Kuran ve mucizeleri: Dr. Ömer Çelakıl

Kuran’da daha önce farkedilmemiş şaşırtıcı bilimsel gerçekleri, yaptığı çalışmalar sonucunda bizlerle paylaşan Dr. Ömer Çelakıl, son araştırmalarında insanlığa faydalı olabilecek pek çok bilginin olduğundan bahsederek, bunlardan birisinin de insanlarda algılama sorunlarına çözüm olacak bir cihaz olduğunu belirtiyor.

kuran

Dr. Ömer Çelakıl, cihazın test aşamasının henüz bitmediğini ancak, birkaç ay içerisinde cihazın tamamen insanların kullanımına sunulabileceğini ifade etti. Kuran’da insanların yararına olabilecek pek çok bilginin bulunduğunu ve bu bilgilerin somut bir hale gelebilmesi için çalışmalarına devam ettiğini bildirdi. Dr. Ömer Çelakıl’a Kuran-ı Kerim hakkındaki en çok merak edilen soruları sorduk.

Röportaj: Dr. Ömer Çelakıl

Yaptığınız araştırmalarda ve yazdığınız kitaplarda, Kuran’da insanı ve evreni anlatan (ancak bilimsel araştırmalar yapılarak elde edilebilecek) pek çok surede şifreler olduğundan bahsettiniz. İlk olarak sormak istediğim Kuran’da insanoğlundan nasıl bahsediliyor?


Dr. Ömer Çelakıl: Kuran’da insanoğlunun karakteristik özelliklerinden bahsedilir. Mesela insanoğlunun aceleci yani bir anlamda sabırsız olduğundan söz edilir. İsra suresi 11.ayette bu özellikten şöyle bahsedilir “İnsan hayrı istediği gibi şerri de ister. İnsan pek acelecidir. “Ayrıca Enbiya suresinin 37. ayetinde de bu konuya değinilir: “İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size yakında alametlerimi göstereceğim. Şimdi siz acele etmeyin”

İnsanı tanımlarken kullanılan diğer bir özellik ise “Hırslı” olmasıdır. Mearic suresi 19. ayette şu şekildedir: “Gerçekten insan, pek hırslı yaratılmıştır.” Bunlarla birlikte insanoğlunun tartışmayı seven bir yapısı olduğundan söz edilir. Kehf suresinin 18.ayetinde şöyle geçer:

“Doğrusu biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali saymışızdır. Fakat insanoğlu tartışmaya her şeyden çok düşkündür”…

Dinimizin kolaylık dini olduğu söylenir aslında bu doğrudur çünkü; Kuran’da insanoğlunun yük ve sorumluluklarını azaltmaya yönelik hükümler mevcuttur. Nisa suresi 28.ayette insanın zayıf olduğu vurgulanır: “Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”

İnsanoğlunun ısrarcı kişiliğinden ise İsra suresinin 89.ayeti bahseder:

“Muhakkak ki biz, bu Kuran’da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkarcılıktan başkasını kabullenmediler.”

kuran

Peki Kuran’da insanın nasıl oluştuğuna dair bir bilgi var mı?

Dr. Ömer Çelakıl: İnsanın yaratılışına ve embriyolojik aşamalara da Kuran’da kısaca işaret edilir. Örneğin doğum öncesi anne karnındaki embriyonun gelişiminin 3 bölgede olduğuna dair işaretler mevcuttur. Kuran’da anne karnındaki 3 karanlık evreden bahsedilir “… Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. Zümer Suresi, 6)”

Ayette belirtildiği gibi modern embriyoloji de 3 karanlık evreden bahseder bunlar şöyledir:

 • Batın duvarındaki karanlık evre

• Rahim duvarındaki karanlık evre

• Amniyon zarının karanlık evresi

Ayrıca Kur’an, insanoğlunun yaratılışına değinirken bildiğiniz gibi Su ve Toprak elementlerinden söz eder. Kuran’ın indirildiği dönemde hücreleri inceleyecek mikroskobik cihazlar yoktu ve hücrelerimizin büyük oranda sudan oluştuğu bilinmiyordu. Bildiğiniz gibi insan ve diğer canlılardaki hücreler %70-80 oranında sudan oluşur ve Kuran da bu konuya şu ayetle işaret eder:

“Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.” (Nur Suresi, 45)

Kuran’da bahsedilen diğer element ise topraktır. Gerçekten de toprakta bulunan karbon, fosfor, hidrojen, nitrojen gibi onlarca element insan hücrelerinde de bulunmaktadır.

