Oruç nedir? İnsanlar neden oruç tutar? Oruca bilimsel yaklaşım

Orucun insana kattığı değerler nelerdir? Sağlık yönünden hediyeleri var mıdır? Oruç nedir? Araştırmalar oruç hakkında neler söylüyor? Oruç tutmaktan çoğu kimse niçin korkuyor? Kişiye sağladığı fizyolojik ve ruhsal faydaları bilinse oruca nasıl yaklaşılır?

Oruç nedir nasıl tutulur oruca bilimsel yaklaşım ramazan iftar sahur ne yenmeli

Çoğu insan sadece dini açıdan bir vazife gibi gördüğü için uygulamaya çalışsa da oruç hakkındaki bilgilere ve araştırmalara bakmak, oruç tutmak isteyen kişilere yardımcı olmak amacıyla orucun mekanizmasını, yaşanabilecek sorunları incelemek yerinde olur.

“Acıktığınız zaman yiyin ve tıka basa doyana kadar yemeyin. Midenizin üçte biri yemekle, üçte biri sıvı ile ve diğer üçte biri de hava ile dolmalıdır.” — Hz.Muhammed


Oruç öncesi oruca hazırlık ve toksinlerden arınmak için detoks

Dr. Suriya Osman’ın önerileri:

Detoks, oruç tutmaya başlanmadan önce hazırlık olarak önerilir. Müslümanların çoğu, hiç bir şekilde detoks yapmadan oruç tutmaya başlarlar. Bazıları ise  bir önceki ayda haftanın birkaç günü oruç tutmuş olacakları için bu da kendi içinde bir detoks sayılır. Ramazan ayında doğrudan oruca başlayanlar ise ilk hafta zorluk çekerler, çünkü bedenlerinde metabolizmanın normal çalışması doğrultusunda dışarı çıkma yolunu bulamamış pek çok atık madde vardır.

Hücreleri öldüren, içlerindeki toksik maddelerdir.

Peki bu nasıl oluyor diyebilirsiniz… Aşağıdaki bilimsel deney bunun ispatı niteliğindedir:

Laboratuvar ortamında tavuktan alınan hücreler Ringer solüsyonu içinde geliştirilmiş  ve bu solüsyon her gün değiştirilmiş.  Bu yöntemle hücreler 20 yıldan fazla yaşatılmışlar. Hücrelerin ölüm nedeni ise resmi bir tatil süresinde laboratuar kapalı olduğundan solüsyonun değiştirilememesiymiş. Bu deney gösteriyor ki içlerindeki metabolitlerle etkin bir şekilde mücadele edildiğinde hücreler uzun süre yaşıyorlar. Bu deney süresince hücrelerin içine konduğu Ringer solüsyonu, hücrelerden çıkan metabolizma atıkları ile kirleniyordu ama yine de  bunların içinde hücre için gerekli besinler vardı. Bu da gösteriyor ki hücreleri öldüren, içlerindeki toksik maddelerdi.

Bedenimizin metabolizma atıkları, karaciğer tarafından  işlendikten sonra, dışkı olarak ve böbrekler tarafından işlendikten sonra idrar yoluyla dışarı atılır. Derimizden ter yoluyla, ciğerlerimizden de ağzımızdan gelen buhar yoluyla atılır.

Oruç vücudumuzdaki atıklardan kurtulma yöntemi mi?

Şayet, herhangi bir nedenle karaciğer, böbrekler, deri veya akciğerlerin tembelliği yüzünden bu atıklardan iyi bir şekilde kurtulunamazsa bedenimiz bu atıkları kendi içinde depolayacaktır. Atık maddeler, yediğimiz besinlerdeki metabolizma atıkları ile gerek nefes alarak, gerekse su içerek etkilendiğimiz çevre kirliliğidir.

Oruçta tümörlerin  küçülmesi ve hatta bedenden tamamen atılması mümkündür. Oruç tutmadığımız dönemlerde hücrelerimiz bedene giren besinleri işlemekle meşguldür. Bu işlem hücrelerin çok vaktini alır ve içlerinde kalan atıkları temizlemeye fırsat bırakmaz. Ancak, biz sürekli yemeyi bıraktığımızda hücrelerin bu atıklarla uğraşmaya vakti olacaktır.

İşte, bu yüzden pek çok doktor ve uzman, vücudun da bir saati olduğunu ve vücudu bir fabrika gibi düşünerek, akşam 9’dan sonra da fabrikanın kapandığını, ta ki ertesi güne kadar da çalışmayacağı örneğini vererek akşam yenilen yiyeceklerin bedende kalarak yağa ve toksinlere dönüştüğünü söylerler. Bu durumda vücudun toksinlerden arınma ve  atıkları dışarı atma işlemine önem vermezsek kendi kendimizi tüketmemiz mümkündür.

