Türkiye’de Cumhuriyet: Soylular Hegemonyası

Vatandaş için sözde cumhuriyetten bir uçak yaptılar ve tüm vatandaşları ona bindirip hayalden hayale uçuruyorlar. Oysa gerçek cumhuriyet: Çölde susuz kalan bir insanın, görüp göreceği en güzel seraptan da güzeldir.

cumhuriyet ferrari lamborghini spor araba fakir esnaf

Gerçek cumhuriyet, yani aslında cumhuriyetin çeşitleri yoktur. Daha doğrusu yoktu, ülkemizde icat edildi. O yüzden bu yazıda, çeşit çeşit cumhuriyet görünce şaşırmayın.

Gerçek cumhuriyet

Halkın dilinde olanın, mecliste de olduğu bir rejim olmalıdır. Öyle ki eğer işçi aç ise ona vekâlet eden de aç durmalı. Durmalı ki temsil ettiği işçinin hakkını gözetebilsin. Emekli bir teyzemiz pazarın ortasında ellerini iki yana açmış, filesinde yeller esiyorsa, zatı muhterem vekil efendiler ve hanımefendiler de o rüzgârı ciğerlerinde hissetmeli. Geçim sıkıntısı yetmezmiş gibi bir de evladının geleceğiyle kaygılanan ebeveynler varsa eğer, mecliste sandalyelerine kurulan o yüce şahsiyetler de (!) bu kaygıdan aynı nispette pay almalılar ki milletin gözbebeği, gençlerimiz okul müsveddesi yerlerde eğitim görürken, kendi çocuklarını yurt dışında süper pahalı okullarda okutmaya hayâ etsinler. Halkın içinden ve halkın içinde olmak, sanıldığı gibi zaman zaman kahvelerde, taksi duraklarında, sokaklarda emektar vatandaşla kol kola görüntü vermek değildir.


[quote]

Halkın içinden olmak: Bazen yoklukla, soğan ve ekmeğin lezzetini keşfetmektir.

Halktan olmaksa: Halk açken, tok gezmemektir.

[/quote]

Sözün özü gerçek cumhuriyet, yüksek sütunlu meclis binalarında değil; leş yiyiciler gibi kentlere çöreklenen belediyelerin, çöplerini aydan aya topladıkları virane sokaklarda olmalıdır. Gerçek cumhuriyet: Halktır. Yazık ki Türkiye’ de  -meli, -malı ekleriyle biten bir düşten ibarettir, gerçek cumhuriyet…

[quote] Uçurumlar sadece dağların yamaçlarında mı olur sanıyorsunuz? [/quote]

Etrafınıza bakın! Yaşam, bir dağ gibi tüm heybetiyle varlık bulmuşken, milletin her ferdi yaşam dağındaki uçurumun bir parçası durumunda. Her zaman gideceğiniz yere yetişme telaşıyla yürümeyin! Gönül bazen şehre bakmak ister. İnsanları etrafınızdan gelip geçen yabancı hayatlar olarak görmeyin! Onları, sizden çalacak; sizin olanı sizden alacak, sizi siz olduğunuza pişman edecek varlıklar olarak da düşünmeyin. Zira bunları yapanlar onlar olamaz, bunları yapanlar “daha yok mu?” diyenlerdir. Oysa halk öyle mi? Onlara iyice bakın, utanmadan, iyice… Eğer iyice bakarsanız, aynaya bakıyormuş hissine kapılmamanız işten değil. Bakmak, uçurumu görmek; düşünmek ise uçurumu hissetmektir. Uçurumdan kastım malumunuz olsa gerek. Dağlara has uçurumları hayatın göbeğine taşıyan da ne; ayağı kayanın düştüğü bu dert çukurunu kimler kazdı yaşamımıza?

İşte çukur Türkiye’nin kodifiye (düzenlenmiş) cumhuriyeti; diğer bir deyişle sözde cumhuriyetin sergisidir. Ancak, koltuk sahipleri bu ucubeyi sahiplenmezler. Çünkü bu işi de halkın sırtına yüklemeyi pek güzel başardılar. Halk, kendinden olmayan bu cumhuriyeti pekâlâ savunuyor, şaşırmıyorum…

Kodifiye cumhuriyetten kasıt nedir?

Ülkemiz çocuklarına isimlerinden daha iyi ezberletilen tabiriyle cumhuriyet: Halkın kendi kendisini yönetmesidir. Cumhuriyet rejimine geçen ilk devletler her ne kadar eski Roma ve Vatikan olsa da günümüzdeki manasıyla birçok devlet, Fransız ihtilalinden sonra ‘cumhuriyet’ i benimsemiştir.


