Daha Rahatsız Edici, Daha Gergin: Stoker

Oldboy ve Thirst filmleriyle Cannes’dan Juri özel ödüllerini almayı başaran ve 2007 yılında 26. İstanbul Film Festivali kapsamında ülkemizde de arz-ı endam eyleyen Güney Koreli yönetmen Chanwook Park, bir kez daha bu yılki festivalin en çok konuşulan filmlerinden biriyle karşımızda: Stoker.

stoker izle stoker film izle

Yönetmen bir çok insanın hafızasında gerek yazdığı, gerek yönettiği filmlerle, özellikle Oldboy filminde, seyirciyi tedirgin ve rahatsız eden bir profile sahip. Sympathy For Mr Vengeance, Oldboy ve Sympathy For Lady Vengeance filmlerinden oluşan “İntikam” üçlemesi de bu iddiamın en sağlam kanıtlarından biridir herhalde…Tabii bir istisna olarak, bildiğimiz tüm aşk hikayelerine daha farklı bir boyuttan bakmamızı sağlamış olan 2006 yapımı filmi I’m a Cyborg But That’s Ok de yönetmenin film skalasında farklı bir yere sahiptir hayranları için. Hayranları demişken, Quentin Tarantino’nun da Güney Koreli yönetmenin büyük hayranlarından biri olduğunu eklemeden geçmeyelim.

Gelelim yönetmenin bu seneki İstanbul Film Festivali’nde Türk izleyicileriyle buluşan son filmine…


18. yaş gününde çok sevdiği babasını kaybeden ve dengesiz duygularla boğuşan annesi Evelyn (Nicole Kidman) ile yalnız kalan India Stoker(Mia Wasikowska) duygusal anlamda içine kapanık ve depresif bir genç kızdır. Babasının cenazesinde o güne kadar hiç görmemiş olduğu amcası Charlie (Matthew Goode) ile tanışan India, bu yabancı adamı altüst hayatına nereden dahil edeceğini düşünmeye başlar. Charlie’nin India’ya karşı görmezden gelinemeyecek ilgisi zamanla ikisini birbirine yaklaştırır ama Evelyn de adeta ölen kocasının genç bir replikası olan bu yakışıklı ve karizmatik adama tepkisiz kalamaz. India, amcasını tanımaya başladıkça onda, kendisine bile itiraf edemediği karanlık taraflarını görecek ve kendi içinde duygularını sorgulamaya başlayacaktır.

Bu ay Stoker ve Gazeteci Çocuk filmleriyle Türk sinemaseverlerle buluşan ve filmin devleşen başrol oyuncularından olan Nicole Kidman, orta yaş bunalımının eşiğindeki “annelik hissiyatına bir hayli uzak anne” rolünde kesinlikle izlenmeli. India rolündeki Avustralyalı oyuncu Mia Wasikowska ise hikayenin merkezindeki kendisini tanımaya çalışan genç kız rolünde oldukça başarılı ve son dönemde, özellikle de “Alis Harikalar Diyarında” filminden sonra yakaladığı başarıyı hakediyor. Uzun yıllardır yan rollerde gördüğümüz Matthew Goode ise kesinlikle bu filmden sonra büyük bütçeli filmlerin aranan başrollerinden biri olacaktır.


Filmin senaryosu ülkemizde de yayınlanan aksiyon dizisi Prison Break’in başrol oyuncusu Wentworth Miller’a ait. Miller, aktörlüğe ek olarak bu filmle birlikte senaristliğe de adım atıyor ve şunu söylemeliyim ki yazdığı bu etkileyici hikayeyle sadece güzel bir yüz olmadığını kanıtlıyor. Fakat bunun ilk senaryosu olduğunu düşünerek, akıcı olay örgüsüne rağmen karakterlerin yapay ve zayıf olmalarını gözardı etmeye çalışmalıyız. İyi oyunculuklara rağmen gerçek renklerini bulamayan karakterler yoğunlukta filmde…

Son yıllarda bir denklem üzerine oturtulmuş gibi duran Hollywood filmleri arasında nefes alabileceğimiz bir film aslında Stoker. Bunun sebebi de Chan-wook Park’ın kendine has planları ve artistik çekimleriyle filme tadı damağınızda kalacak minik tatlar eklemesi. Fakat gönül, Güney Kore’de harikalar yaratan yönetmenin Hollywood gibi imkanları derya olan bir denizde daha da fazlasını yaratmasını istiyor.

Ayrıca film boyunca birkaç kez dinlediğimiz, Nancy Sinatra ve Lee Hazelwood’un seslendirdiği “Summer Wine” şarkısı ise bu yılın en iyi soundtrack parçalarından biri olmaya aday…


Chan-wook Park Hollywood macerasını ne tür filmlerle devam ettirir bilinmez ama Stoker filmiyle bu maceraya çok sağlam olmasa da iyi bir başlangıç yaptığı kesin…


Burcu Karatepe
1987 yılının güneşli bir ağustos gününde dünyaya geldim ve her güneşli günün mucizelere açılan bir kapı olduğuna inanırım. İstanbul'un küçük illerinden biri olan Silivri'de geçirdiğim 20 yılımın ardından İstanbul Üniversitesi'nin Sosyoloji-Felsefe bölümü koridorlarının tozunu yuttum ve derhal iş hayatına atıldım. Çeşitli televizyonlar ve prodüksiyon firmalarında editörlük ve yönetmen yardımcılığı görevlerinde bulundum. En nihayetinde en sevdiğim şeylerin, kitapların arasında buldum kendimi. Bir yayınevinde kitap editörlüğü yapıyorum ve beni kağıt, kalemden, yazmaktan alıkoyabilecek hiç bir şey olmadığını düşünüyorum...