Yitip Giden Çocuklarımız: Canım Kardeşim

Tarz olarak İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımı ile paralellikler taşıyan Canım Kardeşim, popülarite olarak bazı Ertem Eğilmez filmlerinden geride kalmış olsa da aslında usta yönetmenin başyapıtlarından biridir.

canim kardesim adile nasit

Ertem Eğilmez imzalı 1973 yapımı Canım Kardeşim, Türk sinemasında ki; Senin annen bir melekti yavrum“, “Amca, size baba diyebilir miyim? gibi gerçekçilikten ve inandırıcılıktan uzak, tamamen duygu sömürüsüne dayalı, bayatlamış ve klişe diyaloglarla dolu Türk dram tarzını bir tarafa itip, sokağa inen ve orada yaşanan çaresizliği, zorlukları ve hayal kırıklıklarını duyguları istismar etmeden anlatmayı başaran çarpıcı filmlerden biridir. Filmin başarılı senaryosu Sadık Şendil’in imzasını taşır.

Fakir bir genç olan Murat, günlerini arkadaşı Halit’le aylaklık ederek geçirmektedir. Babası gecekondularında soba zehirlenmesinden ölünce kardeşi Kahraman’la daha yakından ilgilenmek zorunda kalır. Okuldaki sağlık taraması sonucu Kahraman’ın kan kanseri olduğu ve birkaç aylık ömrü kaldığı ortaya çıkar. Murat ve Halit, Kahraman’ı kalan günlerinde mutlu etmeye karar verirler. Ceplerinde metelik de olmasa Kahraman’ın isteklerini gerçekleştirmek için çareler üretirler. Eğlenmek için lunaparka, ziyafet çekmek için lokantaya ve para kazanmak için at yarışı oynamaya İzmir’e giderler.


Kahraman bu süreçte çok mutlu olur. Ama esas istediği bir televizyondur ve Murat ile Halit bunu bilmektedir. Murat, kardeşinin belki de son isteği olan televizyonu alacağına dair söz verir. Murat ve Halit, televizyon çalmaktan başka çareleri olmadığını farkına varırlar. Önce bir çatıdan anten, sonra da bir dükkandan televizyon çalarlar. Geceyarısı eve dönüp televizyonu kurarlar ve uyuduğunu sandıkları Kahraman’ı uyandırmaya çalışırlar…


Halit Akçatepe'nin başarılı drama oyunculuğu tarık akan canım kardeşim

Halit Akçatepe’nin başarılı drama oyunculuğu

O döneme kadar nitelik olarak vasat filmlerde rol alan Tarık Akan, 1973 yılında “Suçlu” filmindeki rolüyle Altın Portakal kazanmayı başarır. Ancak Akan, kariyerindeki esas değişimi yani yakışıklı jönden gereçekçi bir aktöre dönüşümünü yine o yıl rol aldığı “Umut Dünyası” ve Canım Kardeşim filmleri ile gerçekleştirir. Kariyerinin büyük bölümünde komedi filmlerinde karakter oyunculuğu yapan Halit Akçatepe, Canım Kardeşim’de sade ve gerçekçi oyunculuğuyla dramada da ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu gösterir. Filmde ayrıca Adile Naşit, Metin Akpınar, İhsan Yüce ve Kemal Sunal gibi dev isimleri de küçük rollerde görebilmek mümkün. Filmin en özel taraflarından biri ise belki de Türk sinema tarihinin en başarılı çocuk oyuncu performanslarından birine imza atmış olan Yeşilçam’ın bir anda ortadan kaybolan isimlerinden Kahraman Kıral.

canim-kardesim

Adana Altın Koza Film Festivali’nden 4 Altın Koza kazanmayı başaran film, “En İyi Film” ödülünü ise Ömer Lütfü Akad’ın “Gelin, Düğün, Diyet Üçlemesi”nin en zayıf halkası olan “Gelin”e kaptırdı. Film, Adana’da “En iyi 2.film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Görüntü Yönetmeni” ve ayrı bir parantez açılması gereken “En İyi Müzik” ödüllerini kazandı. Cahit Oben’in müthiş bestesi, filmle muazzam şekilde örtüştü ve tüm zamanların en iyileri arasında yerini aldı.


Canım Kardeşim, her ne kadar eleştirmenlerce sempatiyle karşılanan bir film olsa da en iyi filmlerden bahsedilirken adı fazla anılmayan ve dolayısıyla hakkı yenen bir yapım. Halbuki birçok başyapıt olarak gösterilen filmden çok daha iyi bir yapım olduğunun altı kalın çizgilerle çizilmeli.

Türk Sineması’nın 100 Yıllık Kısa Tarihi


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.