Başbağlar ve Madımak Katliamlarının Aynı Kirli Senaryosu

Alevi- Sünni çatışmasının yaratılmaya çalışıldığını belirleyen Komisyon Üyeleri, kaos ortamı yaratılarak, bir iç savaşın çıkmasının istendiği ve bölge halkının göçe zorlanarak, sosyal kırılmaların yaşanmasının asıl hedef olduğunu raporlarında belirttiler. 

Başbağlar

Bin dokuz yüz doksan üç, Türkiye’nin mezhep savaşlarına sürüklenmek istendiği bir yıl oldu; bugün Irak ve Suriye’de IŞİD’in ( Irak Şam İslam Devleti) masum insanları katlettiği gibi, din maskesi arkasına saklanarak halkları ayrıştırma projesi uygulamaya sokulmak istendi; fakat ülkenin üniter yapısı, ‘laik-cumhuriyet’ yönetim şekli, bu tehlikeli oyunun gerçekleşmesini engelledi!


Aziz Nesin, Salman Rüşdi’nin ‘Şeytan Ayetleri’ isimli kitabını Türkiye’de yayınlamak istediğini ve ‘Ataist’ inançla ilgili verdiği söyleşiden dolayı, Radikal İslamcıların Cuma Namazı çıkışında halkı kışkırtmasıyla beraber, katliamın işaret fişeği atıldı. Şeytan Ayetleri’nin Hz.Muhammed’i aşağıladığı iddiası tüm İslam ülkelerinde geçerliliğini halen korumaktadır. Fakat burada asıl niyet Aleviliğin ötekileştirilerek, bu inançtaki insanların kıyıma uğratılmasıdır!

[quote]1993’ün Temmuz’u utancın ve yangının adıdır. [/quote]

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilen şenliklerde, Sivas Madımak Oteli’nin Radikal İslamcılar tarafından yakılması ile salt inançlarından ötürü otuz üç Alevi ozan, yazar, düşünür ve iki otel emekçisi ya yanarak ya da dumandan zehirlenerek öldürüldü!

28 Kasım 2007’de Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi ( DGM), olayın faili otuz üç sanık hakkında, o günün Türk Ceza Yasası’na göre 146/ 1 maddesine dayanarak idam cezası verdi. On dört sanık hakkında da on beş yıla kadar değişen mahkumiyet kararı aldı. 2002 tarihinde idam cezasının kaldırılması ile otuz üç sanık ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Beş firari sanığın, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından dolayı davaları düşürülerek, haklarındaki suçlamalar kaldırıldı.

Madımak Oteli katliamından üç gün sonra, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne, PKK (Kürdistan İşçi Partisi) terör örgütü militanlarınca baskın yapıldı. Sayıları yüzü bulan militanların bir bölümü telefon hatlarını keserken, diğer bölümü koruma- gözetleme görevini üstlenir. Eylemi asıl yapacak grup, köye inip propaganda ve kıyımı gerçekleştirecektir.

[quote]Faili belli, azmettiricisi meçhul bu eylem; Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dursun suikastları ile eş tutulabilir ancak. Katliamın aydınlatılması Devlete sızmış bazı güçler tarafından engellendi; duvarların yıkılmasından korkulduğu için tuğlalar yerinden kımıldatılamadı![/quote]

1992-1993 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşanan terör olaylarının araştırılması için TBMM’de (Türkiye Büyük Millet Meclisi) kurulan komisyon, Başbağlar kıyımını da araştırdı ve hazırladığı raporu, Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi: PKK Terör örgütü, olayların geçtiği dönemde, Tunceli’nin Ovacık ilçesine bağlı Karataş köyü ile Hozat ilçesine bağlı Kozluca köyünden sempatizanlarını toplamaya çalıştılar. Örgüt, baskı ve tehditle yöre halkını sindirdi. Başbağlar katliamından bir gün önce Karataş köyüne gelen örgüt militanları: Sivas’ta yapılan Madımak kıyımının Kürt Halkına karşı olduğunu ve olayın Alevi-Sünni; Kürt-Türk sorunu haline geldiğini; Erzincan’ın Sünni köyü olan Başbağlar’da eylem yapacaklarını ve Karataş halkınında yanlarında olması gerektiğine dair ajitasyon yaptı.

