üste kürtaj olan bir gencin ileride anne olabilme ihtimalinin çok azaldığı doğru mudur?

Hem evet, hem hayır. Uygun koşullarda ve bir kere yapılmış bir kürtaj, enfeksiyona dikkat edilmişse, gebelik 10. Haftanın üzerinde değilse, uygun alet, hijyenik koşullar ve uzman kişilerce yapılmışsa bir zarar vermez. Zaten kürtaj tıpta sadece gebeliğin sonlandırılması için değil, tanı için, örnek almak için kullanılan rahim içi boşluktaki üst tabakanın vakum yoluyla yada başka kesici tıbbi aletlerle alınmasıdır.Fakat şu da bir gerçek ki kürtaj sık aralıklarla yapılırsa ve uygun koşullarda yapılmazsa üreme yeteneğinin azalmasına ya da yok olmasına sebep olur.

Halk arasında kızlık zarı olarak bilinen koruyucu zarın fonksiyonu nedir?

Kızlık zarının anatomik yönden işlevi olmadığı söylenir. Kızlık zarının birtakım enfeksiyonlara karşı koruyucu rolü olduğu da zayıf bir inanıştır. Çünkü kızlık zarının zaten adet kanının dışarıya akmasını sağlayan gözenekli bir yapısı vardır. Ve oradaki mikroorganizmalar kolayca vajene veya rahime taşınabilir. Ergenlik öncesindeki dönemde beden henüz biyolojik gelişimini tamamlamadığı için ve döl yatağı kısa olduğu için kızlık zarının çok kaba bir mekanik koruyuculuk görevi üstlendiğinden söz edilebilir. Ama ergenlikle birlikte koruyucu bir fonksiyonu kalmaz.

Kızlık zarı zarar görmeden gerçekleşen bir cinsel ilişki ile hamile kalınabilir mi?

Evet kızlık zarı geçirgen bir yapıya sahip olduğu için dikkat edilmezse hamile kalınabilir. Tam bir cinsel birleşme olmadan hamile kalınmaz anlayışı kesinlikle doğru değildir. Ve riskli bir anlayıştır.

Evlilik öncesi cinsel paylaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cinsel deneyimde de, hayatta başka her şeyde olduğu gibi bireyler ve çiftler sosyal, ruhsal ve bilgisel yönden hazır olmadıkları sürece yaşadıkları her şey risk içerir. Örneğin futbola başlamanın, iş hayatına atılmanın bir dönemi vardır. Vaktinden önce ve bilgiyle desteklenmeden, hazır olmadan, karşılıklı rıza olmadan, sevgi ve saygı unsuruyla içi doldurulmadan yaşanılan cinsel deneyim travmaya dönüşecektir. İnsanın kendini iyi hissetmek için yaptığı bir davranış bumerang gibi kendisine dönecektir. Ve bu durumla baş etmek zorunda kalacaktır. Yeterli bilgiye sahip olmadan (yani riskli davranış nedir? Güvenli davranış nedir? Bunlarla nasıl baş edilir bilmeden) yaşanan her şey büyük riskler içerir. Evlilik, çiftler arasındaki birlikteliği sosyal yönden koruma altına almaktır. Biz bunu evlilik öncesi cinsel paylaşım ya da evlilik sonrası cinsel paylaşım olarak ayırmaktansa, bilinç öncesi cinsel paylaşım ve bilinç sonrası cinsel paylaşım olarak ayıralım bence.

cinsel

Yaşı kaç olursa olsun, evli ya da bekar olsun, bilgiyle ve saygıyla desteklenmemiş bir cinsel paylaşım, büyük riskleri beraberinde getirir.

Toplum kendi dinamiklerini korumak için bireyi harcar. Ama bana göre her birey bir toplumdur. Ve benzer düşünenler bir araya gelince yeni toplumlar oluştururlar ve toplum böyle değişir. Türkiye’de ortalama evlilik yaşı 16-17 iken 20 li yaşlara yükselmiştir. Bu da umut verici bir gelişme.

Vajina temizlemek için kullanılan ürünlerin bakteri dengesini bozduğu ve mantarlara, enfeksiyonlara davetiye çıkardığı doğru mu?

Toplumda en sık yapılan hatalardan biridir bu anlayış ve temelinde çok masum bir neden yatmaktadır. Temizlik. Vücut bütünlüğümüzün kendi dengesi vardır. Vücudun içi insanın müdahalesine müsait değildir. Ancak gerekli hallerde hekim müdahalesi mümkündür. Bizim sorumluluğumuz vücudumuzun dışını temiz ve hijyenik tutmaktır. Vajen içi ve döl yatağı dış etkilerden korunmak için birtakım yararlı basiller içerir ve doğal bir nem dengesine sahiptir. Su, sıvı, dezenfektan vb ürünlerle vajen florasını buluşturduğunuzda oranın dengesini bozarsınız. Doğal koruma duvarlarını ortadan kaldırırsınız. Dış genital temizliği yapılabilir. ama iç genital temizliğini vücudun kendi doğasına bırakılmalı, bir şikayetiniz varsa hekime gitmelisiniz. Ve hekimin tavsiyesine göre ürünler kullanmalısınız.