Kadın ve erkek kromozomları arasında fark var

Kuran’da yaptığınız araştırmalarda “DNA ve RNA” kelimelerinin geçtiğinden bahsediyorsunuz. Sadece “RNA ve DNA” olarak mı bahsediliyor yoksa daha ayrıntılı bir bilgi var mı?

kuran

Dr. Ömer Çelakıl: Önceki çalışmalarda DNA terimine işaret edildiğini dile getirmiştim. D-N-A harflerinin Kuran’da nerelerde yan yana geldiğini incelediğimiz zaman en fazla 18.surenin 65.ayetinde geçtiğini görüyoruz (Arapça’da Dal-Nun-Elif).

Bence bu ayetin numarası (18:65) genetik bilimin ve DNA tarihinin başlangıç yılı olan 1865 yılına işaret ediyor yani Mendel’in genetik kanunlarını keşfettiği yıla. Fakat diğer nükleik asit olan RNA molekülünden bahsetmemiştim. Bu molekülle ilgili de bazı ipuçlarına rastladım fakat çalışmalar henüz bitmediği için kesin bir bilgi sunamıyorum. Kuran’da geçen “Raina ve Unzurna” kelimeleri her zaman tefsircilerin dikkatini çekmiştir. Çünkü o dönemdeki bazı kişiler bu tür kelimeleri, harf benzerliklerinden dolayı İbranice ve Süryanice’deki bazı kelimelerle değiştirip farklı anlamlarda kullanabiliyorlardı. İlginçtir ki RNA harfleri de Kuran’da ilk olarak bu kelimelerin içinde geçer. UnzuRNA kelimesinin son üç harfi bu molekülün ismiyle aynıdır.

Ayrıca RaiNA kelimesi de okunuş bakımından benzerdir. Bu iki kelime Kuran’daki binlerce ayetin arasında sadece 2 defa geçmektedir.(2:104 ve 4:46) Bunlardan Nisa suresinde olanı bence mucize bir işaret sunmaktadır. Çünkü RNA harflerinin hemen ardından gelen ayetlerde DNA ve RNA moleküllerinin geometrik şekillerine dair işaretler yer alıyor. Öncelikle DNA-RNA molekülünün geometrik şekli hakkında kısaca bilgi verelim.

kuran

Bilim tarihinin en önemli olaylarından birisi DNA-RNA moleküllerinin yapısının ve şeklinin çözülmesidir. DNA modeli çift sarmal şeklindeydi yani iki adet iplikçikten oluşuyordu (RNA ise tek iplik şeklindedir-Grafiğe bakınız) Sarmal ipliklerden yani bükülmüş ipliklerden oluşan DNA-RNA çoğunlukla hücre ÇEKİRDEĞİ içindeki kromozomlarda bulunur. Zaten kromozom dediğimiz de DNA’dan oluşan iplik yumakları gibidir. Eğer kromozomlarda yumaklanmış(sıkıştırılmış) DNA iplikçiklerini açabilseysik ortaya metrelerce uzunlukta DNA iplikleri çıkardı. Özet olarak DNA ve RNA hücre ÇEKİRDEĞİNDE bulunan çok ince BÜKÜLMÜŞ (sarmal) ipliklerdir. Fakat hücre içindeki bu iplikleri mikroskop olmadan kesinlikle göremeyiz.

