Mu’dan Kazdağları’na Şamanizm

Eski Asya’daki şimdilerde eski paganistlikle karıştırılıp yerden yere vurulan Şamanizm, şimdikinden çok farklı bir yaşam kültürü geliştirmişti. Bir ağacı kesebilmek, bir hayvanı öldürebilmek, bir dalı kırabilmek için özel koşullar gerekiyordu.

KAPAK EKIM 2014 SAMANIZM MU

Çünkü otun, yaprağın, taşın, ağacın, toprağın ruhu olduğuna inanılırdı. İnsan, gereksiz yüceltilmiş, her şeye hakkı olan, şımarık, egoist, bağı, bahçeyi, ormanı talan edip gökdelen diken, makama mevkiye onurunu satan ve kendisini tüm canlıların efendisi sayan bir mahluk değildi o zamanlar.

Gezmek güzel şey. Hele bu topraklarda…

Her bir karışında binlerce yılın kokusu ve dokusu var. Kaz Dağlarındayız bugün. Kaz dağları adıyla bilinen Tanrılar Dağı İda, oraya yerleşip yaşamak için pek çok insanın hayallerini süslüyor. Bunlardan biri de benim elbette. Tabiat dokusu dünyada eşsiz. Bu bölgede ve dağda eşsiz olan o kadar çok şey var ki. Bir tanesi de Tahtakuşlar Alibey Kudar Etnografya Galerisi.


Tahtakuşlar köyü, ünlü bir köy. Ünü tüm dünyaya ulaşmış. Hem galeri nedeniyle hem de ilginç, özgün kültür yapısı ve insanları nedeniyle ünlü. Arama motoruna adını yazdığınızda sayısız paylaşımda köyün ve yaşayanlarının sıra dışı hikâyelerini görebilirsiniz.

Kazdağları-Şamanizm-indigodergisi

Dağdaki hikâyeleri, göçleri, tahtacılıkları, özgün kültürleri, kıyafetleri, yaşamlarıyla onlar da korunma altına alınmalılar bence. Köyün ailelerinden birisi olan Kudar ailesi bu özgünlüklerini sıra dışı çalışmalar ile tüm dünyaya yansıtmışlar. Ailenin büyüğü Alibey Kudar eşinin büstünü yaptırmış 50. Evlilik yıldönümlerinde.

Türkiye’de kadına gösterilen davranışları düşündüğünüzde sıra dışı bir olay bu. Bu davranış atalarından aldıkları kültürün bir sonucudur bana göre. Çünkü Asya Türk kültürünün kadına verdiği değer budur hatırlayalım. Biz ne yazık ki, toplum olarak nerden geldiğimizi çoktan unuttuk.

Kazdağları-indigodergisi

Eski Asya’daki şimdilerde eski ve paganistlikle karıştırılıp yerden yere vurulan Şamanizm, şimdikinden çok farklı bir yaşam kültürü geliştirmişti. Bir ağacı kesebilmek, bir hayvanı öldürebilmek, bir dalı kırabilmek için özel koşullar gerekiyordu insanoğluna. Çünkü otun, yaprağın, taşın, ağacın, toprağın ruhu olduğuna inanılırdı.

İnsan, gereksiz yüceltilmiş, her şeye hakkı olan, şımarık, egoist, bağı, bahçeyi, ormanı talan edip gökdelen diken, makama mevkiye onurunu satan ve kendisini tüm canlıların efendisi sayan bir mahlûk değildi o zamanlar. Bırakın kadınını hayattan kopartıp karanlığa kafeslemeyi, kadını bilgelerin başı sayıp onun izninin olmadığı hiçbir işi yapmazdı.

Çünkü kadın; içindeki annelik bilgeliğini, sadece çocuklar için değil, tüm yaşam için kullanmayı bilir-di. Şimdilerde savaşma enerjisinin etkisinde kalan, yozlaşmış, cahilleşmiş, körelmiş, acımasızlaşmış kadın enerjisinden bahsetmiyorum elbette. Bedende kadın olmak ile ruhta dişi olmak birbiriyle çatışan bir şekle geldi ne yazık ki.

Şimdiki toplumun eseri olan mutsuz bireylerin, içlerindeki dişi enerjiyi aktif etmeden ve düşünce modellerini eril-dişil bütüncüllüğüne dönüştürmeden asla şifalanamayacaklarını iddia ediyorum. Yıllardır yaptığım iş gereği karşılaştığım tüm vakaların tecrübesi ile bu cesarete sahibim. Terapi diye sunacağımız yöntemlere ve düşünce dinamiğimize dişil katkıları yeterince koyamadığımız sürece iyileşemeyeceğiz.

