Gezi Parkı ve Şefkatli Olmaya Davet

Bu yazıyı okurken önce kalplerinizi açmanızı rica ediyorum. Açık kalple burada bulunmamız önemli, çünkü hepimizin kuralları, ön yargıları, doğduğumuz zamandan beri bize yüklenen değerler var. Ailelerimiz ve çevremizde öyle gördüğümüz için, aslında neden yaptığımızı bilmeden yapmaya devam ettiğimiz kalıplarımız ve bu zamana kadar getirdiklerimiz var. Eğer kalplerimizi açmaya niyet ederek dinlemezsek; zaten daha önce edindiğimiz kalıplarla ve varmış olduğumuz sonuçlarla okuyor olacağız.

Ubuntu nedir?

Afrika’da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önermiş. Ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülü o meyveleri yemek olacakmış.


Onlara; “Hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak” demiş.

Antropologun sözü biter bitmez bütün çocuklar el ele tutuşup, koşup ağacın altına beraber varmışlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlamışlar. Çok şaşıran antropolog, çocuklara neden böyle yaptıklarını sorduğunda ise çocuklar şu yanıtı vermişler; “Bu UBUNTU’ dur. Nasıl olur da diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki?”

Daha sonra “UBUNTU” nun anlamını açıklamışlar çocuklar;

“Bizim dilimizde UBUNTU “Ben; biz olduğumuz için “Ben’im” demektir!”

Şimdi bu yazıyı UBUNTU enerjisiyle , sabırla,birlik mesajı alarak okumanızı rica ediyorum. İnsanoğlu her an ayrılık bilincinden dönüp birlik bilincini seçebilir.Türkiye bir süreçten geçiyor. Gezi Parkı ile başladı bu süreç. Yıkılmasını istemeyenler vardı. Seslerini duyurmak istediler, duyuramadılar. Sorun ağaç meselesi mi denildi ? Bu mesele bir ağaç meselesi değildir. Bu mesele Taksim’ de taş yapılar arasında kalan yeşil bölgenin meselesi değildir. Bu mesele halk orada aylardır biz burada yoga yapıyoruz, etkinlikler yapıyoruz, burayı seviyoruz derken seslerinin yok sayılması meselesidir. Biz böyle istedik yaparız siz ne derseniz diyin denilebilmesi meselesidir. Aynı zamanda evet tam da o bir ağacın meselesidir. Sadece oturarak, nezaketle kitap okuma eylemleri yapan bir gruba, sabaha karşı onların uyuduğu saatte tazyikli su fışkırtacak, biber gazı sıkacak ve çadırlarını yıkacak kadar öne geçmiş yaptırımcı tutumun meselesidir.

İnsanlar uyuyordu. Hani hepimizin bildiği bir masal vardır. ‘Pamuk Prenses’… İşte Pamuk Prenses’ e elma uzatan o cadıya teşekkür etmek gerekir. Aksi halde pamuk prenses uyumayacaktı ve oradan geçen prensin dikkatini çekemeyecekti. Prensin öpücüğüyle uyanamayacaktı. O elma prens ve prensesi bir araya getirdi ve ülkelerinde mutlu mesut sevgi ile yaşamaya başladılar. İnsanlara da Gezi Park da bir çağrı yapıldı. Çağrıyı yapan sabah insanlar uyurken yapılan müdahalenin kendisiydi. Bu uyanış, uyanın yoksa başka ağaçlar da gidecek, ormanlar gidecek nefes alacak yer bırakmayacağız, sadece yaşam tarzlarınıza değil Belgrad Ormanı, AOÇ gibi daha birçok yerde ağaçlara dokunacağız sinyalinin alınmasıyla uyanıştır. Kaldı ki ağaçlar akciğerlerimizdir. Bu kesilen ağaçlar hepimizi etkiler. Kim nefes almamıza katkı sağlayan ağaçlardan, ormanlardan ise taş bina yapılmasını tercih eder ? Boş alanlar bırakmazsanız şehirlerinizin ciğerleri nefes alamaz. İstanbul’ da taş bina yapacak yer mi bitti ? Kaldı ki AVM den geçilmiyor İstanbul. Herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar çok AVM var. Örneğin Taksim’ e çok yakın olan Mecidiyeköy’ de, Nişantaşı’ nda AVM var. İnsanların talebi AVM yapmayın başka bir şey yapın değil. Gezi Park’ ın olduğu haliyle park olarak kalabilmesi.

Gezi Parkı’nın altında bilmediğimiz bir hazine mi var?

Neden bu ısrar? Burada parkın yıkımından vazgeçilirse ne olur? Altında bizim bilmediğimiz bir hazine mi var ?Bu karardan dönülürse ne olurun cevabını henüz bilmiyoruz.