Hatırlarsanız önceki çalışmalarımızda “Nisa suresinde” kadınların kromozomlarına yani DNA yapılarına ve genetik kopyalamaya (DNA transferiyle) işaret eden ayetleri sunmuştuk. “UnzuRNA ve RaiNA” kelimeleri de yine aynı Nisa suresinde geçer (Nisa 46.ayet). “Mealleri veya tefsirleri incelerseniz işte yine tam bu surede yukarıda DNA-RNA için kullandığımız “çekirdekteki bükülmüş iplikçikler” ifadesini siz de görebilirsiniz. Evet bilim adamlarının DNA-RNA’nın şekli için kullandığı bu ifade Kuran’da da geçmektedir ve bence bu mucizevi bir tanımlamadır çünkü asırlar önce mikroskop yoktu ve yakın tarihte keşfedilen bu bilgiden kimsenin haberi yoktu.

Nisa suresinin 49. ve 77.ayetlerinde kullanılan Fetil kelimesi tefsirlerde hurma çekirdeğinin içinde görülmeyecek kadar küçük olan “iplik ve bükülmüş şey” şeklinde tercüme edilmektedir. (Örneğin Taberi tefsirinde) Aslında bu kelime Arapça’dan bizim dilimize de geçmiştir. Osmanlıca sözlüklere bakarsanız “Fetiyle” kelimesinin “bükülmüş ince İplik” şeklinde çevrildiğini görebilirsiniz. Bu kelime bazı meallerde “kıl” veya “ip” şeklinde çevrilmiştir fakat bizim sunduğumuz çeviri en fazla kabul gören çeviridir. Zaten sonraki ayetlerde “çekirdek oyuğu-tomurcuğu” ifadesinin tekrar kullanılması da sunduğumuz bilgiyi desteklemektedir.

Kadınlarla erkekler arasında genetik olarak bir fark var mı?

kuran

Dr. Ömer Çelakıl: Daha önceki örneklerimizde “Arı” suresinin Kuran’da 16. sure olduğunu ve Arı’nın kromozom sayısının da 16 olduğunu belirtmiştik. Bildiğiniz gibi boy, göz rengi gibi tüm fiziksel özellikler hücre içindeki gözle göremediğimiz kromozomlarda yer alan genler tarafından belirlenir. Hücrelerimizin içindeki 23.kromozom çifti kişinin cinsiyetini belirler. Genetik olarak Erkek ve Kadındaki kromozomlar aynıdır sadece kadınlardaki 23.kromozom çifti erkeklerden farklıdır. Kadınların fiziksel özelliklerinin erkeklerden farklı olması da bu 23.kromozoma bağlıdır.

Kuran-ı Kerim’deki “Nisa” suresi de “Kadınlar” anlamına gelir. İlginçtir ki “Nisa” (kadınlar) suresinin 23.ayetinde başka hiçbir yerde geçmediği kadar çok sayıda “kız, kadın, anne” gibi dişil kelimeler tekrarlanmaktadır. Yani “kız, kadın, anne” gibi dişil kelimeler “Kuran’ın tümünde” en çok Nisa suresi 23.ayette geçmektedir. Dolayısıyla ayetin numarası olan 23 sayısıyla kadınlardaki 23.kromozom çiftine işaret edildiğini düşünüyoruz.

Canlıların kopyalanması etik değil!

Canlıların kopyalanmasından Kuran’da bahsediliyor mu? Bahsediliyorsa, sadece genel olarak kopyalamadan mı bahsediliyor? Bunun yasak yada günah olduğuna dair bir bilgi var mı?

Dr. Ömer Çelakıl: Kopyalama yüce dinimiz İslam’a aykırıdır ve etik dışı yanlış bir uygulamadır. Fakat genetik biliminin ve embriyolojinin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen Kuran-ı Kerim de sanki bilim adamlarının kopyalama yapacakları haber verilirmişçesine işaretler bulunmaktadır. Kuran-ı Kerim’in bu ayetinde Şeytan’ın kötü faaliyetleri vurgulanmaktadır.