Türkiye Cumhuriyeti devleti de bu rejimin adını alarak, kuruluşunun ilk yıllarında gerçek cumhuriyet ile yönetilmiş ise de darbelerin gölgesinde kaleme alınan anayasalarla bu özelliğini yitirerek, yeni icat edilen; sözde cumhuriyet rejimiyle yönetilmiştir. Bir bakıma Avrupalı devletler cumhuriyetle birlikte soyluların hegemonyasına son verip, halkın egemenliğini tesis ederken, ülkemizde bunun tam tersi olmuş ve egemenlik halktan alınarak soylulara verilmiştir. Bu açıdan gerçek cumhuriyet ile sözde cumhuriyet, seçim sistemindeki küçük farklarla birbirinden ayrılmaktadır. Bu farklılığı ayırt etmek için Fransa ile Türkiye’ nin seçim sistemlerini karşılaştırmamız yeterli olacaktır.

Dar bölge seçim sistemi

Dar bölge seçim sistemi, İngiltere ve Fransa’da kullanılmaktadır. Ülkeyi parlamenter sayısı kadar seçim çevresine ayıran ve her seçim çevresinin bir parlamenter çıkarmasını öngören seçim sistemi Türkiye’de uygulanacak olsa, ülke 550 seçim çevresine ayrılır ve kendi bölgesinde seçimleri birinci sırada tamamlayan adaylar milletvekili olmaya hak kazanır. Dar bölge seçim sistemi, iki turlu seçim sistemidir. Bu da bölgelerinde en çok oy alan iki adayın, bir hafta sonra tekrar bir çeşit final seçimine girmesi demektir. İkinci turun sonunda en çok oy alan aday milletvekili seçilir. Eğer bir aday o bölgede %50’ den fazla oy almışsa ikinci tura geçilmez.

Bu şekliyle dar bölge seçim sistemi, partilerin değil de adayların seçime girdiği bir sistemdir. Dolayısıyla partiler yerine kişisel özellikleriyle öne çıkan adaylara oy verildiğinden, seçilen kişi halkın temsilcisi unvanını daha çok hak edecektir. Bu sistemin bir diğer getirisiyse, klasik Türk siyasetindeki ‘tek adam’ anlayışını yıkarak, her bir vekili güçlendirmesi ve de ‘seçim barajı’ uygulamasına son vermesidir. İşte Türkiye Cumhuriyeti’ nin ilk yıllarında uygulanan ve gerçek cumhuriyet vasfına layık olan rejimin de seçim sistemi böyle olmalıdır.

Blok Liste

Blok liste ise yazık ki Türkiye’ nin olmazsa olmazı…

Kısaca: Her partinin ki bunun Türkiye karşılığı, her parti liderinin adaylar arasında yaptığı seçimin nihai sonucunu gösterir listedir. Bu da demek oluyor ki milletvekilleri halkın değil de liderlerin, partilerin seçtiği kişilerdir. Malumunuz bunun içinde ensenizin bir hayli kalın olması gerek. Zaten halkın sırtında ayak izleri bulunan bu zat-ı muhteremlerin, seçildikten sonra vicdan sahibi birer insan olup, sırtına basarak meclise tırmandıkları halkı temsil etmelerini beklemek de Türkiye’ nin Ay’a ilk astronotunu gönderdiği günleri hayal etmekten farksız oluyor.

Geriye kalan?

Halk mı? Kimileri bu uyduruk cumhuriyetin yegâne savunucusu, kimileri düşmanı olup çıkarlar. Birbirlerine saldırır, hakaret eder, bazen birbirlerini öldürürler. Dayatılmış, yapay gerçekleri hazmettikten sonra bu zırvalıkların ateşli savunucuları olurlar. Yetmez, kendileri nasıl zehirlenmişse gelecek nesilleri, çocuklarını da aynı zehirle zehirlerler. Sonuç olarak ortaya fikren ya da fiilen bölünmüş bir ülke çıkar!

[quote] Özetle, gerçek cumhuriyet halkın kendi kendisini yönetmesiydi. Oysa ülkemizde türetilen sözde cumhuriyet: Halkın birbirini yeyip, yok etmesidir. [/quote]

Hala birbirinize ya da bana düşmanca bakabiliyorsanız, bu sözde cumhuriyet çarkından bir çıkar sahibi olduğunuzu düşünür ve size acırım. Dünya, tarih boyunca kardeşin kardeşe kıyımına şahitlik etti, bu kıyıma zaman zaman siz de şahit oldunuz. Artık kardeşlerinize sarılma zamanınız gelmedi mi, sizi bir elma kurdu gibi kemirip, güçsüzleştiren bu soylu oyununa devam mı edeceksiniz?


Düşünün…


 

Bahattin Yavuz
O, gaz lambasının sıska ışığıyla aydınlanan kitapların sihirli dünyasında bir seyyahtır. Ruh ırmağından arıttığı sözleri kağıda işleyen bir nakkaş ve kusursuzluk için ruhuna çekiç vuran bir heykeltıraştır.