İklim Politikaları (3) Türkiye’den Önlemler

Türkiye genelindeki çevre işgali ve katliamına farklı bir açıdan bakmamız için sadece birkaç maddelik bilgi notu ile başlangıç yaparak konuyu pekiştireceğimizden eminim.

ağaç katliamı hes res güneş enerjisi rüzgar hidro elektrik santral

1- Hava kirliliğinin yaklaşık yüzde 50’si ormanlar tarafından temizleniyor.

2- Bir hektar ladin ormanı, yılda 32 ton, çam ormanı 40 ton ve kayın ormanı 68 ton tozu emer. 


3- Ormanlar 50 metre genişliğindeki bir otobanın trafik gürültüsünü 20-30 desibel arasında azaltır.

4- 25 metre boyundaki bir kayın ağacı, 40 kişinin çıkardığı karbondioksiti yok eder.

Türkiye’nin HES Gerçeği

Türkiye’de bölgeye uygun olup olmadığı dikkate alınmaksızın 2000 adet HES (Hidroelektrik Santral) projesi hazırlanmış ve bunlardan 400’ü için start verilmiş durumda.

Ülkemizdeki mevcut su potansiyeli, hidroelektrik santralleri için bulunmaz bir fırsat çünkü gelişmekte olan bir ülkeyiz ve üretim süreci içinde mevcut enerji ihtiyacı için kesintisiz enerjinin sağlanması, yaşam standartlarımızın yükselmesi, çalışma alanı için istihdam sağlaması ve ekolojik sisteme uygunluğu açısından çok önemli.

Ve fakat HES projeleri gerekli bilimsel alt yapı oluşturulmadan, uygunluk ve yeterlilik kriterlerine bakılmadan, tek yanlı ve resmen kara düzen anlayışı ile ve resmen nasıl daha çok kar ederiz açlığı ile hayat bulmakta.

Bu niyetlerle kurulacak olan HES’lerle birlikte bölgelerdeki tüm endemik bitki türleri ve yaban hayatı da bu projelerden olumsuz etkilenecek, yüz binlerce bitki türü yok olacak, milyarlarca yılda oluşan bölgedeki doğal hayat dev şirketlerin daha fazla kâr etme hırsı yüzünden kısa zamanda yok olacaktır.

Küresel ısınma sebebiyle buzulların erimesi, mevsimlerin yok olması, seller, yangınlar, yok olan bitkiler ve yok olan canlı türleri gibi yaşanan doğal felaketlere karşı tüm dünyanın ortak çaba ve kaygısına rağmen, Türkiye’de elde kalan doğal hayatın eşsiz güzelliklerinin sorumsuzca tahrip edilmesine tanıklık ediyoruz .

Doğu Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere Türkiye’nin neresinde bir akarsu yatağı, kaynağı bulunuyorsa orada tahribat başlamış durumda. Doğu Karadeniz halkının tek geçim kaynağı olan kısıtlı tarım arazileri büyük zararlar görecek. Oluşacak fiziki durum, tarım yapmaya da olanak sağlamayacaktır.

Yöre halkının elinden toprağının alınması ile 49 yıllığına uluslararası ve yerli dev şirketlere kiralanan su kullanım hakkı, tarım yapma hakkı, maden çıkarma hakkı el değiştirmiş, tekelleşmiş ve dışa bağımlı hale gelmiş oluyor.

Toprağını kullanamayan çiftçi, ya göç yolunda ya da zor şartlarda yaşam mücadelesi ile bir başına…

Enerji projeleri; insanlarımızı sıkıntıya sokarak, yasalar çiğnenerek, şahıs ve şirket menfaatleri gözetilerek, doğa katledilerek yapılmamalıdır.

HES projelerinin başarıyla uygulanabilmesi için bu projeler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve sektörel temsilcilerin görüş ve onayı alınarak telafisi olmayan maddi ve manevi zarara uğratılmadan devam edebilirse çözümcü bir yol olur ancak.

Gelişmiş ülkeler, doğayı daha fazla tahrip etmemek, ekolojik dengeyi korumak için alternatif, yenilenebilir enerji kaynaklarından (rüzgar, güneş, su)  enerji üretmeye çalışırken, aynı zamanda çevrenin korunması ve çevre halkına uyum bilincinin yerleşmesine büyük önem veriyorlar. Bizde ise durum görüldüğü gibi farklı işliyor.

Bir araştırma sonucuna yer vermenin tam da zamanı. Konuyla alakasız gibi görünse de uzun vadede bu projelerin devamlılığını ve olumlu yönde geliştirilmesine katkı sağlayacak olan ve sunulan her çözümü ülke menfaatleri açısından değerlendirerek uygulamaya alacak olan gençler ve yeni nesillerdir…

PISA araştırma sonucu

Okuduğumuzu anlamamaktan bahsederim hep, konuşmalarımda yazılarımda, bu konuda beni maalesef ki destekleyen bir araştırmaya denk geldim.

