Süleyman Şah Saygı Karakolu Ve Bataklığa Saplanmak

IŞİD, ( Irak- Şam İslam Devleti) Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı gerçekleştirebilir mi? Esad rejiminin devrilebilmesi ve Türk askerinin, Suriye’ye müdahalede bulunabilmesinin şifreleri Türbenin topraklarında gizlidir!

IŞİD’in, (Irak-Şam İslam Devleti) İslami yapılara, türbelere, başka mezheplere ait ibadet yerlerine, yatırlara uyguladığı yıkımlar ve 2014 yılının başlarındaki telefon dinlemelerinden, Süleyman Şah Saygı Türbesi’nin, ülke dışında Türkiye’ye ait tek toprak parçası olduğunu kamuoyunun geneli öğrenmiş oldu.


Süleyman Şah Türbesi 1973 yılına kadar Caber Kalesi’nde bulunuyordu. Caber Kalesi, Kuzey Suriye’de, Fırat Nehri’nin sol tarafında yer alıyordu. Kaleyi ilk fetheden komutandan dolayı, yüz yıllarca ‘ Davsara’ adıyla anılan kale, Selçuklular zamanında Sabık ed-Din Cabar adını alır. On bir ve on ikinci yüzyıllarda kervanlar için konaklama alanı olarak kullanılır. Kaleye, Süleyman Şah’ın türbesinden kaynaklı Türk Mezarı denmiştir.Türbe 1260 tarihinde Moğollar tarafından yıkılır ve üç yüz yıl boyunca harabe halinde kalır. Yavuz Sultan Selim 1516 tarihinde bölgeyi fethettiğinde türbenin onarımını yaptırır. Yakın tarihimizde Caber Kalesi’ndeki asıl onarım 1884 tarihinde 2. Abdulhamit zamanında yapılandır.

[quote] Suriye Hükümeti, 1966 yılında Türkiye’ye, Fırat Nehri üzerinde başlatacağı El Tabka Baraj projesinden dolayı, Türbenin sular altında kalacağına dair uyararak, gömütlüğün başka bir yere taşınması gerektiği bilgisini verir.[/quote]

30 Eylül 1975 tarihinde, Suriye’nin kuzeyinde, Rakka kentinden Balis’e uzanan yol üzerinde bulunan Caber Kalesi’nden alınan kutsallar; Fırat Nehri’nin doğu kıyısındaki, Halep’e yüz yirmi üç, Şanlıurfa’ya doksan iki kilometre uzaklıktaki Karakozak Köyü yakınlarındaki yeni yerlerine taşındı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin dedesi olan Süleyman Şah Kaya Alpoğlu, (1178- 1227) ‘Kayı Boyu’ nun Bey’i olduğu tarihçiler tarafından belirtilmektedir; 13. yüz yılın başlarında Moğollar’ın Orta Asya’da güttüğü istilacı ve yayılmacı siyasetten dolayı, Süleyman Şah Türkistan’dan batıya göç etme kararı alır; elli bin kişi ile Kuzey Kafkasya üzerinden Doğu Anadolu’ya gelerek Halep yakınlarındaki Caber Kalesine ve Fırat Nehri boylarına yerleşir . Moğol istilası dolayısı ile yurdunu terk eden Süleyman Şah’ın torunu Osman Gazi, başka bir uygarlığı yurdundan edecek, çökmekte olan Doğu Bizans İmparatorluğu’nu yıkarak, yüz yıllar sürecek kendi devletini kuracaktır.

[quote]Süleyman Şah, başka yerleşim alanları aramak için Fırat Nehri’nin karşı tarafına geçmek ister ve efsaneye göre bu geçiş esnasında muhafızları ile birlikte boğularak yaşama veda eder. [/quote]


Süleyman Şah’ın ve iki askerinin bedenleri Caber Kalesi eteklerine gömülür. Osmanlı İmparatorluğu döneminde mezarın bulunduğu alan ülke toprakları içerisinde yer almaktaydı; daha sonra türbe halini alacak olan yer ‘Türk Mezarı’ adıyla anılacaktır. İmparatorluk yıkıldıktan sonra ‘Türbe’ Fransız Mandası sınırları içinde kaldı.
indigo20 Kasım 1921’de Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nın 9. Maddesi gereğince, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin dedesi olan Süleyman Şah’ın, Caber Kalesi’ndeki gömütü, toprakları ile birlikte Türkiye’ye ait olduğu ve Türkiye’nin o toprağı korumasının ve milli bayrağının çekmesi hakkı tanınır. 1975 tarihinden sonraki taşınmadan dolayı, Türkiye’nin yeni yer hakkında herhangi bir talebinin olamayacağı ve Ankara Antlaşması’nın hükümlerinin sona erdiği, günümüzde halen tartışılmaktadır.