Kopyalanmış bir hayvandan çok sayıda kopya hayvan üretme (ikinci nesil kopyalama) deneylerinde Kulak Dokusundan hücreler alınarak kopyalama gerçekleştirilmiştir. Yani yakın tarihte yapılan ilk deneylerde hayvanların kulağı kesilip hücre alınarak kopyası üretilmiştir. Kuran-ı Kerimin bir ayeti şöyledir:

“…(Şeytan dedi ki) Mutlaka onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler ve yine mutlaka onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler…” (Nisa Suresi 119.ayet)

Az önce tarihteki ilk 2. nesil kopyalamaların hayvanların kulakları kesilerek alınan hücrelerle gerçekleştirildiğini vurgulamıştık. Ayrıca bu hücrelerin genetik yapısıyla oynayarak yaratılış kanunlarına müdahelede bulunmaya çalışan kimseler de vardır. Dolayısıyla genetik biliminin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen ayetteki ifadelerle mucizevi benzerlikler vardır.

Yapılan bazı kopyalamalarda meme dokusundan da hücreler alınmıştır fakat Tarihteki ilk 2.nesil kopyalamalarda hücreler kulaktan alınmıştır. (Japonya’daki Kagoşima Enstitüsünde ve Brezilya’daki Vitoria ineği)

Dr. Ömer Çelakıl: Kuran’da sağlık ile ilgili önemli bilgiler de bulunuyor…

Kuran’da sağlık ile ilgili de pek çok bilgiye işaret ediliyor. Kandaki oksitlenme, Demir ve Retina gibi…

Dr. Ömer Çelakıl: Kuran’ın indirildiği çağda henüz kimse oksijen ve karbondioksiti vücudumuzdaki kanda taşıyan Hemoglobin molekülünden haberdar değildi ve böyle bir tıp terimi de yoktu. Nitekim mikroskoplar da henüz icad edilmemişti. Ayrıca kana kırmızı rengi veren de yine Hemoglobin’dir ve demir eksikliğinde anemi hastalığı (kansızlık) ortaya çıkar.

Vücudumuzdaki Demir (Fe) elementi sayesinde oluşan Hemoglobin hayatın devamı için şarttır. Hemoglobinin ortasında bulunan Demir (Fe) elementi oksijeni kendisine bağlar ve kanda taşır. Kuran’daki Hadid yani Demir suresinde demirin insanlar için faydalar taşıdığı şöyle belirtiliyor:

“…Demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır…” (Hadid suresi 25)

kuran

Gördüğünüz gibi 48:25 numaralı ayette yan yana gelen harfler mucizevi bir biçimde FE (Demir) ve Hemoglobin kelimelerini oluşturmaktadır.(Hemoglobin kelimesini oluşturan harfler soldan sağa ters, Demir yani (Fe) sağdan sola.) Ayrıca Hemoglobini oluşturan harfler başka hiçbir ayette yan yana gelmiyor dolayısıyla rastlantı diyemeyiz.

Hemoglobin kelimesi Türkçe, Arapça, İngilizce ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır. Başka örneklerde olduğu gibi burda da aynı yöntemi kullandık o nedenle matematiksel açıdan tüm bunlara tesadüf gözüyle bakamayız. Hemoglobin terimi modern tıp tarihinde 1869 yılında ortaya çıkmıştır Kuran-ı Kerim ise 610 yılında indirilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla yüzyıllar öncesinden bu hayati moleküle ismen işaret edildiğini düşünüyoruz.

Kandaki Oksitlenme

Dr. Ömer Çelakıl: Kuran-ı Kerim’in Mutaffifin suresi 13.ayetinde “Kalplerin üzeri Pas bağladı… “şeklinde bir cümle yer almaktadır. Dikkat ederseniz çamurlandı veya tozlandı gibi kelimeler değil de “Pas bağladı” ifadesi kullanılmaktadır. Paslanma “Demirin Oksitlenmesi” demektir. İlginçtir ki Kuran’da bahsedildiği gibi vücudumuzdaki kanda (dolayısıyla kan dolaşımının merkezi olan kalpteki) demir sürekli oksitlenmektedir.