65 dünya ülkesi arasında PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) bir araştırma yapıyor ve çıkan sonuç şöyle:

Matematik’te 42’inci, Fen’de 44’üncü ve okuduğumuzu anlamakta ise 45’inci sıradayız!

Ve bu sonuçlarla sormadan sorgulamadan bir öncesini örnek almaları muhtemel nesil!

Türkiye’nin RES Gerçeği

RES (Rüzgar Enerjisi) projelerinde, ne toprağa ne doğal yaşama ne de insanlara bu gibi tahribatlar söz konusu değil. Ancak bilinçli olarak oluşturulan suni sorunlar var.

Yenilebilir enerji kaynaklarından biri olan Rüzgar Enerjisi projeleri devlet politikası nedeniyle ne dolaylı ne de doğrudan desteklenmiyor ve senelerce bir imza için askıya alınabiliyor. Böylece halkın devlete bağımlılığın kopmaması ve artması açısından sunulacak olan ucuza elektrik hizmeti alma hakkı, sağlanacak olan istihdam şansı halktan alınmış oluyor.

Türkiye’nin Güneş Enerji Gerçeği

Yine kurulum ve işletim sırasında ve sonrasında doğaya ve insana zararı olmayan bir enerji sistemi ve maalesef ki mevcut potansiyelin çok çok altındayız…

Bunca bilgi ve açıklamadan sonra aşağıdaki örneklere bir göz gezdirin lütfen. Uzman kişilerin açıklamış olduğu rakamsal veriler, işin boyutunu daha çok gözler önüne dökecek ve boğazınızdaki yumrunun daha da yutulamaz hale geldiğini hissedeceksiniz.

AMASRA: 63 BİN

amasra-sarayli-koyu
Amasra’daki Katliam

Amasra Termik Santral katliamı

Amasra’da bir termik santral ve kül depolama sahası kurulmak isteniyor.


Santral kurulduktan sonra üretilen elektriğin şehir şebekesine verilmesi için bir de iletim hattı oluşturulacak. Ancak henüz termik santralle ilgili Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu çıkmadan iletim hattı ile ilgili olumlu karar verildi. İletim hattı için 54 kilometre orman içinden yol açılacak. Toplam 183 hektarlık alanda 43 bin ağaç kesilmesi öngörülüyor. Ağaçların şimdiden 10 bini kesildi. Zonguldak ve Bartın’da kesimler devam ediyor. Termik santral için 32 hektar, kül sahası için de 45 hektarlık bir orman arazisinde ağaç kesimi yapılacak. Proje gerçekleşirse toplam 77 hektar için yaklaşık 20 bin ağaç daha kesilecek. İletim hattı ile birlikte 63 bin ağaç yok olacak.

FATSA HES: 254 BİN

26897913
Fatsa’daki Katliam

Fatsa Termik Santral Katliamı

Fatsa’daki HES ve baraj inşaatı için 254 bin ağaç kesilecek. Altın madeni için 3900 ağaç kesildi.

Ordu Fatsa’da HES ve baraj projesi yapılmak isteniyor. Henüz başlamayan proje kapsamında Ordu merkez ile Mesudiye, Ünye ve Akkuş gibi ilçeleri kapsayan işletmelerde yaklaşık 87 hektarlık orman alanı yok olacak.

Bölgenin coğrafyası dikkate alındığında, 1 hektarda 1000 ağaç üzerinden hesaplanırsa bu, 87 bin ağacın yok olması anlamına geliyor.

Ayrıca proje kapsamında malzeme ocakları ve kırma eleme tesisi yapılması da öngörülüyor. Toplamda 4 bin hektarı kapsayan alanın 167 hektarlık kısmı ormanla kaplı. Bu da 167 bin ağaç anlamına geliyor. ÇED dosyasındaki bilgilere göre, Fatsa’daki bu proje gerçekleşirse toplam 254 bin ağaç yok olacak.

Ve hayata geçirilmeye kısmen başlanmış bir proje…

AKKUYU: 220 BİN

greenpeace-akkuyu-5
Akkuyu Katliamı

Akkuyu Termik Santral Katliamı

Uzmanların ‘tam bir yıkım projesi’ olarak adlandırdıkları 15 ayrı Akkuyu nükleer santral projesi için ÇED raporuna göre 220 bin ağaç kesilecek.

Gerekli izinler alınmadan başlanılan bir proje ve Ön lisans kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi durumunda üretim lisansı verilecek olan bir proje ama katliam devam etmekte.

SOMA TERMİK SANTRALI: 250 BİN

soma zeytin ağaç
Soma Katliamı

Soma Termik Santral Katliamı

6 bin zeytin ağacının kesildiği Soma’da en az 250 bin ağaç tehdit altında.