Alevi- Sünni çatışmasının yaratılmaya çalışıldığını belirleyen Komisyon Üyeleri, kaos ortamı yaratılarak, bir iç savaşın çıkmasının istendiği ve bölge halkının göçe zorlanarak, sosyal kırılmaların yaşanmasının asıl hedef olduğunu raporlarında belirttiler.


[quote]Akşam namazı saatlerinde köye inen teröristler, camide ibadete hazırlanan yirmi iki köylüyü dışarı çıkartır. [/quote]

Daha sonra, tüm evleri dolaşarak insanları köy meydanına topladılar. Evinden çıkmak istemeyen bir kişi öldürülerek, evi yakıldı. Meydanda topladıkları Başbağlar Köyü halkına iki saate yakın ajitasyon yapan militanlar, yirmi dokuz kişiyi kurşuna dizdi. İki yüz on dört ev, köy okulu, camii, halkevi ateşe verilerek köyün değişik yerlerinde saklanan beş kişi de yanarak hayatını kaybetti.

Geride, otuz dul kadın ve yetmiş yetim çocuk kaldı!

Madımak

2-5 Temmuz 1993’de gerçekleşen Sivas ve Başbağlar katliamları birbirinden bağımsız iki olay olarak düşünülemez. Sivas’ta Alevi halkın karşısına Sünni düşmanlığını; Başbağlar’da Sünni halkın karşısına Alevi- Kürt düşmanlığını çıkartarak, toplumun DNA’sı ile oynanmak istendiği ortadadır. Madımak Oteli’ni ateşe veren el ile Başbağlar halkına kurşun sıkan el ve zihniyet aynıdır.

[quote]Madımak olayını Sünni vatandaşlar nasıl lanetlediyse, Başbağlar kıyımını da Alevi vatandaşlar öyle lanetlemiştir. Oyun tutmamıştır! [/quote]

Terör Örgütü Lideri Abdullah Öcalan yakalandığı dönemde, Başbağlar katliamının bir PKK eylemi olduğunu kabul eder. Örgütün diğer liderleri de katliamın, Sivas olaylarına misilleme olarak yapıldığını zaman zaman dile getirmişlerdir. Teröristler, Başbağlar’dan ayrılırken bıraktıkları notta ‘Sivas’ın İntikamı Alındı!’ yazmaktadır; örgütün olayı üstlendiği ortadadır.

Devletin olaydan sonra köye gelmesiyle yaşanılan gelişmeler, yıllar sonra bile çözülemedi. Yakılan evlerin arasındaki sağlam yapılar, neden dozerlerle yerle bir edildi? Okul binasının sadece çatısı yandığı halde neden yıkıldı? Bu yıkımların emrini kim verdi? Bu yıkımlar, herhangi bir delil toplanmadan yapıldığından büyük kuşkular uyandırarak komplo teorilerinin çoğalmasına neden oldu.

28 Şubat Postmodern Darbesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak senaryoları ya da 1990’lı yıllarda Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da, daha sonra ‘Mezar evler’ ile anılacak Hizbullah Terör örgütününü bölgeden silme çalışmalarını perdelemek için sahneye konulan bu oyun can yaktı ve halen de yakıyor.


Faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasını isteyen, gözaltındaki kayıpları için Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapan, kültürü ve anadili için canını hiçe sayan Kürt Siyasetinin öncelikle Çözüm Süreci ile ilgili samimiyetlerine Kürt-Türk-Alevi-Sünni ve diğer azınlıkları inandırmaları gerekiyor. Medine Sözleşmesi’ni çıkış noktası yapıp İslam Konferansı düzenlemek ya da ülke genelini kapsadığını iddia ettikleri yeni bir Sol parti kurmak dışında asıl yapılması gereken: Başbağlar Katliamında kimin taşeronluğunu üstlendiklerini itiraf etmeleridir!