Empati her zaman sempatik değildir!

Empati, olayları değerlendirirken kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilme yetisidir. İnsan olabilmenin en önemli mihenk taşlarından biri olmasına rağmen, dozu ayarlanamadığı, abartıldığı sürece hem empati kuran insanın kendisine, hem karşısındakine, hem de ilişkilerine zarar vermeye kadar gidebilecek olumsuz etkileri vardır.

Empati her zaman sempatik değildir!

Olumsuz etki ve empatinin aynı cümlenin kelimeleri olması ilk etapta biraz tuhaf gelebilir size. Çünkü bu zamana kadar hep empatinin ilişkileri ne kadar olumlu etkilediği üzerine yorumlar dinledik, söyledik ve hayatımızda test ettik. Ve de öyledir. Empati kurabilen insanlar karşılarındakileri ancak bu yolla anlayıp, yargılayıcı değil anlayışlı ve hoşgörülü olabilirler.

Fakat ilişkileri daha hoşgörülü kılmaya yarayan bu ilacın göz ardı edilen yan etkileri ve doz aşım bedelleri var maalesef. Hele bir de empatimiz neticesinde karşımızdakinden de empati bekleyip, istediğimiz tepkileri vermesini umarsak ve doğal olarak umduğumuzu bulamazsak işlerin sarpa sardığının resmidir.


“Ben onun yerinde olsaydım, öyle davranmazdım…”

Her insan olaylara kendi yaşanmışlıkları, duygu ve düşünce durumu etkisinde tepkiler verir. Ve karşısındaki insanın yerine kendimizi koyduğumuz zaman da, biz  kendimize özgü duygu ve düşüncelerimizi olayın içe yansıtırız.

İşte empati kurarken düştüğümüz en önemli yanılgı karşımızdakini anlamaya çalışırken onun durduğu yerden kendi gözlerimizle bakmaya çalışmamızdır.

Örneğin:

Kimsesizler yurdunda yetişmiş birini anlamaya çalışıp, empati kurarken, karşımızdakinin koşullarını objektif bir şekilde değerlendirmeyip, olaya sadece kendimizi onun yerine koyarak bakarsak neler olur?

1- Eğer siz kendi annenizi veya babanızı kaybetmişseniz karşınızdaki kişinin duygularını bu kaybetmişlik ekseninde yaşarsınız. Yakınlarınızı henüz kaybettiğiniz dönemlerdeki acının benzerini kendinize yaşatırsınız ve aşırı hassas davranıp objektiflik kriterini bir kenara bırakabilirsiniz. Bu da karşınızdakinin bu konudaki duygusal reaksiyonlarını cılız, duygusuz bulmanıza ve yargılamanıza sebep olabilir. Yada onun da sizin gibi hissettiğini varsayarsınız ve acıma duygusunun gölgesindeki davranışlarınız, onun kendisini kötü hissetmesine sebep olur. Karşınızdaki belki de annesini babasını hiç tanımadı. Ama siz tanıdınız, bildiniz ve kaybettiniz. Hiç sushi yememiş bir insan sushi yi sadece merak eder. Özlemez. Annesiz babasız birisi de bu duruma iç güdüsel olarak üzülür. Olsalardı ne olurdu? Sorusunun cevabını sadece tahmin eder. Daha iyi olacağını bilir. Ama yitirmiş biri gibi içsel yaşayamaz üzüntüsünü. Çoğu da terkedilmişlik duygusunun etkisiyle oldukça öfkelidir.


2- Annenizle ve babanızla hala birlikteyseniz, ya onları kaybetmiş olma düşüncesinin ruhunuzda yarattığı deprem etkisiyle olaya yaklaşırsınız ya da yaşanan duyguları hayal bile edemezsiniz. Ve yine objektiflikten uzaklaşırsınız. Karşınızdakini duygusuzlukla yada aşırı duygusallıkla suçlayabilirsiniz. Söylemeseniz bile düşünürsünüz, davranışlarınıza yansır, geri bildirimi de bu davranışınıza göre alırsınız. Ve birbirinizi anlamak için çıktığınız yol yargılama sokaklarına sapar. Empati antipatik bir hal alır.

3- Karşınızdakinin durumunun aynısını yaşamışsanız onu anlamaya çalışırken diğer örneklerdeki insanların yarattığı boşluğu kendi yaşanmışlığınızın benzerliği sayesinde doldurursunuz. Fakat yine de  karakterler ve yaşanmışlıklar birebir aynı olmadığı için farklar olacaktır. Sadece empati kurabilme ve objektif yaklaşabilme yüzdeniz artar.

Damdan düşen biri için çevresindekiler doktor çağırmak istemiş. Adamcağız ” Hayır hayır” “Doktor çağırmayın. Bana damdan düşmüş birini getirin. Beni ancak o anlar” demiş.

İyi de sağlıklı empati kurmak için karşımızdakinin yaşadığını yaşamamız gerekirse, empati kurma yetimizi hayatımızın geneline yaymamız mümkün olmaz.  Diğer türlü de kaş yapayım derken göz çıkarma riskimiz var.

Çözüm:


Empati kurarken bütün koşulları objektif değerlendirmeli. Karşımızdakinin yerine, kendimizi olduğumuz gibi değil de, o koşullarda olan insanların alternatif davranış şekillerini ve duygularını değerlendirerek, mantık süzgecinden geçirerek koymalıyız ki hayal kırıklığı ve öfke yaşamayalım. Ya da karşımızdakinin olayını içselleştirip, yaşamadığımız bir şeyi yaşamış gibi hissedip, kendimizi gereksiz yere yıpratmayalım.  Hoş görüyü empatiye katabilelim. Böylece; Hem bizim için hem karşımızdaki insan için sempatik empati oluşturabilelim.

Empatik Düşünceden “Sağduyu”ya


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...