Şimdi bize ne lazım idam mı?

Olaylar hakkında kalıplaşmış sözler dışında çok fazla şey söylenemiyor. Hep sonrası için konuşuyor, tartışıyoruz. Ama bu söylemler çözüm olup önüne geçiyor mu?

idam

Öncelikle şunun altını çizmek lazım! Ne söylenirse söylensin, şu an benim yazdıklarım da dahil ne yazılırsa yazılsın, bundan sonra ne önlem alınırsa alınsın, malum olayları yaşayanlar ve aileleri için hiçbir önemi yok! Ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef ve kor gibi kalıyor o yüreklerde, acısı hiç dinmiyor!..

Bu bilinçle yine de yazmak, söylemek, bir şeylerin altını çizmek istiyoruz; belki destek için, belki acıları paylaşmak için, belki ışık tutmak için; belki de, özellikle biz erkekler utandığımız, kendimizi sorumlu tuttuğumuz için!


Olaylar hakkında kalıplaşmış sözler dışında çok fazla şey söylenemiyor. Hep sonrası için konuşuyor, tartışıyoruz. Ama bu söylemler çözüm olup önüne geçiyor mu? Hayır!

Hatta o kadar acı ki bir noktadan sonra kişisel, siyasal, parasal çıkar hesaplaşmalarına dönüşüyor, “tuhaf ve anlaşılması güç örneklerle” farklı noktalara taşınıyor!.. Bir taraf acı içinde yanarken, bir taraf maalesef birileriyle hesaplaşma derdine düşüyor. Sonra olaylar değişiyor, farklılaşıyor, unutuluyor, unutturuluyor; hatta bazen bir bakıyorsunuz suçlu suçsuz, suçsuz suçlu oluyor!

Çözüm idam mı?

Bunlar yaşananlar, gördüklerimiz, duyduklarımız, şahit olduklarımız…

Görmediğimiz, duymadığımız çözüm ne peki? İdam mı, farklı farklı işkence şekilleri mi?

Yoksa idamdan önce başka şeyler mi lazım? Mesela adalet! Adaletin gerçek anlamda kendini göstermesi, yerleşmesi?! Herkes için, her yerde, her konuda adalet!

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

“Sen benim dayımı tanıyor musun?”

“Bana son model araba, sen yürü toplu taşımaya!”

“Ama onun dokunulmazlığı var!”

“Ama bunun soru sorulmazlığı var!”

“Ama şunun amcası var!” ların önüne geçecek kadar adalet!


Aksi halde idamın da bir anlamı olmayacak, olamaz. Neden mi?

Asıl soru sorması gereken soramayacak, dokunamayacak, hak arayamayacak; amca çıkacak, dayı el sallayacak, son model arabalar selektör yapacak; karar mekanizmasının gözleri kamaşıp kafası karışacak ve sonrasında karar çıkacak (!)

Bu karar kimin kararı olmuş veya olacak peki? Tarafsız ve şüphesiz doğru olduğu söylenebilecek mi?

Ne dersek diyelim bir süre daha idam konusu tartışılmaya devam edecek, gelir mi gelmez mi bilinmez… Ama umarız adalet daha fazla gecikmez.

Özür dileriz Özgecan, hepimiz sorumluyuz!..

“Erkektir yapar tabi,” diyen ve bununla bir acayip “gururlanan” anne!

“Aslan oğlum benim,” diyen ve “çirkin kahkahalar atan” baba!

“Beyni uyuşuk, vücudunun hiçbir yerine hükmedemeyen kişi kadar bunu görüp, bilip, eylemlerine, söylemlerine şahit olup sesini çıkarmayan, bıyık altından pis pis sırıtanlar!”

“Göster yavrum teyzelere şeyini” yönlendirmesinin yıllar sonra, “istediğin gibi gösterebilirsin şeyini karşı cinse ve istediğini yapabilirsin, hakkındır” sapıklığına kadar uzanabileceğini düşünemeyen, cehalet içinde boğulan ebeveyn ve aile büyükleri!..

“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” cümlesini halen espri gibi topluluklar içinde kullanan kişi, bunu aynı şekilde espri kabul edip halen ısrarla gülerek destek verenler!..

“Dişi kuyruk sallamazsa erkek ardına düşmez” gibi aşağılayıcı bir ifadeyi destekleyenler!.. Bunu söyleyenlerin çoğunluğu şahit olduğum, kulak misafiri olduğum kadarıyla kadınlar maalesef, bu da ayrıca düşündürücü!

“Ses çıkarmayan, göz yuman, konuşmayan, engellemeyen her bir birey!”

“Hepimiz ayrı ayrı sorumluyuz!”


Özür dileriz Özgecan, özür dileriz “CAN” lar!..


 

Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…