Gözyaşı Yağmurları 2 ( Yüzlerce Işık )

Onlar yüzlerce ışıktılar! Karanlıkları yaran aydınlıktılar! Zorluklara yılmadılar ve zorluklardan usanmadılar!

Onlar birer bebek kadar saf ve masumdular! Kapkara birer görüntü; ortam kara, koridor kara, taş ve toprak, üst ve alt kara ve kapkaranlık içerisinde sonları kara! Bir tek alınları ak ve kalpleri saf olarak yaşadılar! Onlar karanlıkta kaldılar! Karanlık içindeki sönmez ışıktılar!

gözyaşı yağmurları cam, resim, cin ali

Dönüp duruyorken zaman aleyhlerine ve bakındılar birbirlerine! Düşündüler sessizce! Ana, yar, bacı geldi önce düşlerine ve özlem duydular gökyüzüne! Özlem ve hasret! Başlamadan bitercesine! Bittiği an başlamışçasına! Üzerinden milyon yıl akmışçasına! Özlem ve hasret! Onlar bir anda sonsuzluğu yaşadılar! Sonsuzluğun üzerine bir bir dokundular! Onlar yaşadılar ve yaşattılar sessizce! Sessizce oldu her şey ve sessizdi kayan yıldızlar! Birer bebek kadar saftılar!


gökyüzü

Hiç geçer miydi zaman? Zaman durup da sonra ilerler miydi? Zaman ne kadar da tuhaf bir şeydi! Bildim zannedene bilinmezi, bilmeyene ise ta kendisini gösterirdi! Zamansızlıkta zaman sanki bir rüzgar gibi eserdi! Zaman ne kadar da tuhaf bir şeydi!

Onlar yüzlerce ışıktılar! Bir bir sönüp karanlığı aydınlattılar! Işıklarını zamansızlığa taşıdılar! Yer karanlık, gök karanlık, yaşıyorum zanneden ruhlar karanlık! Sadece ses çıkarmadan yarınları köşe bucak bekleyen ışık çocukları aydınlık!

gözyaşı yağmurları, karanlık, ışık

Masumiyetin bedeli ne kadar da ağır? Saf temiz ruhlar ne kadar da masum! Acılar ne kadar da taze! Zaman durmaksızın ilerledikçe her şey değişecek! Yer, yön, coğrafya ve zaman ve insan ve ruhlar ve düşünceler ve olabildiğine her şey değişim yarışının içine girecek! Bir gün, üç gün ve beş gün denilecek! Yetmedi diyenler ayları takip edecek! Onlarda yıllar karşısında pes edecek ve zaman başladığı ilk noktaya geri dönecek ve hissetmeyecekler sanki hiçbir şey ve olmamış gibi olacak sanki her şey ve olan olduğu gibi bile hatırlanamayacak ve zaman mutlak galip olarak ortaya çıkacak!


Bugünün samimiyeti zamanın ötesinde ise eğer bugün diye bir şey yoktur! Bugün her gündür! Bu gün yaşamın başladığı ilk ve sonun içine kıvrılıp da düğümlendiği daimi o gündür! O günde yaşadılar bugün ve o günü yaşatacaklar her bir gün ve o gün zamansızlık ve o gün aşkınlık ve o gün mutlak anlamda her şeyden ayrılık!

Bulutlar kadar çoktular! Bulutlar gibi sarmaş dolaştılar! Yoğun ve sıra sıraydılar! Önce yaklaştılar sonrada uzaklaştılar! Darmadağın gibi göründükleri an tekrar toplandılar onlar mayıs ayı gözyaşıydılar!

göyaşı yağmur-damlası

Zaman neyi geçirebilir ki kendisinden başka? Geçen hep zaman değil mi ki en başında ve en sonunda? Zamansızlıkta var oldular onlar! Onlar saf ve temiz bir ruhtular! Saflığın ve temizliğin yaşayan her anıydılar! Onlar andılar ve böylece sonsuzlaştılar! Sonsuzluğa doğru yola çıkarken kollarına mesaj yazdılar!

gökyüzü


Onlar yüzlerce ışıktılar! Zorluklara yılmadılar ve zorluklardan usanmadılar! Onlar birer bebek kadar saf ve masumdular! Kapkara birer görüntü; ortam kara, koridor kara, taş ve toprak, üst ve alt kara ve kapkaranlık içerisinde sonları kara! Bir tek alınları ak ve kalpleri saf olarak yaşadılar! Onlar karanlıkta kaldılar! Karanlık içindeki sönmez ışıktılar!


Türker Ercan
Türker Ercan, 1 Haziran 1972 doğumlu. Öğrenciliği hiç bırakmayan bir öğretmen. Uzakdoğu sporları ile uğraştı. Felsefe, psikoloji, parapsikoloji konularında ve mantık alanında uzun yıllar araştırmalar yaptı.