Geleneksel Nankörlük Şenliği

Belki biraz kafamı rahatlatırım, yorgunluk atarım diye düşünerek atmış kendini duşa. Kendi evi kendi banyosu, atmasın da ne yapsın?

yoksulluk sınırı asgari ücret işçi 1 mayıs nankörlük çıkışı geleneksel nankörlük şenliği

Olay Yerinden Alakasız Yayın: Müzikle Duş

Çenkiz abi geçen gün çok yoğun bir gün yaşamış; kafa karman çorman gelmiş eve, bir yandan da şiddetli bir baş ağrısı! Belki biraz kafamı rahatlatırım, yorgunluk atarım diye düşünerek atmış kendini duşa. Kendi evi kendi banyosu, atmasın da ne yapsın? Nereden bilsin banyosunda alt komşu Hamza’yla karşılaşacağını?! Gürültü, patırtı, bitmeyen ve ne olduğu çok net anlaşılamayan, uzuuuuun müzikli kelimeler… Hamza bir miktar orada, bir miktar değilmiş…. Ha orada, ha eli kulağında az sonra gelecekmiş!.. Hamza olay yerine gelmeden kendi evinin kendi banyosundan çıkmaya karar vermiş Çenkiz abi; artı baş ağrısı, artı yorgunluk yüklenerek. Müzikli duş çok da iyi bir icat değilmiş…

Yazan Çizen: Cihan Yılmaz
Yazan Çizen: Cihan Yılmaz

***


Hüseyin bir süredir tutturmuş İsmail’de kaset var diye. İsmail yok diyor bu hâlâ iddia ediyor… En sonunda dayanamamış İsmail, itiraf etmiş; “Evet ulan var kaset!” Çıkarmış göstermiş. Sonra takmışlar kasetçalara başlamışlar oynamaya… Angara’nın bağları büglüm büglüm yollarıııı… Hüseyin kasetçaları görünce şaşırmış! Vay be İsmail, bu devirde kasetçalar! Öyle Hüseyin, demiş İsmail; kasetçalar, yıllar da geçse kaset çalar, başka işi ne?! Kasetçalar çalmış, bunlar oynamış, bunlar oynamış kaset çalmış… Bir güzel dökmüşler kurtlarını, ertesi gün belediye işçileri süpürmüş dökülen kurtları.

***

Semtin sözü çok dinlenen abilerinden Niyazi abi, geçen gün semtin ortasında kot pantolon giymenin uygun olmadığını söylemiş. Pantolon yasaklansınmış! Semtte sakinliği ile tanınan Ruhi, duyduğu bu sözler karşısında birden kaybetmiş kendini! “Madem öyle, al çıkarıyorum işte pantolu,” demiş ve zırt diye çıkarmış! Millet şaşkın, Niyazi abi ise kat kat fazla şaşkın! Ruhi tamamen pantolonsuz ve koşa koşa Niyazi abiye doğru gidiyor, Niyazi abi korku dolu gözlerle Ruhi’ye bakıyor! Ruhi, Niyazi abinin üstüne atladığı gibi yataktan düşmüş bu! Uyanmış ama hâlâ korkuyor!.. Kendini toparladıktan sonra eline gelen ilk pantolonu giymiş hemen, bir daha da çıkarmamış; ne olur ne olmazmış!

***

Deniz Gezmiş yıllar geçmesine rağmen unutulmamış, söylediği sözler halen dilden dile dolaşıyormuş; çok “şükür!” Ama, bir zamanlar Deniz’lerin karşısında keskin bıçak gibi durup, şimdi ola ki yan yana gelseler, tereddütsüz ayaklarına kapanacakmış gibi davrananlara, fikirlerini, sözlerini kullananlara ne demeli?! Bu günleri de gördük ya; çok “şükür!” Maç bir sıfır oldu, bizim oldu; çok “şükür!”


***

1 Mayıs, işçilerin, emekçilerin bayramıymış; semtte de bütün işçiler toplanmış, kutlayacaklar; bir telaş, heyecan, bir sürü hazırlık… Hadi kutlayın demişler, şurada demişler, şu kadar demişler… Bu sizin bayramınız, hakkınız, ama şöyle eğlenin, şunları giyin, bunları yiyin, demişler… Bayramı sıkıştırmışlar, klasöre koyup şifrelemişler; bilgisayarı kilitleyip çantaya, çantayı dolaba koymuşlar, dolabı kilitlemişler; dolabın bünyesi duvara sabit olduğundan yerinden kaldıramamışlar, önünde beklemişler… Semtte bir neşe, heyecan, telaş… Hadi size iyi bayramlar demişler. Patronlar bayrama, işçiler dükkana gitmişler!..

Yazan Çizen: Cihan Yılmaz
Yazan Çizen: Cihan Yılmaz

***

Geleneksel Nankörlük Şenliği

Semtte kutlanan geleneksel nankörlük şenliği, her sene olduğu gibi en nankör Şeref’in ekmek yediği kaba tükürmesiyle başlamış. Herkes o gün tüm hünerlerini sergilemek için çabalayacak. Kimi çalıştığı iş yerinden emeğinin karşılığını alamadığından yakınıyor, kimi okulların aidatlarından, kıvır zıvır para taleplerinden yakınıyor, kimi elektrik, kimi doğalgaz faturasından, kimi semt sakinlerinin eşitsizliğinden, birilerinin sürekli birilerini sömürüp, yatçık, katçık, lüks arabacık sahibi olduğundan yakınıyor… Şenlik kurulu bakmış artık bunun ardı arkası kesilmiyor, “Siz artık amacınızı aştınız, fazla nankörlük etmeyin,” diyerek iptal etmiş şenliği. Fazla nankörlük etmemek lazımmış; o halde nankörlük şenliğinin amacı neymiş? Nankörlük şenliği diye de şenlik mi olurmuş?

***

Geçenlerde diyanet işleri başkanının arabasını iade edeceği haberini izleyen Hıdır abi, yüz yirmi ay taksitle satın aldığı evdeki iki çekyatla bir tekli koltuğu mahalledeki mobilyacıya, bi milyoncudan otuz milyona satın aldığı pazar arabasını da bi milyoncuya iade etme kararı almış. Karısı Tülay abla, sivri topuk terliği fırlattığı gibi bunun kafa karpuz; bir haftadır hastanede! Bilinci yerine geldiğinde ne olduğunu soranlara; “valla biz zaten çalışmaktan oturamıyorduk onlara, ibret-i alem olsun diye iade edeyim dedim, ama Tülay neden böyle yaptı onu anlamadım,” demiş. Ardından da; “bana neden bunu yaptın Tülaaayy, bir haftadır hastanede yatıyom, haftalık alamıyom naapıcaz Tülaaaayy?!” diye haykırmış!.. Kapıda bekleyen Tülay abla da; “kör olasıca, iki çekyatla koltuğu sattın da, pazar arabasını neden satıyon? Zaten sabahtan akşama kadar temizlik yap, cam sil, ellerimde pazar poşetlerini taşıyacak derman kalmıyor, tek lüksümüzdü o bizim; çok sinirlendim, kendimi kaybetmişim, ibret-i alem olsun diye ben de fırlattım terliği. Gözüne nişan aldıydım, duvardan sekip kafasına geldi; yorgunluktan işte,” demiş.


Şunlar bunlar…


Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…