Ben Müneccim Değilim!

“Ülkede yaşanan son terör olayları ne anlam ifade ediyor, neden bu noktaya gelindi?” sorusu üzerinden yola çıkarak son günlerde yaşanan terör olaylarını kısaca analiz etmeye çalışacağım…

çözüm süreci dolmabahçe mutabakatı kürt sorunu çözüm süreci hdp bdp pkk suruç

Çözüm süreci artık bir devlet politikasıdır.

Ülkede her yer yangın yerine döndü! Gördüğünüz üzere son günlerde yaşanan olaylar nedeniyle ‘arş’ta olması gereken al yıldız, yeniden kara tabutlar üzerinde!..

Peki neden böyle oldu? Sokaklar neden tekrar kan gölüne döndü, neden tekrar şehitler vermeye başladık, kınalı kuzular neden tekrar ölümle karşı karşıya kaldı?


Son günlerde şehirlerde polis, asker tüm güvenlik güçleri, kolluk kuvvetleri teyakkuza geçti… Çeşitli yerlerde terör örgütü PKK, emniyet binalarına saldırdı; Genelkurmayın deyimiyle “İnsanlıktan nasibini almamış, gözü dönmüş caniler tarafından vahşice hunharca, adice, kalleşçe; askerimizi, polisimizi şehit ettiler.”

Son şehit haberinden biri Muş Malazgirt’ten geldi. Malazgirt Jandarma Komutanı Binbaşı Arslan Kulaksız, eşi ve çocuğunun yanında saldırıya uğradı ve şehit oldu. Ardından da Hakkari’de Uzman Çavuş Ziya Sarpkaya hain bir saldırı sonucu hayatını kaybetti… En son olarak da Erzurum Horasan’da Astsubay Nazım Altun ve Diyarbakır’da da polis memuru Mehmet Uyar şehit oldu. Bu olayların arkasında gördüğümüz kadarı ile PKK terör örgütü var; ancak bu olayları kaşıyan PKK mı bunu söylemek biraz erken sanki…

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yeni yapmış olduğu açıklamada Suruç ile ilgili “Bu olayı özel gladyo örgütü gerçekleştirdi!” dedi. Böyle bir örgüt olamaz mı peki? Neden olmasın?! Gayet tabii olabilir! Geçen günlerde ortaya çıkan Tansu Çiller’in Kürt iş adamlarına yönelik kayıtlı belgeleri bunun zor olmadığını gösteriyor!..

Seçimden önce “Kürt Sorunu yoktur!” diye açıklamada bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi de “Çözüm süreci bitmiştir!” diyor. Çözüm süreci artık “Ben yaptım, ben istedim oldu; şimdi de ben yapmam, ben istemem!..” gibi söylemlere indirgenemez.


Çözüm süreci diye nitelendirilen “devlet politikası” haline gelmiş olan bu süreç bir erken seçim olması ve seçimi AKP’nin tek başına kazanması halinde devam edecektir. Bugün “süreç bitti!” söylemlerinin nedeni sadece bazı taşların yerinden oynamasıdır. O yüzden birileri taşları yerine oturttuğunda seçimden sonra hiçbir şey olmamış gibi “Dün dündür, bugün bugündür” diyerek yola devam edecektir… Ancak, bugün yapılan anketlere göre HDP oyları düşmüyor, hatta 1-2 puan arttığı bile söylenebilir…

Artık Erdoğan’ın deyimiyle “Türkiye, eski Türkiye değil ve artık ‘Yeni Türkiye’ var!” Bu “Yeni Türkiye”de de artık insanlar, şehitler vermek ve gözyaşı dökmek istemiyor! O yüzden daha önce yazdığım Türkiye’nin Kürt Sorunu Mu Kült Sorunu Mu? başlıklı yazımda da belirttiğim üzere “Çözüm Süreci” artık hükümet politikası olmaktan çıkıp devlet politikası haline gelmiştir. Evet, bu süreci Erdoğan başlattı ama artık, Erdoğan bitiremez! Erdoğan bunun farkında değil!

Ben müneccim değilim ama yazdığım “AKP’nin Türkiye Salvosu” adlı kitabımın 80. sayfasında aynen şu ifadelerde bulunmuş ve bu yazdığım bölümü yaklaşık bir yıl önce kaleme almıştım:

“Çözüm süreci olarak nitelendirilen bu süreçte, Başkanlık Sistemi düşüncesi Türkiye’nin başına yeni çoraplar örebilir. Türkiye’nin ortak paydası gibi görünen; ancak AKP ve BDP arasında olan veya olacak olan “anayasa görüşmeleri” Türkiye’nin oldukça başını ağrıtacaktır. Anayasa hususunda yapılan ve devam edecek olan bu ikili görüşmeler sonucunda BDP’nin masaya koyacağı maddeler üzerinde uzlaşmaya varılamamasında yeni problemler doğacaktır. Sn. Cumhurbaşkanının bu süreçten önce BDP’ye vermiş olduğu sözlerin yerine gelmemesi ve samimi olmadığını gören BDP veya HDP heyeti tekrar “Çözüm Süreci” olarak nitelendirilen günlerin öncesindeki günleri hatırlayacak veya o günlere geri dönecektir. Türkiye ne yazık ki şehitler vermeye başlayacaktır…”

Bu yazdığım bölüm BDP pratikte varken yazılmıştı; bugün ise mecliste HDP var. Ülkede bugün olup bitenler ortada! Ben, bugünleri o günden görmüşken, ülke yöneticileri bunu nasıl göremiyor?! Görememelerinden de değil! Tamamen ama tamamen samimiyetsiz bir politika üretmelerinden kaynaklanıyor!

Süreci, PKK ve Kürt halkını birbirinden ayırarak analiz etmek en doğru yol olacaktır. Süreç bu şekilde değerlendirilmelidir. Bunun en güzel kanıtı Hakkari’de haince vurulan Uzman Çavuşumuz Ziya Sarpkaya’nın vurulmasından sonra Hakkari’deki Kürt kardeşlerimizin Sarpkaya’yı hayata döndürmeye yönelik kurtarma çabalarıdır…


Türk-Kürt kardeşliğinin, birlikteliğinin devamını sağlayacak ve ortak paydalarda buluşmuş “Büyük Türkiye Cumhuriyeti”nde yaşama dileği ile…


 

Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…