Cinsellik yolu ile bulaşan hastalıklar nelerdir? Belirtileri nelerdir? Nasıl önlem alınır?

Cinsellik yolu ile bulaşan hastalıkların en başında enfeksiyon hastalıkları gelir. Herhangi bir enfeksiyon etmeni taşıyan bir partnerden bu enfeksiyonun diğer bir partnere cinsellik yolu ile taşınması cinsellik yolu ile bulaşan enfeksiyonun tanımıdır. Bu enfeksiyonun yol açtığı hastalık da cinsellik yolu ile bulaşan hastalıktır. Yani partnerin bağışıklık sistemi bu enfeksiyonla baş edemezse enfeksiyon hastalığa sebep olur. Örneğin hepatit b bir virüstür. Virüs cinsellik yolu ile bulaşıp, partnerin karaciğerine yerleştiğinde kişi hepatit B hastası olarak tanımlanır. Dünyada cinsellik yolu ile bulaşan enfeksiyon hastalıklarının görülme sıklığı çok fazladır.

cinsel eğitim

Cinsellik yolu ile bulaşan enfeksiyonların en ortak belirtisi belirti vermemesidir.

Özellikle erkeklerde hem hemen hiç belirti vermez. Genellikle tesadüfü yapılan bir test sonucu hastalık ortaya çıkar. İleriki dönemlerde en belirgin belirtileri ateş, genital bölgede kaşıntı, kızarıklık, yanma, kokulu ya da kokusuz akıntı, ağrılı cinsel ilişki, kasık bölgesindeki lenf bezlerinde şişlikler, kanamalardır. Hiv, Hepatit b, hepatit c cinsellik yolu ile bulaşan enfeksiyonlardan belki en önemli olanlarıdır. Kondom kullanılmadan yaşanan her cinsel ilişkide enfeksiyon riski vardır. Ayrıca pamuklu iç çamaşırı kullanmak, iç çamaşırını sık değiştirmek, her gün ılık sabunlu suyla fazla örselemeden genital bölgenin dışını temizlemek de enfeksiyon riskini azaltmak için alınacak önlemlerdendir. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; tuvalatten çıkarken nasıl ellerimizi yıkıyorsak, tuvalete girmeden önce de (genital bölgeyi temizlemeden önce de) ellerimizi mutlaka yıkamalıyız.

Ülkemizde ergenlerde HIV (+) vakalarının görülme sıklığı nedir? Bilinçlenme konusundaki eksiklerimizi göz önüne alınca, HIV(+) olduğunu bilmeden yaşayan ve farkında olmadan ilişkiye girdiği diğer gençlere de bulaştıran gençlerin olduğunu düşününce dehşete kapılıyorum. HIV (+)’in belirtilerini bize bir kez daha hatırlatır mısınız? Gençler korunmak için neler yapmalı?

Cinsellik yoluyla bulaşan 30’u aşkın enfeksyondan biri de HIV virüsüdür. Bu virüsün özelliği yalnız kan ve cinsellik yolu ile bulaşması ve erken dönemde bulgu vermemesidir. Ülkemizde görülme sıklığına gelince; sayı az fakat düzenli olarak her yıl artıyor. Vakaların yaklaşık yarısı genç. HIV, bilgi eksikliği olan genç nüfusu vuruyor. Ülkemizde genç nüfus fazla olmasına rağmen, cinsel sağlık konusunda eğitim oldukça yetersiz.

Milli Eğitim Bakanlığı gerektiği gibi, cesur, doğru ve sistemli bir şekilde ergenlere cinsel sağlık eğitimi vermiyor maalesef. Bilgi sunamadığımız gençlerimizi kaygı ve korku verme yoluyla hiç eğitemeyiz. Yetişkinler kaygı ve korku yoluyla frenlenebilir belki ama gençler bu kavramlardan etkilenmez. Hiv’in kontrol altına alınmasının kıstası yeni vakaların eski vakalara göre sayısal olarak az olması ve ölüm oranlarının azalmasıdır. Afrika’da yeni vaka sayısı gittikçe azalırken, ülkemizde yeni vaka sayısı katlanarak artıyor. Yeni vaka sayısı ister 1 olsun ister 1 milyon olsun. Her yıl artıyor olması saatli bombayla karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Dünyada yeni vaka sayısının ve ölümlerin en çok arttığı 25 ülkeden 5’i bizim komşumuz. Sonuç olarak gençlerimizi korumanın tek yolu bilinçlendirmektir.


