Bugün günlerden şizofreni

İçinden avaz avaz bağıran psikiyatriste, taklalar atarak karşılık veriyordu Ersin’in sessiz çığlıkları. Bir şizofreni kimliğine geçiş yaptığını kabullenemedi.

Bugün günlerden şizofreni

Bugün günlerden şizofreni

Ersin’in tuhaf ve renkli solukları devingen bir dinginlikte yol alırken; önce suyu, sonra havayı ve nihayet kalbimi tozuttu.

Bir şizofreni renkli kimliğine geçiş yaptığını kabullenemedi. İçinden avaz avaz bağıran psikiyatriste, taklalar atarak karşılık veriyordu Ersin’in sessiz çığlıkları. Çık işin içinden ya da herhangi bir yerinden çıkabilirsen. Ve kısa bir süre sonra, bir psikotik epizodun (krizin) ertesi ilaç tedavisine başladı. Başladı başlamasına ama o artık eski Ersin olamamaktan korkmaya başladı.


Her gün uyanır uyanmaz duş alan adam şimdi yıkanmaktan hoşlanmaz olmuş, saçı sakalı da birbirine karışmıştı. Evden kaçıp kaçıp ortalıktan toz oluyordu mesela. Polis Ersin’i patlamış ayaklarından tutup, eve ışınlıyordu. Ve bu zamanla dayanılmaz bir hal almaya başladı.

Onunla bir kafede tanışmıştık. Delice bakışlarına yakalanıp, fal masasına oturmuştuk. Bir fal kafede bana bir saate yakın tarot falı bakmış ve bu şiddetlice fark edildiğinde ise bu seyyar işinden kovulmuştu.


Başkalarının onu anlamaması üzüyordu Ersin’i. Yaptığı birçok şey ayıptı. Her yerde mimleniyordu. Sokakta gördüğü kızı odasına atıyor ve ona vücudunu sergiliyordu şeffaf perdelerin ardından. Ayıptı her yapıp ettiği; işin acı değil, ayıp tarafı: İnsanlar büyüdükçe ruhları kısaldı mı, robot uzuvlar edinirlerdi kendilerine korkularından ödünç çaldıkları.

“Ayıp, benim için yalnızca bir algı bozukluğu…”

3

Ve bir kadının pençeleri, şizofren bir adamın sonsuz döngülü yüreğiyle törpülenir. Onun çıplaklığını, ara sıra izliyordum pencerenin hemen ötesine bir yere saklanarak, çöreklenerek belki de izinsizliğe. Kıskanıyordum anlam vermeye çabalamadan; vahşiliği saf görüntüsünden sızıyordu ki böylece rahata alıştırılmış yanımı aç bırakmaksızın besler oldu. Panzehiri, dudaklarıma verdiği zehrinden bir ünleme dönüşüyordu, her defasında biraz daha punto büyüterek. Buna sevmek te diyebilirsin, adını sen koy ya da; sevmeyi sevmeyen birileri de sırf muhalefet olsun diye tutku ya da bir çeşit kateksis(ruhsal enerji yükü) desin; ne fark eder ki? Yalnızlık ellerimdeyse eğer, yüreğim hep sevgi sunağı nasıl olsa…


Yani;
sevmek kere sevmek,
bisikletin freni elimdeyken
ya da direksiyonu bacakla dans ettirmeye denk düşüyorken,
bacağın üst kısmındaki tek kemik üzerine
bol tekrarlı bir turnike oluveriyor hep…

Bipolar bozukluk: Bir gün neşeli bir gün hüzünlü