Sigaradan zarar görmüş tek bir hücre bile akciğer kanserine neden olurken, biber gazının insanlarda yaratacağı hasarı düşünmek istemiyorum. Sadece üzerine sıkılan insanlar değil, bu gazdan atmosfer de etkilenmiştir. O kadar uzağa gitmeme gerek var mı bilmiyorum. Havayı soluyan başta Türkiye topraklarında yaşayanlar olmak üzere her canlının etkilendiği bir süreçtir.

[quote]‘Doğadaki Son Çocuk’ kitabı o bir ağacın ne kadar değerli olduğunu bilimsel verilerle ispatlar.[/quote]


Annem çocukken sevginin olduğu yerde korku olmaz derdi. Şimdi anlıyorum ne demek istediğini…

Türk halkı balık hafızalı mıdır? Yanılmışız!

Bir anne baba çocuğuna öğretmek isteyip bu kadar hızla öğretemeyeceği her şeyi Gezi Park’ ta bulunduğu bir an içinde öğretebilir. Bu bilgi içinize yazılıyor. Artık orda olup da yere tükürebilecek, yoldan geçerken komşusuna selam vermeyecek, yardımlaşmanın ne demek olduğunu bilmeyecek bir insan hayal edemiyorum. Sanki Gezi Parkı masallardaki bir ütopyadan kopup da gelmiş, sihirli bir değnek değmiş de masallardan gerçeğe dönüşmüş mucizevi bir birlik yeri gibi.

angel2

Türk Halkı balık hafızalıdır, hemen her şeyi unutur denildiğinde bir süre sonra her şeyi unutur hale geçebiliyoruz. Yanılmışız. Oysa keskin hafızalı olduğunu, mizah yeteneği yüksek bir toplum olduğunu tüm Dünya’ ya gösterdi. Buradaki bir geri adım, Dünya’ ya nasıl birlik olunabileceğini gösterirken katılımcı olmanızı sağlayabilirdi.

Gezi Park’ da toplanan kişilere dair dönüp yapılması gereken bir eleştirim var tabii. Gençlerin bazılarının meydanlarda alkol almaları doğru değildir. Onaylanamaz da ama namaz kılan gruba zarar gelmesin diye nöbet tutabilecek kadar duyarlılar ve camilerde içki içmeyecek kadar inançlılar. Olaylar sırasında camiye sığındıklarında oranın sadece revir olarak kullanıldığını caminin kendi imamı açıklamıştır ve duyarlılığı için teşekkür etmek gerekir.

Yüz maymun kuramı

Şimdi yüz maymun kuramındaki gibi belki bir kritik kütle sayısını aşınca Gezi Park ‘ ta başlayan süreç dalga dalga tüm Türkiye ‘ ye ve sonra Dünya’ ya yayılmaya başladı. Hava alanına giden insanlar orada toplandılar diye, inandıkları bir fikrin yanında duruyorlar diye suçlanabilirler mi ? Saygı duymak gerekir. İnandıkları şey için oradalar. Aynı şekilde Taksimdeki insanlara da saygı duymak gerekir ve provokasyonlara , ikiliklere izin vermeden yol almak gerekir. İnsanların seslerini duyurmak için saldırarak değil; tencere tava çalarak, birbirlerini kucaklayarak, polise çiçek , yiyecek, su uzatarak yaptıkları bir buluşmada ‘ Tencere, tava hepsi hava ‘ demek uygun mudur ? Bu herkes sessiz kalıp içine döndüğünde kendisine sorması gereken sorulardır. Bu insanlar bastırılmış duygularını mizah ile, dostluk ile, tencere tava ile vermeselerdi de taşla sopayla mı karşılık verselerdi ? Siz ciddiye almadınız belki ama onların saygılarını bozmadan duruşları Dünya tarafından sayggördü ve ciddiye alındı. Kendilerine uygulanan aşırı müdahale karşısında bu insanlar su, yiyecek, çiçek, kandil simidi uzattılar. Karşılıklı polislerimiz ve halk çay içtiler. Sağduyuyla… Tehdit etmeden, yaptırıma başvurmadan, seslenen herkesin sesine açık olmaktır uygun olan… Her seslenenin her istediğinin yapılması zaten mümkün olamaz ama makul istekler dikkate alınabilir.

1

Aynı fikirde olmadığım konular olsa da kimseye sizi sevmiyorum diyemem. Dememeliyim. Sevgiyle beslenirse kökler, benden başka kimse kalmaz. Herkes sizdir artık. Ben ve ötekiler diye bir şey yoktur. Hava alanına sizi karşılamaya gelen herkes bendir. Sizi orada karşılayan bendim. Gezi Parkı’ nda dolaşan bendim. Bir olanın veçhelerinden biri. Şimdi kendimin veçhelerini anlamaya çalışıyorum. Hava alanında toplanan ve Gezi Parkı’ nda toplanan benin veçhelerinin kucaklaştığı bir resmi hayal ediyorum. Bir veçhem Taksim’ e beni ezmeye değil; benimle Gezi Parkı’ nda gezmeye gelsin istiyorum. Kendimi kendimden ayrı görmeyeyim istiyorum. Biraz hoş görü, şefkat ve saygıyla her şeyin üzerinden gelinebileceğine inanıyorum. Bunun için en çok şefkat enerjisini yaymamız, düşük titreşimli sözlere, davranışlara yer vermeden fevrilikten uzak davranmamız sağlıklı olur. Bu kadar basit, sade, dostane… İçinizde size sevgiyle seslenmeyen hiçbir ses kulak vermeden sadece kendi içinizdeki sevgi, samimiyet, duyarlılık, empati seslerine kulak verin.

