10 maddeyle yaratıcılığı geri getirmeyi vadediyoruz

Bugün birçok kişi yaratıcı olamamaktan yakınıyor. Fakat kimse yaratıcılığını kendi kendisinin engellediğinin farkına varamıyor. Size 10 maddeyle yaratıcılığı geri getirmeyi vadediyoruz.

Yaratıcılığım kayboldu diyenlerdenseniz böyle buyurun

Yeni bir şeyin var olabilmesi için, bir beynin onu düşlemesi ve can suyunu vererek hayata geçirmesi gerekiyor. Yaratıcılığın temeli bu. “Bir şeyi var etmek.” İlla madde olarak ortaya bir unsur çıkarmak gerekmiyor. Yaratıcılık aynı zamanda bir fikir, bir proje veya bir amaç olabilir.

Hızla üreten, sürekli eskinin üzerine yenisini koyan bir çağda yaşıyoruz. Dün bilim kurgu olarak nitelendirdiğimiz çoğu şey, bugün gerçekleşmiş durumda. Bu hıza yetişmek, bireysel olarak projelere imza atmak, yenilikçi ve vizyon sahibi olmak artık pek çok insan için daha da önemli bir hale geldi. Fakat düşünce oluşturmak, ortaya bir fikir koymak, yeni projeler tasarlamak herkes için kolay olmuyor. Yaratıcı olmadığından, aklına fikir gelmediğinden yakınan milyonlarca insan var.


Bir şeyler yapmak isteyip ama nasıl başlayacağını bilememek, isteklerini hayata geçirememek, fırsatları değerlendirememek, fikrini hayata geçirememek, dahada kötüsü bir fikir üretememek yaratıcı zekanın devrede olmadığının belirtileri.

İki insan düşünün; birisi sürekli yeni fikirler üretiyor, diğeri var olan üzerinde hareket etmeyi tercih ediyor. Birisi çılgın projeler yapıp sürekli taktir ve onore ediliyor, diğeri rutin, standart daha önce yapılmış olan projelerin izinde gidiyor. Birisi elinde olan değerlere yenilerini eklemek için çabalıyor, diğeri karşısına çıkan fırsatları dahi göremiyor. Birisi girişimci, hedef ve vizyon sahibi iken, diğeri ona verilen yaşamı yine ona dayatılan kurallar içerisinde deneyimlemeyi tercih ediyor. Sizce hangisi yaratıcı?

Yaratıcılık çocuklarda ileri seviyededir. Çocuk sürekli hayal dünyasında yaşar ve birbirinden değişik fikirler ile oyunlarını renklendirir. Oyun esnasında bir çocuk size çok sıradan görünüyor olabilir, ancak elindeki o minik kürdanlar otobüs, kibrit çöpleri çift katlı otobüs, kül tablaları enerji santralleri, mumluklar hava kontrol merkezi, bardaklar güneş enerjili aydınlatma sistemleri olabilir. Mutfaktan toplanıp oturma odasına getirilip yere serilmiş tencere tavalar tüm dağınık görüntülerine rağmen zırhlı savunma araçları olabilirler.

Bir tencereyi sadece tencere olarak görmek sığ bir düşüncenin sonucudur. Eğer tencereye bir anlam yüklenmeseydi onun içinde yemek pişirilen bir araç olduğu fikri ilk değil çok sonraki bir fikir olabilirdi. Bir tencere içerisinde balık beslenebilir, saksı görevi görebilir, kafaya geçirilip kask olarak kullanılabilir, iplerle bağlanıp yüksek bir yerden zemine gönderilen sepet vazifesi görebilir, müzik aleti olarak kullanılabilir vb.

Zamanla toplumun içinde yaşama ayak uydurmaya çalışırken yitirdiğimiz bir çok değer gibi yaratıcılığımızı da kaybediyoruz.

Yaratıcılığı olumsuz etkileyen faktörler nelerdir?

1) Doğru yanıtı bulma sancısı:

En basit örnekle bu maddeyi açmak istiyorum. Standart bakış açımızla 2×2=4 eder değil mi? Peki neden 4? Bu rakamları nasıl oluşturduk? Bunun böyle olması gerektiğini toplum olarak neden kabul ettik? Artık değişmez olmuş bir kere. Fakat 2×2 neye göre 4 eder? Onluk sisteme göre. Soruyu sorarken onluk sisteme göre yapılacak denildi mi? Genellikle hayır. Öyleyse beşlik sisteme yada daha başka bir sayı sistemine göre bu yanıt yanlış olacaktır. Doğruyu ararken kendi doğrularınızı hiçe saymayın.

2) Mantıklı Düşünmek:

Mantıklı olmak adına bir çok fikri çöpe atıyoruz. Oysa gerçek yaratıcılık saçmalandığı zaman ortaya çıkıyor. Yazılan bir CV e-posta ile insan kaynaklarına gönderilince mantıklı oluyor ama yüzlerce CV belgesinden biri haline geldiği için geri dönüş sağlanamıyor. Bunun yerine insan kaynakları departmanına uçan balona bağlanmış CV gönderilince ilgi çekip işe alınma süreci hızlanabiliyor. Bunu deneyen ve başarılı olan insanlar var. Bu saçmalık mı size göre? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Öyleyse CV belgenizi hiç mektup ile göndermeyi denediniz mi? Allı pullu bir mektup ilgili firmanın ilgisini çekebilir. Yaratıcılık budur. Standart klişelerin ötesine geçip başkalarına göre saçma olanı yapmak. Yani mantıklı düşünmemek. Mantık bir sınırdır, hayallerin, düşlerin, fikirlerin yayılmasını engeller. Gerektiği zaman mantıksız olun hayal gücünüzü serbest bırakın. İçinden muz ağacı çıkmayacağını bilseniz bile saksıya muz ekin. En azından evinizdeki akvaryum balıkları için canlı mama kurtcuk elde etmiş olursunuz. Denemeden bilinmezdiniz değil mi?


