Türkiye Üniversitelerini Seçiyor

Bir sene veya belki daha da uzun bir süre çalışarak üniversite sınavlarına hazırlandılar. Farklı çalışma stilleri, farklı imkanlar, hayatlar… Farklı insanlar, istek ve hırslar… Ortak bir amaçta birleşerek üniversiteye girebilmek için bir dizi sınavlar silsilesine maruz kaldılar. Şimdi tercih zamanı. Tercihler 6 – 14 Temmuz tarihleri arasında yapılacak.

üniversite sınavı stres

”Senden şu kadar puanlık bir şeyler olur” mesajını veren sonuçlar alındı. Üzülenler, sevinenler, beklediği puanı alanlar ve alamayanlar; hepsi bir karar vermeye mahkum sonuçta. Puan istenilen gibi değilse ve bir sene daha sınava hazırlanmaya eldeki imkanlar yetmiyorsa, mahkumiyet bir kat daha artacaktır. Ama bu işin kaderinde vardır böyle durumlar. Örneğin, bir sene boyunca elinden gelenin en iyisini yaparak çalışırsın, denemelerin mükemmel puanlarla neticeleniyordur ve dershane sınavlarında adın en kötü ihtimalle ikinci sıradadır. Dolayısıyla herkesin beklentisi de çoktur senden. Sen de kendinden en iyisini bekliyorsundur. Bu beklenti stres katsayısını daha da arttırır. Sınav günü başlar bir heyecan, karın ağrısı, mide bulantısı… Stresin tüm yan etkilerini vücudunda an be an yaşarsın. Sonunda da, tabiri caizse kalem oynatamazsın. Oynayan kalemin de yine heyecandan yanlış yerlere kayar. Yapılacak olanlar sınırlıdır o vakitten sonra. Bu durumun doğurabileceği en iyi sonuç, hayatı bir sene ertelemektir. Diğer olasılıklar daha da kötüdür. E, kader…

Üniversite yarışında puan arttıkça seçimler zorlaşır mı?

Evet, puan ne kadar çoksa seçim yapmak o kadar zordur. Çünkü seçenekler artacaktır. En önemlisi de bölüm, üniversite ve şehir sıralamasında önceliği hangisinin alacağı konusunda seçim yapmakta zorlanılır. Ortalama bir puan varsa, aslında seçimler daha kolaydır. Ya tercih yapmayıp üniversite hazırlık süreci uzatılır ya da puanın el verdiğince okumak istenebilecek bölümler arasında seçim yapılır. Bu durum kişiden kişiye değişecektir. Hedefleri kesin ve net olanlar, bunun dışına çıkmayacakları şekilde kendilerini yönlendireceklerdir.


Bir de puanın, istekleri hiç karşılamadığı ve tercih yapmak zorunda olunan durumlar vardır ki; o zaman tercih yapacak kişi duygusallaşır. “Madem istediğim bölüm ve üniversite olmuyor, o zaman beğendiğim bir şehirde okuyayım” der. Bu noktadan sonra hatalar yapılmaya başlanacaktır. Dershanedeki rehber öğretmene siparişler verilmeye başlanacaktır. “Bana eğlenceli, kalabalık, sosyal aktiviteleri bol olan bir şehirde, bir üniversite ve bölüm yazın hocam. Önemli olan şehir, bölüm hangisi tutuyorsa o olsun” diyalogları başlayabilir. