Madde dünyasının çekiciliği

Kızılderili atasözü; ‘Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde  beyaz adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.’

madde dünyasının çekiciliği Kızılderili atasözü; 'Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.'

Madde dünyasının çekiciliği

Bu günlerde dünya gerçekliğine ve ülkemizdeki gerçekliğe baktığımızda madde ile ifade ettiğimiz materyal dünya boyutunun ön plana geçtiğini ve maneviyatın neredeyse kaybolduğunu hepimiz görmekteyiz. Madde derken bu bazen para, bazen şöhret ve bazende mal, mülk, toprak parçası olarak ifade edebiliriz. Madde ile güç ise neredeyse aynı paralelde boy gösteriyor.

Maddeye sahip olmak güç demek; para ilk ölçümlenebilir olanlarından…

Sahip olma duygusu benliklerimizi sarmış durumda. Bireyselden, toplumlara, ülkelere kadar uzanmakta. Maddeye sahip olmak güç demek, para ilk ölçümlenebilir olanlarından.Para ile yapamayacağımız hiç bir şey yoktur kimilerine göre. Kaliteli ve ötesi lüks yaşama arzusu vazgeçilmezlerimiz arasında. Para kazanmak için bazen pek çok riskleri göze alabiliyor insanlık. Bu uğurda ne canlar yanıyor, insanlar ölüyor, toplumlar yok oluyor.


Maddeye verilen anlamdaki bakış açısı değişmediği müddetçe bu böyle sürer gider. Kaç nesil öncesinden geldi, bu süreci başlatanlar bu dünyadan göçtü ama madde ile gelen güç tabulaşmaya devam etti. Kimbilir daha kaç nesil de devam edecek…

Öylesine bir döngü içine girmişki insanlık madde talep edildikçe arz tedarik çarkıda dönüyor. Tükettikçe döngü büyüyor. Döngü pekiştikçe ihtiyaçlar yokken var zannediliyor. Bu işin insandaki görünür parçası.

Bir de dünya gerçeğine bakıldığında güç dengeleri çok farklı alanlarda kendini göstermekte. Sahip olma arzusu menfaatler doğrultusunda yaşam alanı olarak ifade edilen toprağı sahiplenme şeklinde de görülebiliyor. Ya da sahip olduğunu kaybetmeme mücadelesi. Bu uğurda savaşlar yapılıyor ve bu sefer döngü silah sanayinde dönüyor. Silah savaşma ve korunma için gerekli bir araç çünkü. Günümüzde dengeler bozulduğu için olsa gerek pek çok ülke bu anlamda bu döngünün içinde.

madde dünyası-indigodergisi
“Savaşma seviş” sloganı bazı ülkede pankartlarda boy gösteriyor. Madde boyutunun insan olmak için en son ihtiyaç olduğunu farkeden bireyler birbirinin zıddı iki kavramla durumu farkındalığa çıkarıp dengelemeye çalışıyorlar.

Bilinen bir gerçek var ki hiç kimse bu dünya hayatını tamamlayıp öte alemlere göçtüğünde beraberinde hiç bir şey götüremiyor. Neye sahip olursak olalım onlar sadece biz bu dünya mekanında mevcut bedenlerimizle var olduğumuz sürece bizimleler. Kullanmadığımız ve sadece benim olsun mantığıyla sahip olduğumuz o kadar çok “fazla” ifade edeceğimiz maddi varlığımız var ki.

para-indigodergisi

“Ya bir gün lazım olursa ya da belki kullanırım” gibi söylemlerle stok yaparak kendimizi kandırmaya devam etmekteyiz. Aynı durum toprağı sahiplenmede de söz konusu. Benim evim, benim toprağım, benim ülkem. Peki biz bu dünyada değilken onlar kimindi? Ya da biz bu dünyadan göçtükten sonra kimbilir kimlerin olacak. Demek ki hiç ama hiç bir şeye uzun vadede sahip olabilme şansımız yok. Öyleyse bu hırs, bu açgözlülük niye? Asla sahip olamayacağımız şeylere sahip olacakmışız gibi mücadele niye?


İnsanlık bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyor. Cevap sorunun içinde . Önce deneyimleyip sonra farkederek dönüştürmek. Sahiplenme duygusu ve onun getirdiği koruma içgüdüsü bizim birbirimizi düşman olarak algılamamıza neden oldu. Paylaşmak yerine saklamayı, stoklamayı seçtik. Duygusuzlaştık, duyarsızlaştık. Böylece manevi değerlerimiz de uçtu gitti.

Oysa ki verdikçe çoğalacak olan her şeye sahip olmak için ne savaşlar veriyoruz. Sahip olduklarımıza tutundukça kaybetme korkumuz büyüyor. Hiç bırakamaz hale geliyoruz. Hiç kimse hiç bir şeyin sahibi değilse biz aslında ne yapıyoruz?

Birey olarak içimizde dönüp kendimize soralım ” sahip olduklarıma gerçekten ihtiyacım var mı?”

“Ya da sahip olup da hiç kullanmadığım fazlalalıklarım neler? ”

“Bunları paylaşmaya, vermeye hazırmıyım, istekli miyim?”

“Gerçekten ihtiyacı olanlarla paylaşıma hazır olursam dünya dengesinin kurulmasına katkıda bulunabilir miyim?”


Cevaplar sizde; dünyada değişim istiyorsak bir şeyler yaparak onun bir parçası olalım.
Farkedelim farkettirelim…

Savaşma Seviş sloganı neden Türkiye’de tutmaz?


Rüya Yüksel
Rüya Yüksel, 1957 doğumlu, İstanbul'da yaşıyor. Mesleği İngilizce öğretmenliği, ancak 29 yıldır özel sektörde çalışıyor. NLP İleri Derece Uygulayıcısı ve 'Yaşam Koçu' olmakla birlikte “Kendini Tanıma Çalışmaları” düzenliyor.