Oruç tutmaya başlamadan önce detoks neden önemli?

Oruç dönemine başlamadan önce biraz detoks yapmış olan bir insan, bu semptomların tümü yerine biraz yorgunluk ve açlık hisseder.  Oruç tutan herhangi bir kimse, orucun ikinci haftasında kendisini daha iyi hissettiğini söyler. Çünkü, aradan geçen bu zaman zarfında bedenin refleks hareketleri yeni öğün  zamanlarına adapte olmuştur ve hücrelerde biriken atıklar da temizlenebilmek için gerekli süreyi bulmuş olur. Bu durumda hem hücrelerden hem de yağ hücrelerinden metabolizma atıklarının fazla yükü alınmış ve bu şekilde onların yükü hafifletilmiş olmaktadır.

Ancak, bu dönemde bazı problemlerin açığa çıkmaya başladığı görülür. En çok dikkat çekenler böbrek ağrıları, ürik asit metabolizmasındaki bozukluktan kaynaklanan guta bağlı artrit ve gastrittir. Ayrıca, büyük bir ihtimalle detoks reaksiyonuna bağlı olarak  akut gastroenteritis görülebilir.

Oruç nasıl açılmalıdır?

Oluşabilecek bütün medikal sorunlar doğrudan oruç tutma ile değil, fakat  her gün orucun nasıl açıldığı ile ilgilidir.

Çoğu insan 14—18 saatlik bir açlıktan sonra her zaman yedikleri bol baharatlı etleri yanında kocaman bir tabak pilavla birlikte tüketirler. Ayrıca pek çok karışık yemek de bu ziyafete eşlik eder.

Buradaki sorun alışılagelenden daha uzun bir zaman istirahat etmiş ve boş olan sindirim sisteminin  süratli yenen rahatsız edici yiyecekleri almaya hazır olmamasıdır. Eğer ürik asit taşı üretmeye bünyenin eğilimi varsa, piyasada satılan preparatları kullanmak faydalı olabilir.

Öneriler:  İftarda hafif yenmesi, hayvansal proteinleri azaltarak bunların yerine sebze ve tahılların tüketilmesidir.  Bu tedbir ürik asit taşları ve birikintileri ve pek çok rahatsızlıkların oluşmasını engeller.

Pek çok Müslüman, Hz. Muhammed’in iftarda veya sahurda hurma yeyip süt içtiğini duymuş ya da okumuştur.

İftarda alınacak en uygun gıda sade ve besleyici besinlerdir.  Böyle oruç ketotik bir oruç olur, kısacası bedende bir ketosis oluşuyor yani yağlar kırılıyor ve beden toksinlerden arınma işlemini gerçekleştiriyor.

Araştırmalar göstermiştir ki bu tip bir oruçta tümörlerin bile  küçülmesi ve hatta bedenden tamamen atılması mümkündür.

Gut, kolit, kabızlık gibi sorunları oruç ile engellemek mümkün.  Bu şekilde bir oruç şeklinin, yani bedenin ihtiyacı olan kaloriden daha azını tüketmenin daha pek çok faydası vardır, ancak bunu ciddi bir tıbbi denetim altında yapmak gereklidir.

Ayrıca, gut, kolit, kabızlık gibi sorunları bu tip bir oruçla engellemek, basit yiyecekler tüketip hastalığı kamçılayıcı besinlerden kaçınarak  tedavi etmek mümkündür.

Oruç tutmadığı zamanlarda da kabızlık şikayeti olanlarda oruç süresinde bu sorunun daha fazlalaşacağı ve kabızlığın orucun yaptığı toksinlerden arınma etkisini  engellediği görülüyor.

Bu kişiler, oruca başlamadan önceki birkaç gün  hafif yiyecekler yiyerek hayvansal proteinlerden  uzak durup, bol su içerek, bağırsakları  temizleyecek bir preperat kullanmalıdır.

Kabızlık

Gece yatmadan önce büyük bir bardak su ile bir lif karışımı içiniz.

Ayrıca, doktorunuza danışarak eczanelerden çok hafif laksatifler alınabilir.

Sebzeler ve  kompleks karbonhidratlardan oluşan yiyecekler  ve lifli ürünler tüketilerek kabızlık engellenebilir. Ayrıca, bazı erik çeşitleri de faydalı olabilir.

