İşletmelerde Güven Meselesi (2)

Şirketler -özellikle kriz anlarında- işten çıkarmalarla, şeffaflıktan uzak yönetim tarzıyla, taahhütlerini yerine getirmemekle bir hayli iç itibar kaybediyorlar. Bugün dünyanın neresine gidersek gidelim tek dar boğazımız insandır!

güven

Nasıl ki müşteri memnuniyeti kadar artık iç müşteri memnuniyetini vurguluyorsak aynı şekilde; Şirketler paydaşları ve müşterilerinin gözünde itibar kaybetmemeye dikkat ettikleri kadar iç itibarı da kaybetmemeye ehemmiyet göstermelidirler.

Yenibiris.com üzerinden yaklaşık 2500 çalışanla yapılan bir anketin sonuçlarına göre; çalışanların %60’ı civarı çalıştıkları şirkete güvenmezken, %67’si yöneticilerine güvenmiyor.Geleceğe yönelik kariyer beklentileri yönünden çoğu ümitsiz.Yüzde 70 civarı çalışan şirketlerinin iyi yönetilmediğini düşünüyor.Çalıştığı şirkete güvenmeyen ve şirketinde kendini güvende hissetmeyen çalışandan da verimli olmasını beklemek zor!


Çalışanlar Şirket ve Yöneticilerine Neden Güvenmez?

Bu soruya Sn. Binnur Zaimler (Yönetim Danışmanlığı Kurucusu) bir röportajında şöyle yanıt vermiş; “Son yıllarda en kurumsal firmalar dahi Pazar ve ekonomik şartlara bağlı olarak işten çıkarmalar yaptı. Beklenmedik kriz durumları o kadar çok oldu ki, son yıllarda emeklilik sözü verebilen şirket kalmadı. Yöneticilerde verdikleri sözleri pek tutamamaya başladı. Ayrıca kendi içinde tutarlı davranmayan yöneticilere güven kolay sarsılıyor.”

Çalışanlar Genelde Şirketlerinden Değil Yöneticilerinden Ayrılırlar!


Yöneticiler şirketin koğuşlara ayrılmasını engelleyen kişilerdir. Aynı zamanda her yönetici kendi departmanında da genel havada da kaygıyı ortadan kaldırıcı ve uzun vadeli ümit verici olabilmelidir. Benzer durumlarda her seferinde farklı yorumlar yapan yöneticiler iç iletişimde zehir etkisi yapar. Güncel  İK  prensiplerini benimseyen çokuluslu firmalara baktığımız da çok sayıda örnek alınması gereken uygulamalara rastlamamız mümkün. Yukarıda  sözünü ettiğim röportajdan sizler için seçerek paylaşmak istediğim diğer bir bölümde Zaimler, çok önemli olan başka bir hususun altını çizmiş;  “ Araştırmalara göre yapılan işin içeriği, iş tatmini her şeyden önce geliyor. Çok düşük ücretlere sevdiği işte çalışıp mutlu olanlarda var. Beyaz yakalı, potansiyelinin, beyninin kullanılmasını istiyor. Ona arada danışılması, ön plana çıkarılması, toplantı ve sunumlara davet edilmesi, arada işinin takdir edilmesi su ve ekmek kadar değerli. Ancak bunu çoğu zaman fark edemiyoruz. İnsanları İş tanımlarına hapsedeceğimize farklı yönlerini göstermelerini sağlayacak fırsatlar yaratmalıyız.

Yönetime ve karara ortak olmak bir çalışan için çok değerli. Kendini iyi hissettiren şeyler inisiyatifle ilgili. Kısaca motivasyonun yolu öncelikle sosyal organizasyonlardan geçmiyor. Sosyal etkinliklerde çalışanların o şirkete bağlılıklarını yüzünden okursunuz. Heyecan içinde mi? Yoksa bitse de gitsek havasında mı?…”

InsanKaynaklari

Kurumsallaşın ama kurumlaşmayın!


Şirketin kurumsallaşması, çalışanların iş tanımlarının belirlenmiş olması, yöneticilerin görev ve sorumlulukların belirlenmiş olması, ortak amaç uğrunda ekipler oluşturmuş olmak, bu ortak amacı ortak geleceğe “ Biz” bilinciyle taşımaya yeterli değil. İnsan organizasyonlarından bahsettiğimizde güler yüz ve güven kurumsallaştı mı? Bunu da sorgulamalıyız. Özellikle insan kaynakları departmanları İnsan sıcaklığından yoksun olmamalı. Diğer türlü şirket sistemleşmenin getirdiği soğuklukla buzdolabı çalışanlarla dolar, 5 yıl sonrasını o şirkette göremeyen kişilerin tam verimli çalıştıklarını söylemek güçtür. Yukarıda paylaştığım anket benzeri bir veri toplama metodu kullanacak olsam, mutlaka şu soruyu eklerdim; Eğer bankadan çektiğiniz herhangi bir kredi olmasaydı işten ayrılmayı düşündüğünüz dönem bundan etkilenir miydi? Bu sorunun cevabı ‘ etkilenmez ‘ ise; şirkette biz bilinci vardır, Toplam kalite anlayışı vardır, İnsan Kıymetleri ( kaynakları değil) mekanizması çalışıyordur. Eğer bu sorunun cevabı ‘ etkilenir’ e çıkıyorsa, o zaman buzdolabı çalışanları, alanında yetkin ya da işini yapıyor diye almışsınız ama şirketi sahiplendirip sevdiremediyseniz, buzdolabının taksiti bittiğinde başa döneceksiniz demektir.


Umur Çalıkoğlu
İşletme bilim dalında lisans, Eğitim Bilimleri ana bilim dalında yüksek lisans eğitimi aldı. Romanya'da sinerji iletişimi ve takım çalışması, Almanya'da ve İrlanda'da kariyer ve yetenek yönetimi konularında araştırmalar yaptı. İki adet AB projesinde kolaylaştırıcı olarak görev aldı. Türkiye Etik Değerler Merkezi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi. Bu kapsamda çeşitli üniversitelerde etik üzerine konferanslar verdi. Firmalarda ve iş profesyonellerinde etik bilincinin arttırılmasına yönelik uygulama ve seminerler geliştirdi. Çeşitli eğitim ve danışmanlık firmalarında proje müdürü olarak, İstanbul'da iki farklı vakıf üniversitesinde Kariyer Uzmanı ve Kariyer Ofisi Sorumlusu olarak görev aldı. Görev yaptığı üniversitelerde kalite komisyonu ve topluma katkı komisyonlarında yer aldı. İstanbul İşletme Enstitüsünde Liderlik ve Eğiticinin Eğitimi eğitimleri veriyor. Çeşitli kurumlarda da motivasyon, markalama, kurumsal iletişim, etik, kurumsal dizayn, satışta bütünlük sistemleri gibi eğitimler veriyor. Ayrıca, yazar olarak yönetim meselesi adlı köşesiyle İndigo Dergisi künyesinde yer almaktadır. Kısaca, etkili yönetim alanına gönül veren bir konuşmacı, kariyer ve eğitim uzmanı .