IŞİD, ( Irak- Şam İslam Devleti) Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı gerçekleştirebilir mi? Esad rejiminin devrilebilmesi ve Türk askerinin, Suriye’ye müdahalede bulunabilmesinin şifreleri Türbenin topraklarında gizlidir! Türkiye resmi politikasını, ‘Koalisyon Güçleri’ ile birlikte Esat rejimine yönelik bir operasyon olacağını belirledi; fakat, Kolalisyona önderlik eden ABD (Amerika Birleşik Devletleri) bu görüşün amaca uymadığına inanıyor. Asıl hedefin IŞİD olduğunu ve mücadelenin bu terör örgütüne yönelik olacağını, Suriyeli muhaliflerin destekleneceğini söyleyen ABD, konumunu tekrar belirtmiştir.

2011 yılının Mart ayında başlayan Suriye Hükümeti’nin devrilme projesinin başarısızlığa uğradığını, Türkiye hariç tüm emperyalist Batı kabul etmektedir. Süleyman Şah Türbesi’nin korunup korunmayacağı tartışmasının bir hükmü var mıdır bilinmez ama, ABD’nin önderliğindeki Koalisyon Güçleri’nin Rakka saldırısından sonra; IŞİD, Kürt unsurları hareketin dışında bırakabilmek ve gücünü sıfırlayabilmek için Kobani işgalini başlatmıştır. Kobani’nin düşmesi halinde IŞİD, kendilerine yapılacak herhangi bir saldırıda lojistik desteği keseceğine inanmaktadır.

İndigo Dergisi

Türkiye Hükümeti’nin Kobani saldırısına sessiz kalması, kendilerinin de ifade ettikleri gibi, IŞİD ile PKK terör örgütünün aynı tehlikede görülmesinden dolayıdır. Kobani’ye yardım edilebilmesinin tek yolunun da Suriye’nin tamamına müdahale edilmesinden geçtiğini siyasi erk belirmiştir. Koalisyon güçleri IŞİD karşısındaki konumlarını ve izleyecekleri politikaları belirlerken; Suriye İnsan Hakları Gözlemevi 7 Ekim tarih itibari ile Kobani’de dört yüz on iki kişinin öldüğünü ve yüz kırk bin kişinin Türkiye’ye sığındığı raporunu hazırladı!

Burada üzerinde durulması gereken çelişki şudur: IŞİD, Süleyman Şah Türbesi üzerindeki yıkım tehditlerini Kobani işgali sonrası gerçekleştirecektir! Türkiye, Türbedeki muhafız ve asker sayısını arttırarak, yapılacak bir saldırıda en geç yarım saatte müdahalede bulunabileceğini kamuoyuna duyurmaktadır. Peki, ağır silahlar ve tanklar ile yapılabilecek bir saldırıya, Süleyman Şah Saygı Karakolu’ndaki Türk askerleri kaç dakika dayanabilecektir? Bu koruma algısı bir aldatmacadır. Suriye Bataklığı’na açılan kapı Süleyman Şah’ın türbesinden geçmekte ve Türkiye süreci hızlandırmak için elinden geleni yapmaktadır.

2011 Mart ayının üzerinden geçen üç yılda ABD, Suriye politikasını değiştirirken, değerli yalnızlığı içindeki Türkiye’de Esad’a gösterilebilecek hiçbir tolerans olmadı. Koalisyon lideri ABD, Baas rejiminin karşısında IŞİD gibi, ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) içinde barınan Radikal İslami Örgütlerin herhangi bir alternatif yönetim şekli olamayacağını gördü.


Arap Baharı’nın, Suriye’ye asla uğramayacağı, bu ülkede mevsimin hep yakıcı bir yaz olduğunu ‘Emperyalist Batı’ artık biliyor.