Kabızlığın devam etmesine izin vermemek lazımdır, çünkü orucun detoks etkisini azaltır.  Şayet, insan kabızsa karaciğer bu atıkların yükünden kurtulamaz. — Dr. Suriya Osman

Öğünlerinizde daha fazla lif almaya gayret edin, ancak düşük lifli gıdalara alışkınsanız birden kendinizi şişkin hissedebilirsiniz.  Normal beslenmenize uygun miktarda spirulina veya chlorella ilave ederek detoks işlemine yardımcı olabilirsiniz.  Ancak, bu yosun kökenli hapların  çevre kirliliği olmayan kaynaklardan gelmelerine dikkat edin. Klorella veya spirulinaya alerjisi olan kişilerin küçük bir miktarla başlamasını öneriliyor.


Susuzluk

Bu dönemde biraz sudan uzak kalmak hiç de kötü değildir ve gerçekte tüm vücut sıvılarının daha konsantre olmasını sağlar ve biraz kuruluk meydana gelir. Bedenin zaten kendi su tutma mekanizması vardır.  Örneğin bitkilerdeki  az miktarda susuzluğun ve bünyede su tutmanın, en azından onların daha uzun ömürlü olmasını sağladığı görülmüştür.

Tatlıdan ve şekerden uzak durun!

Orucun kan şekeri üzerindeki etkileri ile ilgili olarak pek çok araştırma yapılmıştır.  Her ne kadar değişik araştırma şekillerine göre elde edilen sonuçlar farklılıklar gösterse de bir konsensus sağlanmış ve genelde faydalı olduğuna karar verilmiş. Ancak, Ramazan ayı boyunca pek çok insan aşırı miktarda tatlandırılmış su, tatlı şerbetler, içmeyi tercih ediyor. Bu durumda bir faydadan söz edilemez.

Diabetikler

Hypoglisemikler veya insülin alanlarda oruç tutarken kandaki glikoz seviyesi aşağıya düşer, dolayısıyla sahurda bir doz alırsanız gün içinde hipoglisemi krizine girebilirsiniz. Semptomlar arasında vertigo, soğuk terleme ve baygınlık hissi olabilir.

Öneriler: Günde 2 doz alanlar sahurdaki dozlarını ayarlamak zorunda.  Sahurda daha azaltılmış bir doz almak yararlı olur.

Oruç tutarken kan şekeri seviyelerini düzenleyebilmeniz için mutlaka doktorunuzla görüşülmeli!

Tansiyon ilaçları için ise normal dozlarınızı uygulayın. Bu ilaçları günde 3 doz halinde alanlar, bu ilaçların daha uzun zaman salınımlı dozlarını alabilirler.  Bu ayarlamaları yapmak için doktorunuzla konuşmakta büyük yarar var.

Kimler oruç tutabilir?

Oruç tutabilecek kişi 20 yaşın üzerinde ve hamile olmamalıdır. Emziren annelere önerilmiyor. Kilosu normal, kan şekerinde büyük iniş çıkışlar olmayan hastaların ağır hiper tansiyon gibi ikinci bir ağır hastalığının olmaması gerekiyor. Bedenleri perhize cevap vermelidir. Kan şekeri belli seviyeleri geçmeyen Tip II şeker hastaları perhize dikkat ederek ve ilaçlarını aksatmadan sahurda ve iftarda düzenli alarak oruçlarını tutabilirler. Ramazanda gerek ilaç gerekse gıdayı sahur ve iftarda eşit olarak almaları; ilaçları sahurda imsaktan önce akşamleyin de iftarda yemekten önce almaları önerilir. İnsülin bağımlılığı olan şeker hastalarına oruç tutmaları tavsiye edilmiyor.

Orucun kan serumundaki kolestrolü düşürdüğü, iyi kolestrolü de arttırdığı tesbit edildi.

Gastrite dikkat!

Oruçken yenilen ağır yemekler, acı biber ve baharatın iftarda yenmesi akıllıca seçimler değil. Kafeinli içecekler de aynı kategoride.  İftardan yaklaşık bir saat kadar sonra  bir fincan kahve veya çay ortalama bir insan için zararlı değildir.

Ancak, uykusuzluğa sebep olduğu kadar çayın içindeki tannin maddesi de zaten  tembelleşmiş dışkılama mekanizmasında kabızlığa sebep olabiliyor.

İftarda içilebilecek en güzel içecek taze zencefilden yapılmış çaydır.

Ezilmiş taze zencefil, sıcak su, bal ve biraz da limon suyu ekleyerek harika bir içecek hazırlanabilir.

Bu içecek sindirime faydalı ve iftardan sonra çok rahatlatıcı bir içecek seçeneğidir.

