Resital değil armoni olabilmek. Başpare, ney ile nikahlı eş gibidir.

İnsan bir nevi enstrümandır.
Doğru frekansı yakalamaya bakmalı.
O zaman çıkan sesleri dinlemek,
Eminim doyumsuz olmalı.

Resital değil armoni olabilmek. Başpare, ney ile nikahlı eş gibidir.

Dinle, bu ney neler hikâyet eder.
Ayrılıktan nasıl şikâyet eder.

Demekte Mevlana Mesnevi’sinin ilk iki beytinde. Ney, en eski çağlarından beri Türk musikisinde kullanılan kamıştan yapılan bir nefesli sesli sazdır. İnsan sesine en yakın olan enstrümanlardan bir tanesidir.


Türk ve Tasavvuf musikisinde kullanılan neyin ortaya çıkış hikâyesi de kendisi gibi naiftir. Bir gün Hz. Muhammed, Allah’ın kendisine ihsan ettiği esrar ve hikmet denizinden bir katresini ilmin kapısı olarak nitelendirdiği Hz. Ali’ye anlatır.

Bu anlattıklarının sır olduğunu ve kimse ile paylaşmamasını söyler. Gün geçtikçe duyduklarının ağırlığı altında ezilen Hz. Ali, içindekileri kör bir kuyuya anlatır. Kuyu zamanla sularla dolup taşmaya ve etrafında sazlık oluşturmaya başlar.

Sazlıklarda oluşan kamışların rüzgârda çok güzel sesler çıkardığını fark eden bir çoban, bu kamışlardan bir tanesini keser ve ney yapıp üflemeye başlar… Çıkardığı buğulu sesi duyan insanlar, zaman zaman duygulanır. Herkes kendinden bir şeyler bulur.

ney-resitalNey sahip olduğu yapısıyla insan özeti gibidir. Neyin insana olan benzerliği şu şekildedir. Ney 9 boğumdan oluşur, insan da 9 ay da dünyaya gelme sürecini tamamlar. Ney 7 perdeden oluşur; insanın ise sahip olduğu nefisin 7 mertebesi vardır.


Ney’de en zor verilen ses 7 perdenin kapatılarak üflendiğinde çıkardığı sestir; nefisin 7. mertebesi de en zor terbiye edilen evresi olan kemalat evresidir. Başpare, ney ile nikahlı eş gibidir. Başpare olmadan da ses çıkar ama başpare ile ses daha tok ve kuvvetlidir. Tıpkı ayrı bireyler olan insanların sevgi ve sadakatle daha kuvvetli daha uyumlu olmaları gibi.

Ney sazını icra eden kişilere neyzen denir. Neyin verdiği mistik ve uhrevi hal dinleyeni etkilediği kadar Neye nefesini üfleyeni de etkiler. Tıpkı Hz. Ali’nin kör kuyuya sırrını söylemesi gibi, neyzen de en derinden en içten gelen sıkıntısını, üzüntüsünü, sırrını neye döker. Dinleyenler de elbette ki bunu hisseder.

Türk Musikisi’nde kullanılan makamlar tıpkı enstrümanlar kadar önemlidir. Hangi enstrümanla icra edilirse edilsin o makamın özelliklerine uygun şekilde icra edildiğinde işte şölen o zaman başlar. Ayrıca her makamın kendisine özgü iyileştirici ve tedavi edici yapısı vardır.

Osmanlı zamanında Bimarhaneler de (şimdiki akıl ve ruh sağlığı merkezleri) makamlara göre hastalıklar ayrılır ve hangi makamın etkisi hangi vakitte daha etkiliyse havuz başında, o makamda ney sazı üflenirdi. Hastaların tedavilerinde yardımcı olarak kullanılır ve hasta olan kişinin sakinleşip rahatlamasında katkı sağlanırmış. Yani bir nevi müzik terapi.

İnsanları enstrümana benzetecek olursak. Doğru frekansta doğru akortta temasa geçtiğimizde her bireyden farklı bir tını çıkar. Hemen hemen her insan resital yapabilir. Önemli olan hep beraber etkili armoniyi yakalayabilmek.


Her daim müzikle ve mutlu kalın…

Kültür her zaman kültür mü? Çoğunluk azınlığı yeniyor!