Serbest hayatlar: Olmadan olmaz denilen!

Olmadan olmaz denilen. Sahip olma mantığının tahtından indirildiği! Özgün kimliğini özgürce geliştirebilenlerin olduğu serbest hayatlar.

Serbest hayatlar: "Olmadan" olmaz denildiği!

Serbest hayatlar

Sere serpe kendi özüyle ve özgürce olabildiğine! Serpilmiş bir hayaller denizi! Olumlayarak olumsuzun yok edildiği! “Olmadan” olmaz denildiği! “Sahip olma mantığının” tahtından indirildiği! Özgün kimliğini özgürce geliştirebilenlerin “olduğu” hayat biçimi! Özgürleştiren kuralların geçerliliğini kuvvetlendirdiği bir dünya için haydi insanlık ele ele tutuşup iletişime geçin.

Olmak yada sahip olmak

İletişime sahip olamazsınız. İletişimde olabilirsiniz. İletişimin niyetimi mesajın anlaşılmasını sağlar yoksa iletişimdeki mesaj mı niyeti ortaya çıkarır? Niyet eğer mesajı tam ulaştırmaksa “imaya” dayalı tüm ileti kodları terk edilmelidir.


İma ediyorum anlasın niyeti iletişime engeldir. Mesajın açık ve net olması gerekir. Bu şekilde bağlantı kurulur ve böylece iletişilir. Mesaj ortak kod dili ile verilmelidir. Farklı kavram formatlarıyla aynı anlam niyet ne kadar halisane olsa bile aktarılamaz. Birbirini anlayabilmek için açıklamalarla dolu bir iletişimsizlik ortaya çıkar.

Ben böyle düşünüyorum ve bunlar benim kavramlarım diyebilirsiniz ama bu söylemin ardından niçin anlaşılamadığınızı da düşünmelisiniz. Sizi siz olduğunuz için anlayamazlar. Siz kendinizi olduğu gibi anlatabilmek için iletişim üzerine eğilin. Anlatabilmek ve anlaşılabilmek için mesaj aktarma süreçlerinin tümünün hem bireysel planda hem de toplumsal yapıda gözden geçirilmesi gereklidir.

Serbest hayatlar: "Olmadan" olmaz denildiği!

Anlamak ve anlaşılmak en kolay olanın adıdır ama bununda bir şartı vardır. Şartı olduğu gibi ödülü ve bedeli de. Şartı, tüm zihinsel mesajların bilindik kodlarını analiz ve kavram atlasına hakimiyet olmakla beraber bu sürecin can verici özü de “empatidir”.

Empati, size mesaj gönderenin sözel, bedensel ve duygusal olarak aktardığı tüm mesajlarla birlikte o kişinin yerine kendinizi koyabilmenizdir.

Suri iletişimde normal olarak tüm mesajlar doğru bir şekilde aktarılsa ve anlaşılsa dahi, “empati” aktarılmayan ve anlaşılmayan daha derin anlam ortaklıklarına da kapı açar. O kapıdan girmek gerekir. Girildiği takdirde size “bir” mesaj gönderenin henüz göndermediği “yüz” mesajı da net olarak almış olursunuz.

Ödülü ise yaşayacağınız mutluluktur. Anlaşılmak mutlu eder. Anlayın ve mutlu olun. Anlaşılın ve mutlu olun. Empati yapın daha da mutlu olun. Bir taşla üç kuş! İşte bir iletişiminden çıkan üç mutluluk sonucu. Bedeline gelince, sızlanıp durmak, mutsuz olmak ve yalnızlıktan kıvranmaktır.Serbest hayatlar


Halihazırda bir kişilik bir bedenin içerisinde yine tek kişilik bir özgürlük ruhu ile yaşarken mesaj aktarımları eğer tam olarak gerçekleşiyorsa o zaman tek kişilik ruh huzurumuz daha da özgürce genişler ve bireysel huzurlu özgürlüğümüz artık kitlesel olma yönünde ilerler. Herkes en azından bu şekilde birbirini daha da özgürleştirebilir.

“Akademia”larımızda iletişim dersleri de vermeliyiz. Önce kendimize sonra yine kendimize sonrada isteyene.

Bilmeden, olmadığı gibi anlamadan da  olmaz. Anlayıp bilmektir yapmamız gereken. Anlamadan bilinemez. Bilinemeyen öğrenilemez. Öğrenilemeyen bizleri zaafa uğratır ve her zaaf özgür ruhlarımızın yoluna dikenler bırakır. Anlayalım ve bilelim ! Anlayabilmek ve anlatabilmek için top yekun bir iletişim seferberliği düzenleyelim.

İstesek de düşüneceğiz istemesek de çünkü anlaşılmayı istiyoruz. Bu durumda anlaşılmamız için iletişimi düşüneceğiz. Anlamayı niçin düşünmediğimizi de düşüneceğiz. Her duyduğumuzu kafamızdaki paket anlamlarla anladım bildim demeyeceğiz.

Anlatılmak istenen neydi diyeceğiz. Bunu da düşüneceğiz. Zıddını düşünmüyorsan eğer bir durumun, kavramın, olayın, fikrin yada olgunun o zaman düşünmüyorsundur. Zıddıyla anlam bulur düzü. Düzü de diğer tarafın zıddıdır. İki zıddın bir bütün oluşturduğunu da düşüneceğiz. İşimiz gücümüz düşünmek olmalıdır. İşimiz gücümüz bu çünkü. Çünkü toz kondurmadığımız akıllara sahibiz. En yukarıda taşıdığımız başımızın içinde.

O halde en çok onunla işimiz vardır. Düşüncesizler topluluğu düşünen insanları yaftalar. Bunlar çok düşünüyor deli olacaklar diye de alaylı alaylı bakarlar. Onları da düşünelim. Onlardan nefret etmeyelim. Çünkü onlar bilmiyorlar. Düşünebilselerdi bilebilirlerdi.

Serbest hayatlar

Evet, çok işimiz var. Bu doğru. Çok zaman kaybettik çünkü. İşler birikti ve boynumuzu geçti. Sızlanmalar iyiden iyiye bünyeye yerleşti. Sızlanan ve gülümseyemeyen kişilikler bir çok yeri ele geçirdi. İçleri sızlatan bir durum. Gülümsemeyle kovalım sızılarımızı.


Sıcacık bakışlarla okşayalım birbirlerimizin ruhlarını. Sıcaklığımızla besleyelim ve gülümsemelerimizle hayat verelim. Yaşamayı seçiyoruz değil mi? Yaşamak için tüm ölüm belirtilerine paydos! Tüm sızılara güle güle! Yaşayan ve yaşatan bir cennet dünya uzak değil. Dünyayı cehennem yapan insanlık yine aynı dünyayı cennete çevirmeye muktedirdir. İçimizdeki güç dışımızda da bizimle birliktedir.

Sorgulamak üzerine bir öykü: Yaşamak neydi?


Türker Ercan
Türker Ercan, 1 Haziran 1972 doğumlu. Öğrenciliği hiç bırakmayan bir öğretmen. Uzakdoğu sporları ile uğraştı. Felsefe, psikoloji, parapsikoloji konularında ve mantık alanında uzun yıllar araştırmalar yaptı.