Greenpeace’in raporuna göre Soma’nın Yırca Köyünde ÇED raporunda yer almamasına karşın 6 bin zeytin ağacını bir gecede kesen Kolin İnşaat, projenin devamı için ÇED raporuna göre ormanlık alan içinde 200 bin metreküplük ağaç kesecek.

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden Prof. Dr. Ünal Akkemik, 200 bin metreküpün  bölgedeki kızılçamların gövde çapının 25 cm olması durumunda 250 bin, 20 cm olması durumunda 550 bin, 15 cm çapında genç ağaçlardan oluşması durumunda 800 bin ağaca tekabül edeceğini söylüyor.

ÇALDAĞI: 1.5 MİLYON

maden-aramalarinda-ced-raporu
Çaldağı Katliamı

Çaldağı Termik Santral Katliamı

Yine Manisa’dan bir proje: Çaldağı’ndaki proje 1.5 milyon ağacı kapsıyor. Şimdiden 143 bin ağaç kesildi.

Manisa Turgutlu’daki Çaldağı’nın altında 40 milyon ton nikel madeni rezervi var. Bu maden çıkarılmak isteniyor. Proje, alanın toplam 1552 hektarlık bir alanı kapsıyor. Bu da iyimser bir hesapla en az 1.5 milyon ağaç anlamına geliyor. Bu rakam, Manisa’daki toplam orman varlığının da yüzde 5.5’ine denk geliyor. ÇED raporundaki bilgilere göre, bugüne kadar verilen izinlerde 143 bin ağaç kesildi. Daha da ağaç kesilecek. Proje ne kadar ilerleyecek, daha ne kadar ağaç kesileceği belli değil. Madencilik faaliyeti nedeniyle ağaçların tamamı kesilmese bile, orman varlığı amacı dışında kullanılacak. Orman ekosistemi zarar görecek. Çünkü  Çaldağının 800 bin tanker Asit ile kurutulduğu söyleniyordu.

Ve bu bölgelerde şimdiden açılan kuyular nedeniyle doğal su kaynakları ya atıkların bulaşması ile kullanılamıyor ya da kuruyor.

İstanbul Üçüncü Köprü

s-80971cfec6c7e57250dfda0daf22cec66993b969
İstanbul Katliamı

Ve mega kent İstanbul’da üçüncü köprüye ait yolların İstanbul’un Kuzey Ormanları’nı yok etmesinden rahatsız olan domuzların Boğaz’da yüzme girişimleri bu tür doğaya yanlış müdahale faaliyetlerinin bir sonucudur.

Bu ve buna benzer örnekten sonra ne mi oluyor?

Bir yetkili tarafından kamuoyuna yapılan tüyler ürpertici tek bir açıklama: “Kesilen ağaçlar ekolojik dengeyi yok eden ağaçlar değil”

Komik olduklarını mı sanıyorlar?

Bu kıyıma göz yummak, seyirci kalmak yalnızca yetkililerin değil, bu projelere ses çıkarmayan herkesin ortak sorumluluğudur.

Gözlerinin içine baktığımız çocuklarımız için gelecek kaygısı, sadece maddi imkanlarla sınırlı kalıyorsa, yersiz bir telaş içindeyiz! Çünkü hayallerini kurduğumuz koşul ve imkanlarda olabilmeleri için önce nefes alacakları bir dünya bırakmalıyız onlara. Eğer bunun mücadelesini veremiyorsak, hayal olmaktan öteye gitmeyecek ve maalesef bizim kadar bile şanslı olamayacaklar canımızdan can kattığımız o minik yaşamlar.

Tüm dünyayı kapsayan sosyal bir sorumluluktur bu, lütfen bir yerden başlayalım. Çünkü onların bunu göremeyecek kadar gözleri rant hırsıyla kararmış durumda.

Bir Türkiye gerçeği ile yine yüzleşiyoruz ve her zaman olduğu gibi iş başa düşüyor.

İlgili yazılar

İklim Politikaları (2) Dünyadan Önlemler


İklim Politikaları (1) Ekolojik Denge


 

Nihal Çalışkan
1980 Nisan doğumlu. Kendini ve hayatı keşif sürecinde, hayatına giren her bir ruhta kendini buluyor. Dünün dünde kaldığını hatırlatıyor bazen kendine, bugünü, anı yaşamanın keyfini sürmek en büyük derdi. Bilinmeyen on yüz bin ihtimalli yarına umutla ve keyifle ve neşeyle ve merakla gözlerini dikmiş durumda. Bilinmeyeni öğrenmek, görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak çabasında. Farkındalıklarını artırıyor ve şifa ve şefkat ile bazen hırçın, bazen deli dolu, bazen sakin, bazen çocuk gibi bazen çok keyifli ve bazen de uzun uzun susarak sadece sevmeyi bilen kalbi ile yaşıyor…