İnternet aracılığı ile bilgiye çok kolay ulaşmanın “Ergenlerde cinsellik ve üreme sağlığı” ile ilgili hem ergenlerin hem ebeveynlerin bilinçlenmesi açısından faydaları yadsınamaz. Fakat ergenlerin sapkın cinsel davranışlar içerisine girmelerinin de en büyük etkenlerinden biri yine internet aracılığı ile ulaştıkları görseller. Siz ergenler – cinsellik ve internet üçlemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ergen merak eder. İnternet aracılığıyla ulaşılan doğru bilgi ergeni geliştir. Fakat yaşına ve bilgi altyapısına uygun olmayan uyaranlarla karşılaşırsa duygusal ve biyolojik yönden kendisinin üzerinde baskı hisseder. Zorlayıcı deneyimler yaşar. Bu deneyimler gençte aldatıcı beğeniler, zevkler ve şiddet eğilimleri oluşturabilir. Doğru bilgi ve etkileşim sağlandığında internet de gerçek amacında kullanılır. Çözüm, gençleri kendilerini kontrol edebilecekleri kadar , kendi karalarını verebilecek kadar yetkin kılmaktır. Gençler, kendi kararlarını kendi verirse sahip çıkarlar ve uygularlar.

Cinsel sağlık açısından sünnet yapılmalı mı? Yoksa tamamen geleneksel veya dini olarak mı kabul edilmeli?

Dünyada hala Afrika’daki bazı ülkelerde ve Asya’da kadın sağlığını tehdit eden bir uygulama olarak kadın sünnetinin zorunlu olarak yapıldığını üzülerek hatırlatmak isterim.

Erkek sünneti önceki dönemlerde daha çok dinsel bir ritüel olarak kabul edilirdi. Fakat son iki yılda Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı açıklamalar ve yayınlanan çeşitli bilimsel makalelerde erkek sünnetinin, yani sünnetle erkek üreme organın üzerindeki derinin bir kısmının alınmasının enfeksiyon taşıma riskini azalttığı belirtilmiştir.

Benzer sosyoekonomik toplumlarda yapılan sünnetli ve sünnetsiz erkelerde hiv taşıma oranının araştırıldığı bir çalışmanın sonucu olarak, sünnetli olan erkeklerde hiv taşıma oranının, sünnetli olmayanlara belirgin oranla, anlamlı az olduğu saptanmıştır. Şu anda Hiv ile mücadelede erkek sünnetinin özendirilmesi konusu dünya gündeminde tartışılıyor.

Mastürbasyonun normal gelişimin bir parçası olarak kabul edilmemesi hakkında ebeveynlerin rolü nedir?

Mastürbasyon tartışmasız cinsel gelişimin doğal, normal bir parçasıdır. Mastürbasyon cinsel kimliğin oluşmasının bir parçası olan oyunlardan biridir. Ebeveynlerin bu sürece müdahale etmemesi gerekir. Ancak mastürbasyon günlük yaşamı etkileyecek sıklıkta olursa dürtü kontrol bozukluğu söz konusu olabilir. Bu da başka bir sağlık sorunu ortaya çıkarsa ancak fark edilir. Ailelerde yanlış bir inanış vardır. “Zevk ve haz duygusuyla tanışırsa, çocuğun cinsel yaşamı erken başlar” diye endişelenirler. Tam aksine ergen bu enerjisini masturbasyon yoluyla boşaltmazsa, gerçek cinsel deneyimi erken arayacaktır. Ebeveyn bu sürece müdahil olmamalı. Mastürbasyonun %99’u akran yoluyla öğrenilir. Hiçbir insan mastürbasyonu ebeveyninden öğrenmez. Ebeveynlerin yapabileceği tek şey ergeni öz bakım ve hijyen konusunda bilinçlendirmektir.

Eşcinsellik bir hastalık değildir, bir tercih hiç değildir. Eşcinsellik kontrol edilemeyen bir yönelimdir.

Eşcinsellik hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Ne olmadığından yola çıkarsak daha iyi anlatabiliriz sanırım.

1- Eşcinsellik bir hastalık değildir. Dünya Sağlık Örgütü 40 yıl önce eşcinselliği hastalık statüsünden çıkartmıştır.

2- Eşcinsellik bir tercih hiç değildir. Tercih bilinçli bir seçimdir.

Eşcinsellik kontrol edilemeyen bir yönelimdir. Hormon, duygu, genetik veya bunların biri, hepsi ya da hiçbiri sonucunda oluşur.

