Gelibolu: Bir cephe iki komutan

Liderlerin askeri yeteneklerini anlamak için yaşanan tarihsel olayları detaylı bilmek gerekir. Aksi halde her denilene inanır, her sövene alkış tutarsın.

18 mart çanakkale zaferi şehitlik gelibolu yarımadası mustafa kemal atatürk

Gelibolu: Bir cephe iki komutan

Her ne kadar anlatacaklarım 25 Nisan 1915 günü yaşanmış ise de Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100. yıldönümünün 18 Mart olması nedeniyle bugün yazmayı daha anlamlı buldum.

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya ile yaptığı anlaşma çerçevesinde her cephede bir Alman general bulundurma zorunluluğu vardı. Bu Alman İmparatorluğu’nun yapacağı askeri yardımların bir ön şartıydı. Türk kuvvetleri işte bu Alman generallerin komutası altındaydı.


Gelibolu cephesinin Alman komutanı Otto Liman Von Sanders hazretleri. 60 yaşında, soyadını eşinden alan Yahudi asıllı bir asilzade. Anlaşmaya göre Alman generaller bulundukları rütbenin 2 rütbe üstünü taşıyorlar. Alman rütbesi Korgeneral, Osmanlı rütbesi Mareşal. Bigalı köyünde ise ihtiyat tümeninin komutanı Mustafa Kemal Bey bulunuyor. 34 yaşında bir yarbay, soyadı yok. Karışıklık olmasın diye matematik öğretmeninin verdiği Kemal adını kullanıyor. 7 yaşında yetim kalmış bir gümrük memurunun oğlu.

çanakkale savaşı kara harekatı harita gelibolu

Mareşalin iki planı var:

Birincisi; birlikleri gemilerin güçlü top atışlarından korumak için Gelibolu yarımadasının iç kesimlerinde toplamak. İkincisi; çıkarmanın Gelibolu Yarımadası’nın en dar yeri olan Saroz Körfezi’ne yapılacağı konusunda saplantı haline gelmiş inancı nedeniyle birlikleri bu bölgeye yığmak. Yarbay ise kasaptaki ete soğan doğramaktan kaçınmıyor ve plana iki konuda yazılı olarak itiraz ediyor. Birinci itirazı çıkarma yerine. Çıkarmanın Seddülbahir ve Anzak bölgelerine yapılacağını tahmin ediyor. İkinci itirazı ise birliklerin konuşlanmasına. Çıkarmanın başladığı ilk saatlerde düşman denize dökülemezse savaşın uzun süreceğini ve çok kayıp verileceğini belirterek birliklerin iç kısımlarda değil kıyılara yakın yerleştirilmesini öneriyor.


Saplantılarının esiri olmuş mareşal 25 Nisan günü sahillere çıkarma başlar başlamaz Saroz’a topukluyor ve kritik ilk 24 saati burada geçiriyor. Sonra bakıyor ki gelen giden yok, Gelibolu’ya geri dönüyor. Bu süre zarfında Anzak Koyu’na çıkan “kasaptaki et” Eceabat’a doğru hiçbir direnişle karşılaşmadan hızla ilerliyor; taa ki… Bigalı Köyü’nde bulunan ihtiyat tümeni kendi insiyatifi ile harekete geçip onları durdurana kadar. Eğer Eceabat’a varsalardı Gelibolu yarımadasını karpuz gibi ortadan böleceklerdi. Mustafa Kemal’in işin içine fıtratı katmadan “Ben size ölmeyi emrediyorum” dediği gün, işte o gündür.

yarbay mustafa kemal arıburnu gelibolu çanakkale savaşıSonuç:

Seddülbahir ve Anzak bölgelerine yapılan çıkarma, kıyılar zayıf tutulduğundan ve birliklerin çoğunluğu Saroz’da toplandığından başarılı oluyor ve savaş 10 ay sürüyor. Türkiye 250 bin kayıp veriyor. Bu süre zarfında düşman kuvvetlerinin gelebildikleri en uzak mesafe ise kıyıdan 4 km içeride olan o günün Kirte bugünün Alçıtepe Köyü. Yani 10 ayda gele gele iki Boğaz Köprüsü uzunluğunda mesafe gelebiliyorlar. 9 Ocak 1916 günü de analarını da alıp gidiyorlar.


Öngörü, zekanın göstergesidir. Rütbe ile ilgili değildir. Bir mareşalin hazırladığı plana yazılı itirazda bulunmak da özgüvenin göstergesidir. Disiplinle ilgili değildir.

Çanakkale Savaşı kazanılmasaydı ne olurdu?


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.