Araştırmacısı ve uygulayıcısı olduğum için Şamanizm dediğinizde benim söyleyecek lafım çoktur, bitmez. Ama sözü kısaltmalı artık. Şamanizm ve Kazdağı bağlantısı nedir? Kaz Dağlarında Şamanizmin bu bilge kültürünü yaşayan insanlar var. Bu bölgeye yüzyıllar önce gelip yerleşen Türkmenlerin köylerinde töreler, gelenekler, inanışlar, törenler olarak sürdürülen özgün bir kültür var hala. Ne mutlu ki!

Kazdağları-Şamanizm-indigodergisi
Mustafa Selim Kudar

Bölgenin bu kültürünü araştırmak için emek harcayan Kudar ailesinden, Mustafa Selim Kudar ile doğa ve Şamanizm hakkında söyleşeceğiz. Galeri ile ilgili yapılmış pek çok röportajı var Selim Bey’in. UNESCO tarafından defalarca ödüllendirilmiş Etnografya galerisi. Selim Bey araştırmalarını bir kitap haline getirmiş. Adı:  MUATAZMAYİNŞATÜRTA (MİTOLOJİ- EFSANE- OBJE- TAKI ve SEMBOL EVRİMİ). Hakkında teknik olarak pek çok bilgi bulabilirsiniz kaynaklarda. Biz farklı bir şey yapacağız.

Röportaj

Selim Bey Şamanizm nedir?

50.000 yıldır devam eden tüm dinlerin anasıdır, dün vardı yarın da var olmaya devam edecektir. Çünkü Şamanizm dişi enerji temellidir, dişi yoksa dünya da yoktur.  Her şeyin bir ruhu vardır. Dağın, örümceğin, baykuşun, tüm hayvanların, kısacası doğadaki her şeyin ruhu vardır. Toprak ve toprağın bize verdikleriyle doğru iyi ilişki kurmalıyız. Yoksa doğanın yıkımı insan yıkımıyla son bulacaktır. Kızılderililer hiçbir zaman yaş ağaç kesip, yakmazlar, bitki bile kopardıklarında ondan özür dilerlerdi. Asla hiçbir şeyin canını yakmazlardı. Şamanizm gerçek sevgi ve saygının adıdır.

Her şeyin ruhu vardır, dağın da dediniz. Siz burada bir dağ eteğinde yaşıyorsunuz. Kaz Dağı yani İda, onun da ruhu var mı? Bu ruhu duyabilir miyiz?

Dağ bizzat ruhtur. Ruh bizzat dağdır. Şaman davullarında şamanlar dağ ruhları bulunduğunu tasavvur etmekle beraber doğrudan doğruya kendisine de ibadet ediyorlar. Onu canlı ve her şeyi duyan (huş) bir varlık olarak tanırlar.

Han-Yoon dağı, Hun’ların her yıl Gök Tengri’ye kurban kestikleri dağdı. (Şan-Dişan sıradağları) hunların bundan başka Gan-Tsuan-san adındaki Hun Dağı olarak anılan bir kutlu dağı daha vardı. Hun dağında kurban kesilerek and içilirdi. Hunlardan başlayarak çağdaş Şamanlığa uzanan şaman ayinlerinde dağ kültürünün hep ön planda olduğunu görüyoruz. Nitekim Orta Asya Dağlarının çoğu Türkçe ve Moğolca mübarek, mukaddes, büyük ata, büyük hakan anlamlarına gelen sıfatlarla zikrolunur. Mesela; Han Tanrı, Bayon-ula, Buztağ -ata – Boğdu – ula – Kayrakon.


Dağın ruhunu özellikle Kaz Dağının ruhunu duymaya gelince; gönül gözü ve kulağını dağa ve doğaya çeviren herkes duyabilir bu ruhun sesini ve rengini. Dağdaki her otun, her taşın altında, esen her yelin kokusundadır bu ruh. İsteyen herkesle konuşur, duyabilirsiniz.

kaz dağları mu sarıkız türbesi

Bu dağda bir efsane var, Sarıkız Efsanesi adında. Sarıkız bu dağın ruhundan bir ses midir? Bize Sarıkız Efsanesi hakkında ne söylemek istersiniz?