Ayrıca, zencefilin ufak sindirim sorunlarına da iyi geldiği biliniyor.

Sadece 2 gün bile İslami orucu uyguladığınız zaman kendinizi iyi hissedersiniz.

Her gün düzenli yemek yediğimiz zaman öyle bir hale geliriz ki artık yemek yemenin bizim enerjimize bir katkısı olmaz. Çok fazla yemek davetine katıldığımızda kendimizi yorgun ve halsiz hissederiz. Bu tip davetlerde genelde yemekler  çok lezzetlidir, o yüzden normalden daha fazla yenir.

Fiziksel aktiviteler ve spor

Oruçla ilgili olarak akla gelen diğer konular ise fiziksel aktiviteler ve spordur. Doğal olarak bu aktiviteler kişinin terlemesine ve susuz kalmasına sebep olur. oruçlu iken egzersiz, yürüyüş, dans, yoga, pilates, yüzme ve benzeri sporları akşam üstü  geç bir saatte iftardan bir saat kadar önce yapmak uygun olabilir. Bu yöntemle vücuttan kaybolan suyun yerine yenisini koymakta çok gecikilmemiş olur. Egzersiz yaparken biraz baş dönmesi olabilir. Bu oruçlunun düşük tansiyonundan kaynaklanır ve zararlı değildir.

Temizlik ve banyo

Banyo yapmak  ise toksin içeren ölü deri hücrelerini düzenli olarak yok etmeye ve  derinin daha fazla toksini dışarı atmasına yardımcı olur.

Hergün yıkanıp bir süngerle bedeni ovalamak detoksa yardımcı olur, çünkü zaten oruç süresinde vücut bütün toksinlerini  kalın bağırsak, karaciğer, böbrekler, ciğerler, ter bezleri ve deri hücreleri kanalıyla dışarı atmaya çalışır.

Banyo yapmak, toksin içeren ölü deri hücrelerini düzenli olarak yok etmeye ve  derinin daha fazla toksini dışarı atmasına yardımcı olur. Dolayısıyla, orucun faydalarından birisi de temiz bir cilde sahip olmaktır. İlk başlarda deri dışarıya sivilceler atar ve bazı sorunlar olabilir, ama bu sorunlar çikolata ve kuru yemiş gibi besinlerden kaynaklanır.

Oruç bir çeşit bıçaksız ameliyattır!

Bilindiği gibi batıdaki bazı ülkelerde oruç ile tedavi uygulayan klinikler mevcuttur. Bazı hastalıklara karşı oruç tutmayı tedavi edici bir ilaç gibi tatbik eden birçok batılı hekim vardır. Genel anestezi yapılacak olan ameliyatlarda, hasta ameliyattan altı saat önce ve ameliyattan altı saat sonraya kadar aç bırakılıyor. Anestezi için verilen Zaralı maddeler, bu müddet esnasında vücuttan atılıyor.

Oruç tutan kişilerde görülen fizyolojik değişiklikler

Oruçlu iken, uyurken veya dinlenirken kalbin atış sayısında (nabız) azalma vardır. Oruç tutmanın solunum faaliyetlerinde herhangi bir önemli değişikliğe yol açmadığı anlaşılmıştır.

Oruçlu iken vücuttaki kortizol miktarı artmaktadır. Bu sayede açlık durumunda kan şekeri belli seviyelerde korunmuş olur.

Ramazanda oruç tutmanın, anlama, kavrama ile alakalı faaliyetlere zarar vermediği ve  hafızayı azaltıcı bir yönü olmadığı biliniyor.

Suriye’de yapılmış olan bir araştırmada, oruç tutanlarda bel ağrıları olan bir çok hastaların iyileşmesinde orucun faydalı etkileri görülmüş. İltihabı sebeplerle bel ağrısı olan hastalarda bu iyileşme çok daha bariz görülmüş.

Oruçlularda kandaki üre artmamıştır. Kandaki protein miktarı azalmamıştır. Amino asitlerin kandaki miktarları artmıştır. İdrarda aseton tesbit edilmemiş, serbest yağ asitleri artmamış hatta eksilmiştir. Kan şekeri %83,91 mg. kadar düşmüş, arteriyoskleroza refakat eden, hipertansiyon, angina pektoris yani kalp ağrısı, çeşitli çeşitli enfarktüsler ve bazı böbrek hastalıkları icin İslami manada orucun, son derece önemli profilaktik yani koruyucu etkisi olduğu rahatlıkla söylenebilir.


Kaynak: Dr. Suriyakhatun Osman, The Muslim Fast and our Body

Siyah sarımsak faydaları: Ramazan’da halsizliğe çare


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.