Peki bu süreçte sağlığınızı korumak için neler yapabilirsiniz?

Zihni en saf halde tutmak için ayurvedada var olan bazı yiyecek önerilerini dikkate alabilirsiniz. Süt, kuru hurma, kayısı, badem, yeşil yapraklı sebzeler, sütlaç, taze kişnişle pişirilmiş pilav, tane kişniş çayı (1 tatlı kaşığı kişniş tohumunu sıcak suda demleyip içebilirsiniz. ) gibi besinleri tüketmeye özen gösterin. Bunlar zihninizi karmaşadan koruyacak besinlerdir. Aynı zamanda kişniş, zerdeçal sabahları içeceğiniz 1 bardak ılık suya bir tatlı kaşığı bal ve birkaç damla elma sirkesi toksinleri bedenden atmaya ve karaciğerinizi temizlemeye yardımcı olacaktır. Her sabah bir kuru incir yemek de karaciğerin temizlenmesine yardımcı oluyor. Her gün bir limon tüketen insanda kanser hücresi gelişmiyor. Sürahilerinize limonu dilimleyip suyunuzu bu şekilde içebilirsiniz. Zerdeçalı tüketmeye özen gösterin. Zerdeçal her derde devadır ve sihirli zerdeçal olarak tanınır. Hiçbirini aşırı tüketmeden bu yiyecekleri listenize ekleyebilirsiniz. Bol su içmek çok önemli. Boğazınızda bir sorun olursa karbonatlı su içebilirsiniz. Yarım limonu sıkıp içine biraz  karbonat ve tuz atarak gargara yapabilirsiniz. Bir tutam zerdeçal ve zencefili bala karıştırıp yiyebilirsiniz. Böğürtlen, karadut meyvesi, marmeladı, şurubu, reçeli tüketebilirsiniz. Bir de alkol tüketimini, patates tüketimini listenizden çıkarmanızı, et tüketiminizi bu dönemde azaltmanızı kuvvetle öneririm çünkü bunlar da insan zihnini karanlık hale taşıyabilen yiyecekler arasındadır. Bu yiyecekler eğer burada bir duruş sergilenecekse akıl beden ruh olarak sağlıklı kalmamızı gerektirir.

[quote]Meydanlarda hem zihninizi bulandırmamak, hem bu seviyeli duruşu aşağıya çekmemek için, hem de kan vermeniz gerekirse bunun çok önemli ve hatta ilk sorumluluk olduğu bilinciyle davranmanız değil midir doğru olan?[/quote]

Bunlara ek olarak kendim bu süreçte uyumadan önce bir meditasyon yapıyorum. Sizler de katılabilirsiniz. Görünmeyen görülsün duyulmayan duyulsun diye Allah’ ın El Basir ve Semi isimlerini anıyorum. Şefkat duygusuyla bütünleşiyorum ve bir meditasyona başlıyorum. Ben olarak hayal ettiğim içimdeki her bir kişi kendine özgü ama hücreler misali birlikte. Hücrelerimi bir arada yaşayan insanlar olarak görüp bu 4 sözü tekrarlıyorum. Seni seviyorum. Özür diliyorum. Lütfen beni affet ve teşekkür ediyorum. Her bir hücre de bu sözü tekrarlasa birlik enerjisinden güneş doğacaktır.

dunyada birlik


Ben bu yazımı yazarken İstanbul Valisi Sn. Hüseyin Avni Mutlu sosyal medya üzerinden seslendi. Gezi Parkı’ndaki insanlarla empati kurduğuna dair yapıcı, sağduyulu bir sesleniş yaptı. Bu seslenişinde samimi olduğunu umuyor ve bu farkındalıkların artmasına niyet ediyoruz…


Funda Doğan
11.11.1977 tarihinde dünyaya geldi. Başkent Üniversitesi Turizm İşletme mezunu olan yazar; 1999 yılında tanıştığı Reiki enerjisinin onda açtığı açılımlarla daha sonra pek çok öğretiyi yaşamına geçirmiştir. Ayurveda, EFT, NLP gibi öğretileri ve Dünya adındaki oğluyla yolculuklarının sentezini bir kitap altında toplamaktadır. 2012 yılından beri, daha çok ebeveynleri hedef aldığı 'İçimdeki Ayna' adlı eğitimlerini vermektedir. Müziğe olan tutkusu da yazmaya olan tutkusu kadar güçlüdür.