Taksim Gezi Parkı’nda İki Ağaç: Küçümsenen Tepki Direnişe Dönüştü!

Taksim Gezi Parkı’nda başlayan çevreci bir direnişin, polisin orantısız güç kullanması neticesinde, tüm Türkiye’ye yayılarak hükümet karşıtı bir direnişe dönüşmesi Türkiye’nin gündemine oturdu.

606x341_226626_taksim-gezi-parki-eylemleri-buyuyor

[quote]Dili konuşan, eli kalem tutan sorumlu vatandaşların, olayları akli selim değerlendirmesi, marjinal grupların provokasyonlarla ülkeyi karıştırma emellerine karşı durarak fakat aynı zamanda direnişin haklı yönlerini görmesi ve göstermesi gerek. Bunun için olaylara karşı objektif bir bakış açısı geliştirilmeli, duygusal ve fevri eylemlerden kaçınılmalıdır.[/quote]


Olayların tırmanışına ve tansiyonun yükselmesine sebep olan ilk etken Taksim Gezi Parkı ile ilgili planların, küçük tepkilere rağmen uygulanması konusundaki kararlı tavırdır. Tepki boyutu bir gurup çevrecinin örgütlenmesi ve gezi parkında eylem yapması ile büyüdü.

Eylem gününe kadar belki çoğu insanımızın ne Taksim Gezi Parkı hakkındaki plandan ne de bu plana karşı olan çevreci direnişten haberi yoktu. Eylemde göstericilerin hiçbir taşkın davranışı olmamasına rağmen polisin şiddet içerikli davranışları ve hükümetin eylem yapan grubu küçümseyici demeçleri zaten bir birikimi olan halkın tepkisini hükümet karşıtı bir direnişe çevirmiştir.

Hükümetin Türkiye halkının %50 sinin oyunu alarak yönetimde yerini sağlamlaştırmış gibi hissetmesi, eleştirilere tahammülünü azaltmış ve tavrını sertleştirmiştir. Hükümeti eleştiren herkesin bu eleştirileri, sadece hükümete muhalefet etmek için yaptığını düşünerek, eleştirilerin haklılığını ya da haksızlığını objektif bir şekilde sorgulama gereği bile hissetmeden, “Siz söyleyin sözünüzü, biz biliriz işimizi” umursamazlığında görmezden, duymazdan gelmesi, hatta ve hatta küçümsemesi gerginliğin tırmanmasının en önemli sebeplerinden biridir. Hükümetin bir an önce bu savunma mekanizması reflekslerinden kurtulması ve meseleyi; direnen halkı anlamaya çalışarak, sağduyulu çözümler üreterek çözmesi gereklidir.


Öte yandan meydanlarda polise taş atan, saldıran, kamu malına zarar veren, taşkınlık yapan, ortalığı yakıp yıkan yani fırsatı ganimet bilip, bu elim manzarayı kullanmaya çalışan marjinal grupların ülkeyi kaosa sürükleme hedeflerini  görmek ve karşı durmak  ve diğer cephede tepkileri yanlı göstermek suretiyle halkın kafasını karıştırarak “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirtmek için taşkınlık yapan, meydanlarda rol kesen misyonerlerin varlığını da göz ardı etmemek gerekir.

[quote]Tekrar vurgulamak isterim ki, meydanlarda gerçek direnişi yapan gerçek halkı, herhangi bir siyasi partinin örgütlemesiyle yollara düşmüş insanlar olarak görmek ve göstermek, kaba bir üslupla küçümsemek ve meseleyi “2 ağaç için” deyip kısırlaştırmak , seslerini duymayı, söylemek istediklerini dinlemeyi reddetmek çözümün değil, sorunun yaratısı olmaktır.[/quote]

Hükümet vekalet ettiği aslını dinlemeli, anlamalı ve sorununu sağduyulu bir şekilde çözmelidir. Ciddiye alınmayan çocuğun annesine sesini duyurmak için ağlaması, bağırması, tepinmesi gibi, Devlet Babası tarafından ciddiye alınmayan, küçümsenen halkın direnişi de böyle giderse artacak ve pire için yorganlar yakılacak.


Ülkemizin ihtilal dönemlerindeki acıların benzerinin tekrar yaşamaması için halkıyla, hükümetiyle herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli ve nefsi değil, akli ve insani çözümler üretilmelidir.


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...