İsyanın kime karşı?

İnsanların kanunu, dünya görsel ve güzelliklerinin hüküm sürdürdüğü ve yadsınamayacak bir şekilde önem gösterdiği baki bir mecmua gibidir. Varlık; bu mecmuayı kendi nefsi aracılığı ile dünyaya ve insanlığa zarar verebilecek bir şekilde ikram edip, kendi vicdanını ateşin varlığıyla yakıp kül etti.

isyanın kime karşı

Nasıl mı? Haydi gelin o zaman birlikte okuyalım…

Allah insanları tek bir zürriyetten yarattı. Kimseyi kimseden ne üstün ne de aşağı…

Ama insanlar…


İşte insanların bitip tükenmek bilmeyen hırsları, doyumsuzlukları onları asi kıldı… Günahkâr yaptı.

Allah Adem’i yarattı. Şeytan ve meleklere onun için secde etmelerini söyledi. Ama şeytan bu ya; “Ben topraktan üstünüm!” diyerek kendince bir ırkçılık çıkartıp, önce ateşiyle kendini sonrasında ise mekânını yaktı.

Kendini diğerlerinden üstün görmeye çalışan insanlar da o kötü mahlûkatın ateşinden nasibini aldı ve şimdi de hakikate karşı isyanla kafa tutmakta.

Bundandır savaşlar… Bundandır hırsla, öfkeyle, inançsızlıkla yoğrulmuş haykırışlar.

İnsan nefsi doyumsuzdur. Sen verirsin o ister. Şeytanın vesvesesi ve kudretinden de her zaman nasibini alıp, vicdan bakımından zayıf, hakikat bakımından ise cehalet karanlığı içerisinde kalmıştır.

Durum böyle iken vicdanın aynası sönmüş, hakikat güneşi batarak aydınlığını yitirmiştir ki Ne acı!

Onun aydınlığını yitirmiş bu nefsi öyle bencil, öyle doyumsuz ve öyle karanlık bir hal almıştır ki; kendi hırs ve hevaları uğruna çalışıyor, bu uğurda önüne gelen hakikat sahibi insanlara karşı tahammülsüzlük gösterip onunla savaşabiliyor.

Aslında savaştığı kendi inançsızlığıdır. Kendi vicdanıdır ve vicdanına karşı hiçbir zaman zayıf kalmak istemez. Bu sebepledir ki, kendince katı, kendince acımasız ve dik bir duruşu vardır.

Bu dik duruşunu da esir ettiği, zalimlik gösterdiği mazlum inanç sahibi insanlardan alır.


İnsan aklı, ruhun bir kuvvetidir ve insanlar onunla bilgi sahibi olurlar. İyi ve kötüyü onunla ayırt edip, eşyanın gerçek halini onunla anlar.

Aslında akıl, diğer anlamda ruhsal bir nurdur da. İnsanın gideceği yolu aydınlatır.

Aydınlatır aydınlatmasına da, gidilecek yol, görülecek yer belli….

Şeytan, bir ömür insanların içine her türlü kötülüğü serpiştirip, cehennemi onlarla dolduracağına dair ant içti.

Allah’a yemin edip, ona karşı kafa tuttu.

Peki, insanların kafa tutuşu, savaşı kime?

Bizi yoktan var eden Allah’a mı, yoksa bizi vardan yok etmeye çalışan zalim şeytana mı?

O ırkçılık nifakıyla yoğrulmuş nefsinin yalnızlığından nasibini alıp kovulmadı mı huzurdan?

Ya bizler?

Bizlerin kovulmak üzere var olduğunu iddia ettiğimiz huzur kaldı mı?


Kaldıysa eğer, nerede?