3) Kurallara Uymak:

Size gidin adam öldürün demiyorum elbet. Başkalarının sınırlarını tehdit etmediğiniz sürece biraz özgürlük iyidir. Çimlere basmayın yazıyorsa basın. Bu sizi mutlu edecekse yapın. Sinemaya dışarıdan yiyecek içecek getirilmesi yasaktır yazıyorsa, bir çantanın içine çaktırmadan cipsleri kolaları doldurup girin. Işıklar sönecek nasıl olsa kimse göremeyecek sizi. Yapın bunu. Sokaklarda dans edin, bağırın şarkılar söyleyin. Karşınıza çıkacak olan bir kurala uyarak yaratım sürecinizi bloke etmeyin. İçinize işlenmiş kurallardan gerektiği zamanda sıyrılın çıkın. Bir İndigo Dergisi okuru olduğunuz için, kurallar dışına çıkarken toplumsal bir zarara yol açmayacağınızı tahmin ediyorum.

4) Kendini Gereksiz Yere Eleştirmek:

Bunu ne kadar çok yaptığınızın farkında mısınız? Özellikle abartanlar oluyor. Ben aptalım, ben beceriksizim, ben işe yaramazın tekiyim gibi. Hafif yada ağır hiç bir şekilde kendinizi eleştirmeyin. Konu her neyse yaptınız oldu bitti eleştiriye gerek yok. Eleştiri öz güveni olumsuz etkileyecek. İsteksizlik başlayacak, motivasyon sorunları ortaya çıkacak. Yaptığınız işte doğru tekniği bilmiyor olabilirsiniz. Bu sizin beceriksiz olduğunuz anlamına gelmiyor.

5) Oyunu Unutmak:

Her şey bir oyun. Yaşıyoruz fakat bunu ciddiye aldıkça kaybedenler tarafında oluyoruz. Keyif almaya bakın bu oyundan. Hangi level olursa olsun oyunda olduğunuzu unutmayın. Bu gözle bakarsanız zorluklar kolaylaşacak. İmkansız diye bir şey kalmayacak.

yaratıcı telefon tutucu

6) Öğrenme ve Araştırma Sürecini Bırakmak:

Dünya hızla akarken geride kalmak istemiyorsanız eğer akışa katılmak zorundasınız. Öğrenecek o kadar çok şey var ki. Siz geliştikçe yaratımda gelişecek. Her konuda araştırın, merak edin, elinizde telefon var telefonun içinde internet var üşenmeyin arayın. Öğrendiğiniz şeyler beyninizi doldurmaz merak etmeyin. Sonsuz bir bilgi kayıt kapasitesine sahipsiniz.

7) İşi Fazlasıyla Ciddiye Almak:

Bu risk almayı engeller. Risk alınmaz ise konfor alanı dışına çıkılmaz. Konfor alanı dışına çıkılmaz ise gelişme sürecine girilmez. Bu konuyu şu yazımda detaylı olarak okuyabilirsiniz: https://indigodergisi.com/2014/08/konfor-alaninizdan-cesaretle-cikin/

8) Belirsizliğe Olan Tahammülsüzlük:

Her şey hemen olsun isteyenlerdenseniz bu azabı çekiyorsunuz demektir. Evrenin bir mutfak süreci var. Siparişler hazırlanıyor, sıcak sıcak gelmesi için biraz beklemek gerekiyor. Bir sürecin nasıl sonuçlanacağını bilsek oyun oynamanın bir anlamı kalmıyor ki zaten. Hile yapıp level atlamak gibi bir şey olur. Bu beklentiyi kafanızdan söküp atmazsanız zihniniz yorgun düşeceği için yaratıcılığınızda zarar görecektir.

9) Yanlış Yapmaktan Korkmak:

Özellikle yarış atına dönüştürülen çocuklarda bu korku çok hakim. Yapılan her yanlış doğrusunu öğrendikten sonra önemli değildir. Yanlış kavramı neye göre kime göre yanlıştır? Kendinize biraz izin verin. At gözlüklerinizi çıkartın.

10) Ben Yaratıcı Değilim Demek:


Bunu çok yapıyoruz. Diyeceksiniz ki yaratıcılık var olan bir şeydir. Yaratıcı değilim demek bunu değiştirmez ya vardır ya yoktur. Öyle değil işte. Siz hiç bilinçaltı diye bir şey duydunuz mu? Beyninizin içinde bir derin devlet vardır bunun ismi de bilinçaltıdır. Siz devleti yönettiğinizi sanırken o derin devlet sizi yönetir. Sizin ondan haberiniz yoktur ama onun her şeyden haberi vardır. Ben yeteneksizim, ben yaratıcı değilim derseniz bunu kabul eder ve öyle olmanız için elinden geleni yapar. 40 kere söylersen olurmuş derler ya? İşte o hesap. 40 kereye gerek yok NLP metotlarında olduğu gibi 21 gün tekrar etmek yeterli olacaktır. Siz kendiniz hakkında olumsuz cümleleri ne kadar zamandır söylüyorsunuz hiç düşündünüz mü?

Y kuşağının konut sahibi olma eğilimi nasıl?