Kaz Dağı eski adıyla İda, tarihin eski zamanlarında da efsaneleriyle ünlüdür. Yunan Tanrılarının yaşadığı ve mitlerin kaynağı olan bu dağ, Türklerin bölgeye yerleşmesiyle ve özellikle Türkmen olan bizlerin gelmesiyle kendi efsanelerini yaratmaya başlamıştır. Eski efsanelerin etkisiyle doğduklarını da düşünenler var ama Sarıkız Efsanesi başlı başına özgündür. Bizim kültürümüzün davranış biçimlerini, inançlarını anlatır.

Cılbak Baba ve Sarıkızın gösterdiği ermişlik kerametlerinin şekli bize aittir. Örneğin dağa ait efsanelerin içinde Kırkların semahı da vardır. Sarıkız Efsanesinin birkaç varyantı vardır. Bir iki tanesinde Sarıkız Hz. Ali ile de ilişkilendirilir. Bu özellikler ile efsanelerimiz Yunan Efsanelerinden kültürel olarak ayrışır. Kısacası İda dağına getirdiğimiz kültür ile burası bizim Sarıkızımız ve kazlarıyla, ermişimizle, semahımızla artık Kaz Dağı olmuştur. 

Kazdağları-Şamanizm-halı- indigodergisi

Kaz sembolü ile efsanenin ve siz Türkmenlerin bir ilişkisi var, bu bağlantı nedir?

Kaz şamanizmde kutsallığı olan bir kuştur. Bu bölgeye yerleşen atalarımızın soyu Asya’da Kaz ayağı sembolüyle tanınırmış. Kaz 12.000 feete çıkan tek canlıdır. Tanrıya yakın uçtuğu ve hayatı dünyaya getiren canlı olarak kabul edilir. Araştırmalarım sırasında tüm diğer semboller gibi kuş sembollerini de inceledim. Bizim köyümüzün asıl adı Kuşçular idi, tahtacılık mesleğimiz nedeniyle tanındığımız için ikisi birleştirilerek Tahtakuşlar halini aldı. Sarıkız’ın da kazlarının olması bir tesadüf değil. Efsanenin bizim olmasının da kanıtıdır.

Kitabınızda Mu sembollerine de yer vermişsiniz. Müzeyi gezerken halıların üzerindeki sembolleri kitap okur gibi okuduğunuzu izledim. Türk halılarının üzerindeki semboller ile Mu sembolleri çok benziyor. Sembollerin Mu’dan kaldığına, halılarımıza da yansıdığına inanıyor musunuz? Bizler gerçekten Mu’nun çocukları mıyız? Bu sembollerle bize ne anlatmak istemişler?

Türk veya şaman halılarındaki semboller, motifler matematiksel Astrolojik ifadeler tamamen MU’dan kalma anlatımlardır. Günümüzde geometriksel olanları şamanlar kullanıyor. Glifsel olanları Budist kökenliler kullanıyor. Mu bir bütündü ama sonradan kültürel olarak ikiye ayrılmış dünya. Mesela İNKA’lar halen birleşik kültürde kalmışlar. Mayalar şaman, Aztekler Budist denebilir. Bunların tamamı yazılı bir doğa ve tarih. Yazılı Kitabeler günümüzde 28+3 Ayın matematiksel şifresiyle…

dul avrat otu kaz dağları mu

Kitabınızda ilginç bir halılarda bulunan “Dulavratotu” motifi eleştiriniz var. Bu motifle size göre anlatılmak istenen nedir?

Ana evlendirilmiş, saygısızca adına avrat denmiş ki, biliyorsunuz avret kelimesinden türemiştir. Sonra ot yapılmış, sonra uygunca boşandırıp dul demişiz. Halı desenin adını da Dulavrat otu koymuşuz, helal olsun bize. Anamızın namusunu kurtarıyorum bu deseni açıklamakla. Bu motifte hareket verilmiş dört yöne doğru. Asya’dan Kuzeye, güneye, batıya ve doğuya doğru yapılan göçü anlatıyor motif. Kuzeye ve güneye yön hareketi daha kısa, doğuya ve batıya daha uzun. Şunu anlatıyor; göç kuzeye ve güneye doğru daha az, doğuya ve batıya doğru daha çok göç yapılacak.

Yine bir sembol açıklamanızda tek bir hareketle yapılan bütün semboller Tanrı sembolüdür demişsiniz, açıklar mısınız?

Tanrı tektir ve tek el hareketiyle yapılan nokta, daire, düz çizgi, üçgen gibi semboller tanrının gücünü anlatır. Muskalar üçgen yapılır biliyorsunuz. Ataerkil Türkler muskayı ters takarlar. Ucu aşağıya doğru olan üçgenler dişildir ve ay tanrısının sembolüdür. Koruyucu ve şifalandırıcı olan enerji dişildir.

