Türkiye’de Seçim Barajı Adaletsizliği

Ülke gündemi Başkanlık sistemi üzerine yapılan tartışmalarla vaktini geçirirken, demokratik sisteme zarar veren en önemli sorun olan %10’luk yüksek seçim barajı hasır altına atılmaktadır.

Muhalefetteyken seçim barajına karşı olan tüm siyasi partiler; geçerli olan %10’luk  seçim barajının dünyadaki en yüksek seçim barajı olduğu gerçeğini unutarak, iktidara geldiklerinde ve ya barajı geçtiklerinde, seçim barajından memnun olup, bu adaletsiz durumu değiştirmeye yanaşmamaktadırlar. Hal böyle olunca da adaletsiz seçim barajı varlığını korumaya devam etmektedir.


secim-baraji-icin-surpriz-hazirlik-4410

12 Eylül 1980 darbe öncesi dönemi teşkil eden 1974-1980 yılları arasında Türkiye büyük bir siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa sahne olurken, ülke adı konulmamış bir iç savaş ortamına sürüklenmiştir. Darbeyi yapan generaller de hizmetlerindeki sivillere ülkenin temel siyasi kurumlarını ve kurallar dizgesini tasarlattırırken, darbe öncesi olan bu dönemin faturasını kısmen de olsa seçim kanununa kestirtmişlerdir.

[quote]1980 Askeri Darbesi’nin bir ürünü olan seçim barajı, o tarihten itibaren her nedense muhasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefiyle iktidara gelen yahut iktidar ortağı olan tüm partilerin can simiti olmuştur.[/quote]

Öncelikle, ülkemizde var olan baraj sistemi seçim sonuçlarını incelerken, hem 2002 ve 2007 yıllarında yapılan genel seçimlerinin fotoğrafını çekmek, hem de  kolayca unutan bizlere, yaşatılan bu adaletsizliği tekrar hatırlatmak istedim.


2002 seçimlerinde, Meclis’e giren iki partiden AKP 11 milyon oy, CHP ise 6 milyon oy aldı. Her iki partinin toplam oyları 17 milyondur. Bu seçimlerde DYP %9,5, MHP %8.3, GENÇ PARTİ %7.2, BDP %6.2, ANAP %5.1 , SP %2.5, … gibi oylar alarak barajın altında kalmışlardır. Sadece bu altı partinin oy sayısı 12.3 milyondur. Toplam oy kullanan seçmen sayısının 31 milyon olduğu hesap edildiğinde 14 milyon seçmenin temsilcisinin meclis dışı kaldığı gözlenmektedir.

2007 seçimlerinde ise AKP 16 milyon oy, CHP 7 milyon oy, MHP  5 milyon oy almıştır. Üç partinin aldığı oyların toplamı 28 milyondur. Oy kullanan seçmen sayısı 35 milyondur. Bu defa da 7 milyon oyun temsil dışı kaldığı gözükürken “yönetimde istikrar” denirken, “temsilde adaletin” hiçe sayıldığı bir ortam yaratılmıştır.

Yukarıda yer alan oy oranlarında olduğu gibi her seçimde seçmenlerin oylarını, seçim kurallarını, bu arada barajın etkilerini bilerek oy verdikleri gözlemlenmiştir. Seçimde baraj olmasa, çok farklı davranacak seçmenler, baraj bulunan bir seçimde tahmini zor, her seçim için farklı olabilecek değişik davranış biçimi sergilemişlerdir. Seçmen davranışlarında olan bu değişiklikler, hiçbir biçimde temsil adaletini sağlama yönünde değildir. Baraj, seçmenin oyunu çarpıtarak değerlendirdiği gibi, seçmeni istemediği partilere veya bağımsız adaylara oy vermeye zorlamaktadır. Bir seçmen, oy oranı yüzde 10’u geçemeyeceğine inandığı bir partinin meclise girmesini istese dahi, beğenmediği veya sakıncalı yanlarını gördüğü bir partiye oy vermekte, büyük partiler bu nedenle doğal seçmenlerinin dışındakilerin oylarıyla da beslenmektedir. Bunun dışında  seçim barajı nedeniyle, parti içi demokrasi de gelişememektedir. Zaman içinde siyaset adamlarının partileriyle ve lideriyle görüş ayrılıkları oluşsa dahi  bunların parti içinde kalıp görüşlerini yaygınlaştırmaları, farklı görüşlerle mücadele etmeleri bugünkü siyasal parti yapısı içinde zorlaşmıştır. Siyasiler; ya kendini liderine zorlamakta ya da siyaseti bırakma yoluna gitmişlerdir. Bundan önceki örnekler de yeni bir oluşuma gitmeye teşvik edici değildir. Böylelikle baraj nedeniyle yeni partiler hiçbir zaman yeşermemiştir. Barajın yarattığı bu durum sedece liderlere geniş bir hareket imkânı sağlamıştır. İstikrarlı hükümet isteğinden daha çok, baraj kalktığında lider oligarşisinin kırılma yolunun açılmasından korkan parti liderleri barajın kalkmasına hçbir zaman yardımcı olmamışlardır.


Görüldüğü üzere günümüzde AB ülkelerinde %0 ile %5 arasında değişen, Türkiye’de halen %10 olan bu seçim barajı, seçimlerde kanunlarca belirlenmiş oy oranlarına göre, meclise girecek siyasi partilerin belirlenmesini sağlıyor gözükse de Anayasa’nın 67. maddesinde; “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak şekilde düzenlenir.” fıkrasıyla  her seçim zamanı milyonlarca oyun boşuna gitmesini sağlayan, ülke yönetiminin otokratik bir kimliğe bürünmesine neden olan, makul bir baraj oranı belirlenmediğinden halkın oylarının mecliste temsilini azaltan ve temsilde adaleti zayıflatan antidemokratik bir uygulma olmaktan öteye gidememiştir.