Yani Kuran’da bahsedildiği gibi kalbimizde ve damarlarımızda her gün her saat paslanmaya benzer bir reaksiyon gerçekleşmektedir ve demir oksitlenmektedir. Havadan aldığımız oksijen kandaki hemoglobinde bulunan demir sayesinde vücutta taşınmaktadır. Yani aldığımız oksijen kandaki demir ile reaksiyona girmektedir ve bir anlamda paslanmaktadır. Fakat biz bu reaksiyonu gözle göremeyiz. Kısacası bu ayette bilimsel ve mucizevi bir benzetme yapıldığını düşünüyoruz fakat bu sadece bir yorumdur. Yukarıda da bahsettiğim gibi, Kuran’ın hemoglobin ve demir atomuyla ilgili mucizevi kanıtlar sunduğunu dile getirmiştik.

Retina

Dr. Ömer Çelakıl: Retina, görmemizi sağlayan hücrelerin bulunduğu göz tabakasıdır. Görme işlevini sağlayan göz bölümünün aslında Retina olduğu Kuran’ın indirildiği yıllarda bilinmiyordu hatta kimse retina kelimesinden haberdar bile değildi. Buna rağmen Kuran’da “Retina” kelimesinin geçtiğine dair açık kanıtlara rastlıyoruz.

kuran

R-E-T-İ-N-A harfleri sadece 35:8 numaralı ayette geçmektedir. Üstelik bu ayette “görmekten” ve “göstermekten” bahsedilmektedir dolayısıyla retinaya işaret güçlenmektedir. Görmeyi sağlayan retina kelimesinin geçtiği bu ayette “…güzel gösterilip de güzel gören kimse…” cümlesi yer almaktadır. Sonraki ayetlerde aynı surenin 19.ayetinde “Kör ve gören aynı olmaz” cümlesi geçiyor. Bilindiği gibi retina hasarları kalıcı körlüğe neden olur. Sonraki 20.ayette ise “Karanlık ve aydınlık da aynı olmaz” ifadesi geçmektedir ki zaten retinada ışığa duyarlı hücreler bulunur. Bu saydığımız ayetlerdeki görmeyle ilgili cümleler tüm Kuran’da çok nadir geçmektedir o nedenle retina kelimesinin binlerce ayetin arasında sadece bu ayetlere denk gelmesi matematiksel açıdan tesadüfi değildir.

Öğrenme sorun olmaktan çıkacak

Bir araştırmanızın sonucunda insanlarda, algılama sorunlarına ve özellikle “öğrenme” ile ilgili sorunlara çare olacak bir “cihaz” icat ettiğinizden bahsetmiştiniz. Bu cihaz, bilginin kolayca algılanmasını ve hafızaya kayıt edilmesini nasıl kolaylaştıracak?

kuran

Dr. Ömer Çelakıl: Beynimizdeki milyarlarca nöron elektriksel sinyallerle bağlantı halindedir. Yani vücudumuz ve beynimiz kompleks bir elektriksel mekanizma ile donatılmıştır. Elektriksel hareketin olduğu her yerde manyetik alan da vardır. Yani elektrik, manyetik alan oluşturabilir ve manyetik alan da elektrik oluşturabilir. Farklı frekansta manyetik alanlar oluşturarak beyindeki elektriksel aktiviteyi etkilemeye çalışıyoruz ve bunun için basit bir cihaz tasarlamaya çalışıyoruz. Üzerinde çalıştığımız bu basit tasarımlı cihaz henüz tamamlanmadı o yüzden başarılı bir cihaz tasarladığımızı söylemek için henüz çok erken, fakat olumlu sonuçlar aldığımızı söyleyebilirim. Bu cihazın sağlık açısından da bir zararı olmaması önemli. Ayrıca cihazın beyindeki hangi bölgeleri etkileyeceği de önemli çünkü beyinde konuşma, görme, işitme gibi farklı bölgeler mevcut örneğin bir kişinin konuşma yeteneğini etkilemek için manyetik alanı Broca bölgesine yönlendirebilirsiniz.

Üzerine konuştuğumuz bu cihazın rüyaları ciddi anlamda etkilediğini de gözlemledik. Mesela yıllardır rüya görmeyen veya gördüğünü hatırlamayan kişiler üzerinde yaptığımız basit deneylerde bu kişilerin bu cihazdan etkilenerek çok net görüntülerle donanmış yani gerçeği anımsatan rüyalar gördüğünü gözlemledim.