2-3-4-5 için açıklamalarınız nedir? 

İki sayısı, erkek- dişi, gündüz-gece, güzel-çirkin-, güçlü-zayıf, ataerkil-anaerkil, güneş-ay, gök-yer, artı-eksi gibi ikicil enerjileri ifade eder. Üç sayısı, Mu kıtasındaki üç uçlu asayı simgeler, bizim sembolümüz olan kazayağı üç çatallıdır. Dört sayısı haç ve oktur. Kainatın dört büyük kuvvetle ve dört elementle yaratıldığı bilinir. Haç İsa’dan çok önce kullanılan bir semboldür. Mayalar ve şamanlarda mezarlara haç şekli dikilirdi. Tanrının dört yardımcısının da sayısıdır. Beş sayısı tanrı ve dört yardımcısını ifade eder. El işaretinin değişik çizimleriyle gösterilir eski sembollerde.

Atalarımız kendi ilerlemiş bilgilerini sembollerle bize bırakırken, sanki çağlar içinde o eski kültürden uzaklaşacağımızı önceden görmüşler. Eski kültürümüzü hatırlamamız ve hatırladıklarımızla dünyayı kurtarmamız mümkün olacak mı? Kısacası size göre dünyayı ne kurtaracak?    

Dünyaya en son gelen insan, mahveden de insan olmuştur. Umarım bir gün insan doğaya saygı duyması gerektiğini yine hatırlar. Dünyanın kendi kendini kurtarma gücü hep vardı, yine kurtaracaktır. Kendisini  nasıl kurtaracağını düşünmesi gereken aslında insandır. Uygarlıklar 10 defa sil baştan olmuştur. İnsanın bunu dikkate alması zorunludur.

kaz dağları mu

Bilgileriniz, paylaşımlarınız ve şamanlık kavramı nedeniyle eleştirel saldırılara uğruyor musunuz? Türkiye sıra dışı olanları sevmez, rakip ve düşman ilan eder, bilirim. Özellikle klasik tarih bilgilerinden farklı şeyler söylüyorsunuz, ne gibi tepkiler alıyorsunuz?

Tepkiler her zaman oldu ve olacaktır. Çok memnun oluyorum. Elma ağacı taşlanır, kavak ağacı değil. Taşlanırken dikkat edilmesini istediğim, sadece dallarımı kırmadan olmasını isterim ama bazı densizler haddini aşıyor ve gerekli cevabı anladığı her dilde veriyorum. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış ama bu köy de benim, bu ülke de benim ve bu dünya da benim. Ben insanım bu bana yetiyor. Yaradanla aramda hiçbir sorun da yok. Aramız pek iyi, aracıya hiç ihtiyacım olmadı ve olmaz da.


Selim bey ve ailesinin Tahtakuşlar köyünde kurdukları müze, ziyaret edilmesi gereken önemli bir kültür köşesi. Atalarımızın nasıl yaşadığına, nasıl bir kültüre sahip olduklarına ayna olan örnek objeler ile  dolu olan müzede, gerçek Şamanizmin biraz daha iyi tanınmasına aracılık eden bu güzel insanlara ne kadar teşekkür etsek azdır. İyi ki varsınız. İyi ki şehirlerde yaşayan bizlere doğayı hatırlatıyorsunuz. Kaz dağları bol oksijenli havasıyla, ışıl ışıl taşıyla, yemyeşil yaprağıyla, renk renk kelebeğiyle, buz gibi sularıyla ve ben doğayım diyen insanıyla, doğal yaşama hasreti hatırlatıyor. Dilerim hepimiz için bu hasret bir gün biter…

Kadim Uygarlıklar Serisi: Kayıp Kıta Mu


Nesrin Dabağlar
İstanbul’da doğdu. İşletme ihtisası yaptı. 12 yıl bir devlet kuruluşunda muhasebe alanında çalıştı ve 1995-2008 yılları arasında özel sektöre ait çeşitli sağlık kuruluşlarında yöneticilik, danışmanlık ve halkla ilişkiler görevlerinde bulundu. 2008’den itibaren çalışma alanlarına eğitim sektörünü de ekleyerek özel bir üniversitede halkla ilişkiler ve organizasyon uzmanı olarak çalıştı. Bilimsel konuların insan ile ilişkileri, inanışlar ve inançlar konusunda araştırmalar yaptı. Özellikle kutsal metinler, tarih, psikoloji, fizik ve bilimdeki yenilikleri konu alan makaleler yazdı. 2006 yılında İndigo Dergisi'nin yazar ve muhabirliğini yapmaya başladı.