Halkın sanatçısı mı sanatçının halkı mı?

Dün halk kendi sanatçılarını yetiştirirken; bugün sanatçılar kendi halklarını yetiştiriyor. Halkın da gönüllü göründüğü bu rol değişiminin sebebi nedir?

Halkın Sanatçısı mı Sanatçının Halkı mı?

Üstün yaratıcılık

Akademik çevrelerin “üstün yaratıcılık” olarak da tanımladığı sanat, insanlık tarihinin ilk dönemlerinden modern zamanlara ulaşana kadar, yapısal ve kavramsal anlamlarda birçok değişikliğe maruz kaldı. Geçen süre zarfında neyin sanat olduğu konusunda da zaman zaman değişik fikirler ortaya atılarak, sanatın ne şekilde tanımlanabileceği hatta tanımlanabilirliği tartışma konusu oldu. Çağımız insanının da otoritelerden bağımsız olarak kendi zihninde sanatı tanımlaması ve bu tanım çerçevesinde, kendisine sanat adı altında sunulanları değerlendirerek, süzgeçten geçirmesi gerekiyor. Çünkü dünya asırlardır süregelen âdeti üzere değişerek ve değiştirerek dönmeye devam ederken, sanatın medeniyetler için bu değişime uyum sağlamadaki gerekliliği her geçen gün daha da belirginleşiyor. Toplumların gelişim süreçlerinde belirleyici olduğu için sanata bu açıdan bakmak, ideal topluma ulaşmanın biricik anahtarıdır.

Ülkemizde sanat, kültürel açıdan oldukça zengin bir geçmişe sahip olmasına rağmen sanki kısırlaştırılmış ya da sınırlandırılmış gibi, yenilik ve özgünlük bakımından büyük bir hezimet söz konusu. Birbirini tekrar eden her eser, bir öncekinin genlerini taşıyarak meşrulaşıyor mu? Veya popüler kültür dairesine girmeye layık görülmeyen eserler, alternatif kültür olarak adlandırılıp karantinaya mı alınıyor? Batılılaşmanın etkileri, resimden heykele; edebiyattan müziğe ve diğer sanat dallarına kadar, asimilasyondan öteye geçebildi mi?


Dünya genelinde kabul gören eserler, yerel dinamiklerin bir yansımasıdır.

Diğer bir deyişle kültürel küreselleşmenin yöntemi, güç sahibinin kendi kültürünü dayatması iken, ülkemizde durum tam tersi istikamette gelişmiş ve gönüllü olarak Batı’ nın etkisiyle özgünlükten feragat edilmiştir. Çağdaş Türk sanatının fetret devri bundan daha makul bir biçimde açıklanamaz.

sanat-sanatçı-heykel-indigodergisi

Propagandanın toplum idaresindeki gücü keşfedildiğinden beri, sanatın toplumları geliştirme kudreti de zaman zaman tam tersine, toplumları geriletme-duraklatma maksadıyla kullanılmıştır. İnsan psikolojisindeki etkileri bakımından, görsel sanatların bu durumdaki payı azımsanamaz. Televizyon ve bilgisayarların ekseninde biçimlendirilen toplum yapısı, sanatın gücü kullanılarak önceki çağlarda olduğundan çok daha yüksek hızlarda bireylere, dolayısıyla toplumlara nüfuz edebiliyor.


Ana hatlarını güç sahiplerinin çizdiği sanat anlayışı ve halkımıza bu yolla dayatılan şey de ne? Dün halk kendi sanatçılarını yetiştirirken; bugün, sanatçılar kendi halklarını yetiştiriyor. Halkın da gönüllü göründüğü bu rol değişiminin sebebi nedir? Eğitiminden sanatına, biliminden kültürüne kadar sınırlandırılmış bir toplumda, sanat ve sanatçıya her şartta doğruluk atfetmek mantığın kabul edebileceği bir şey mi? Tüm bu sebeplerden ötürü, insanımızın kendi zihninde sanatı tanımlaması, sonra da sanatı ve sanat adı altında kendisine dayatılanı ayırt etmesi elzemdir.

Bir diğer sanatsal sapkınlık ise, sanatçı ve halk arasındaki alışveriştedir. Tabi olduğu toplumu eğitmek, bilinmeyeni gözler önüne sererek öğretmek, sanatçının; daha doğrusu sanatçılık davası güdenin görevidir. Ancak öz toplumuna cehalet yaftası vurarak, cahil muamelesi yapmak bir sanatçının ne haddi ne de görevidir. Yazık ki ülkemizde, sanatın her alanında bu sapkınlık bir hastalık gibi sanatçıdan sanatçıya yayılmakta ve ‘aydın’lık cübbesi giyen her zat, toplumun karşılıksız sunduğu güvene bu yolla ihanet etmektedir. Şahsi düşlerin ve topluluk çıkarlarının paralelinde gelişen; ün, güç ve para için tezgâhlanan bu tür girişimler, toplumun tümünün değil ancak ayrıcalık sahibi bir kısmının faydasından ötesini istemez. Yine bu yüzden sanat ve sanatçı muhakemesi, kültür katillerinin amacına ulaşamaması ve toplumu oluşturan her bireyin kendi zihninde sanatçıyı da doğru tanımlayarak, ayırt edebilmesinin gereğidir.

Her alanda potansiyeli sömürülen bu halk, tahtları ters çevirecek kudrete de sahiptir.


Yurt sevgisiyle; vatandaşına saygı duyarak, toplumun faydasını gözeten sanatçılara ve dokunduğu her ruha (gerçek) aydınlığı sunan sanat eserlerine sahip olmak dileğiyle…


Bahattin Yavuz
O, gaz lambasının sıska ışığıyla aydınlanan kitapların sihirli dünyasında bir seyyahtır. Ruh ırmağından arıttığı sözleri kağıda işleyen bir nakkaş ve kusursuzluk için ruhuna çekiç vuran bir heykeltıraştır.