Uykusuzluk ve uyanamama problemleriniz ortadan kalkacak

Yine bir araştırmanızda Kuran’da insanların özellikle uyku sorunlarına çözüm olan bir şifre olduğuna dair bir beyanınız olmuştu. Bundan bahseder misiniz? 

Dr. Ömer Çelakıl:Kuran’da yer alan Hadid (Demir) suresinde demirin insanlar için bir takım faydalar barındırdığı vurgulanıyor. Ben de farklı geometrik yapıdaki demir parçalarının oluşturduğu (veya topladığı) manyetik alanın insan beyni üzerindeki etkilerini bir süredir deneysel anlamda araştırıyorum (Bu deney fakültemizdeki bazı profesörlerin de oldukça ilgisini çekti) Demir sayesinde toplanan bu manyetik alanların insan beynini programlama konusunda yardımcı olduğunu gözlemledim.

Örneğin, uyku problemi olan ve istediği saatte uyanamayan kişiler üzerinde uyguladığım deney sonucunda bu kişilerin tam uyuma saatinden önce kalkmak istedikleri saati düşünmelerini istedim ve diledikleri saatte dinç bir biçimde kalktıklarını gözlemledim (Uykuya başlamakta güçlük çekenler üzerindeki etkisi ise henüz belli değil) Bu deney için uzun helezonik (veya silindir) yapıda demir ağırlıklar kullandım. Bu demir parçalarını, sinirlerin geçtiği anatomik yapı olan omurganın yaklaşık 20 cm altına uzunlamasına yerleştirdim. (Şöyle de düşünebilirsiniz: Yatak altına sırtınıza 20 cm uzaklıkta değmeyecek biçimde uzun ve silindir yapıda demir yerleştiriyorsunuz ve uyuyorsunuz)

Şayet daha güçlü bir etki oluşturulmak isteniyorsa demiri sırta daha yakın tutmak veya bir ucunu baş kısmının altına gelecek biçimde yerleştirmek gerekiyor. (Çünkü manyetik alanlar beyindeki nöronlarla daha güçlü etkileşime giriyor) Bu deneyden bir tv programında kısaca bahsetmiştim ve sabahları uyanamayan bir çok kişiden tebrik mesajı aldık. (Bazıları silindir demir temin edemediği için benzer şekilde olan twister yani bükülen uzun demir şeklindeki spor yaylarıyla deneyi uygulamışlar)

İnsanlar merak ediyorlar, fiziksel olarak teleportasyon (ışınlanma) yapabilmek mümkün müdür? Kuran’da teleportasyon yapılabileceğine dair bir bilgi var mı? 

Dr. Ömer Çelakıl: Kuran’daki Neml suresinde Süleyman Peygamber’in farklı bir ülkede bulunan kraliçenin tahtını aynı saniye içerisinde mucizevi bir biçimde getirttiği anlatılır. Bu ayet ilk bakışta bize teleportasyon (ışınlama) veya görüntü naklini (televizyonu) anımsatmaktadır. Televizyon dalgaları öylesine hızlıdır ki kilometrelerce uzaklıktan aynı saniye içerisinde görüntü nakli yapılabilmektedir.

Bu konuya işaret eden ayet şöyledir:

“Yanında kitaptan bir ilim olan kimse ise: “Gözünü açıp kapamadan ben onu (tahtı) sana getiririm” dedi. (O anda Süleyman) onu (tahtı) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce…” (Neml 40)

Biyografi: Dr. Ömer Çelakıl


1980 doğumlu. İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. Kuran’ın Şifresi adlı kitabı Sınırötesi Yayınları’ndan 2002 yılında çıktı ve aynı yıl en çok satan kitap oldu. Düş ve Nokta yayınlarından kitapları yayınlandı. İstanbul’da yaşıyor, metafizik konularına ilgi duyuyor. Kuran’daki matematiksel sistemi incelemeye devam ediyor.

Esmaül Hüsna – Zikir – Şükür