Eşcinsel olması ihtimalini fark eden bir ebeveyn, panik içinde çocuklarını psikyatriste- psikolağa götürerek destek ve tedavi edilebilecek bir durum olduğunu düşünüyorlar. Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Bir gencin ya da insanın eşcinsel olup olmadığını önceden anlamanın veya belirlemenin yolu yoktur. Belki uzun bir süre bireyin kendisi bile fark etmez. İnsanlar cinsel yönelimini kısa zamanda anlayamayabilirler. Yetişkin olup, çoluk çocuk sahibi olup 40 yıl sonra eşcinsellik eğilimini fark eden insanlar olduğu gibi, çocukluk döneminde fark edilen insanlar vardır. İnsan bilinçli yapmadığı bir yönelimle ilgili suçlanamaz.

İnsanların 3 türlü cinsel yönelimleri vardır:

1- heteroseksüel yönelim: Karşı cinse ilgi duyan.

2- homoseksüel yönelim: Kendi cinsine ilgi duyan.

3- Biseksüel yönelim: Hem karşı cinse hem kendi cinsine ilgi duyan.

Dünyada homoseksüel yönelimi, heteroseksüel yönelime çevirmek için elektrik şoklarından tutun, davranış tedavilerine, ceza tedavilerine, hormon tedavilerine, beyine cerrahi müdahalelere kadar bir çok yol denendi. Fakat hiçbirinin davranışı değişmedi. Sonuçta tıp bir çok vahşice deneyden ve deneklerin ödediği ağır bedellerden sonra bu işin peşini bıraktı ve eşcinselliğin bir hastalık olmadığına karar verdi. Çocuğumuzu değiştirmek için değil, onu anlamak ve yardımcı olmak için profesyonel destek almalıyız ve gencin profesyonel destek almasını sağlamalıyız.

Ebeveynler bu durumda ergene nasıl yardım edebilir?

 Panik yaşamadan yönelimini değiştirmek için değil, yönelimini algılaması için yardımcı olmalılar. Yargılayıcı değil, destekleyici olmalılar. Telaşlanmak ve değiştirmeye çalışmakla sadece o insanı kaybedersiniz ve zarar verirsiniz. Kişinin kendisiyle barışık olması ve bu olayı yönetebilmesi için destek alabilirler. Bu konuyla ilgili hizmet veren çok az merkez var maalesef.

Duyuyor musun? Gençler cinsellik ve üreme sağlığı haklarını talep ediyor. Gençleri politikalara dahil et!

Bu sloganlarınızın altındaki mesajları bizimle paylaşır mısınız?

UNFPA olarak Türkiye’de gençlik cinsel sağlık araştırması yaptık. 15-24 yaş arası gençleri temsil eden insanlara bilgi, tutum ve ihtiyaçlarını sorduk. Ve şu nu gördük : Bilgi yok denecek kadar az. Genç bilgiye aç. Bedenini tanımıyor. Üreme sağlığı ve cinsel sağlık konusundaki bilgisizliğinin farkında ve bilgi için bağırıyor. Gençlere neyin ders olarak okutulacağına talim terbiye kurulu karar veriyor. Olayın öznesine yani gence senin neye ihtiyacın var diye sorulmuyor. Politikalara gençler dahil edilmiyor. Yetişkinler gençler adına karar veriyor. Ondan sonra bu gençlik niye böyle diye hayıflanıyor. Bir politikayı öznesinden yoksun olarak üretemezsiniz. Gençler kendileri ile ilgili konularda üretilen politikalara dahil edilirlerse politikaları sahiplenirler, takip ederler, uygularlar.

Son dönemde yaşanan bir somut adım olarak gençlik sivil toplum kuruluşları yeni anayasa değişikliği çalışmaları için anayasa komisyonu ile masaya oturmaya hazırlanıyor. Bu umut verici bir gelişme fakat sadece dinlemek değil, fikirler ve istekler dikkate alınırsa girişim amacına ulaşabilir.

UNFPA olarak biz tüm çalışmalarımızda gençlik danışma kurulunun eleştirilerini ve önerilerini dinleriz ve dikkate alırız. “Bir gençlik hikayesi“ internet sitemiz gençlerle birlikte oluşturulmuştur. Uzmanlarla, ergenlerle birlikte uzun çalışmaların sonucunda oluşturulan “Sanal akran” eğitimiyle de hem gençler hem ebeveynler ve eğitimciler aradıkları bilgiye ulaşabilirler.

***


Sayın Gökhan Yıldırmkaya’ya paylaştığı değerli bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum. Umarım röportajımızda değindiğimiz konular hem ergenlere hem de aileler ve eğitimcilere ışık tutabilmiştir. Unutmayalım ki; ancak insanlarımızın bilinçlendirilmesi ile ülkemizin ve dünyamızın geleceğine umut tohumları ekebiliriz.

Cinsellik eğitimi ile cinsel istismar suçlarının önlenmesi mümkün mü?


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...