Boş Sayfa

O günlerden bir şeyler yazmak istersin… Birkaç kelimeyle başlarsın önce, sonra cümleler oluşur, cümleler büyür, uzar gider…

boş sayfa

Bir gün gelir!

Alır götürür seni uzaklara… Bir seksenlere, bir doksanlara, bir oraya, bir buraya… O günlerden bir şeyler yazmak istersin… Birkaç kelimeyle başlarsın önce, sonra cümleler oluşur, cümleler büyür, uzar gider… Uzar gider ama öyle karışıktır ki bir şey anlaşılmaz, ilk aklına gelenleri, olayların içinden parça parça yazmışsındır; kiminin arasından, ortasından, kiminin kıyısından, köşesinden, kiminin başından, kiminin sonundan, ikişer, üçer kelime… O derin iz bırakan olaylar bu haliyle çok anlamsız durmuştur sayfada; hiç hoşuna gitmez, silmeye başlarsın… Önce birkaç kelimeyi silersin, sonra bir bakarsın birkaç cümle kaybolur ve gittikçe azalır bu sefer; azalır, azalır ve sonunda biter. Anlamsız da olsa var olanlar şimdi yoktur. Ama sayfa eskisi gibi beyaz ve pürüzsüz değildir artık, yer yer karartılar ve kırışıklıklar görünür.


Bir gün gelir!

Gün yavaşlar, yavaşlar ve durur. Davetsiz gelmiştir. Yer göstermeni beklemeden hızlıca ve dengesizce içine oturur! Hazırlıksız yakalanmışsındır, için sızlar, acır, yanar; ama renk vermezsin.

Bir adam gider!

Karanlığın derinliklerine doğru, sessiz sedasız. Az önce yazıp sildiklerinin hepsi elindedir. Ağır adımlarla, elindekileri sımsıkı tutarak ilerler… Bir karartıdır görünen, bir adamdır. Karanlığa ayak basar, ayak sesleri kulağında çınlar! El kol işaretleri yaparsın, seni görmez, seslensen de, haykırsan da duymaz, dönüp bakmaz; tutup yüreğini fırlatırsın yürüdüğü karanlık yola, ayaklarının altına, umursamaz. Öylece yürür, sanki hiç gelmemiş, daha önce de hiç yokmuş gibi, adım adım; o yürüdükçe yüreğin acır!

Yıllar sonra tekrar eline aldığın sayfa daha da yıpranmış haldedir artık; hala yarımdır, eksiktir; kelimeler onda sayfa sendedir.


Hızlıca yeni kelimeler toplarsın, hepsine yerini gösterirsin; kimini ilk satıra, kimini üçüncüye, kimini beşinciye buyur edersin; yerleşirler ve şiir olduklarından habersiz öylece bakar hepsi…

*

Arsız Yıl

Şimdi yıl doksan olsa
doksan üç doksan beş hiç doğmasa
doksan altı
doksan altılığını bir unutsa
utansa
ne doksan yedi olurdu
ne de bir Temmuz
şimdi yıl doksan olsa
ve odaya
sımsıcak bir ağustos gecesi dolsa
ah!
bir de masal anlatsan baba

Cihan Yılmaz

*


Babalar gününüz kutlu olsun, tertemiz ve tamamlanmış sayfalar dilerim efendim.


Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…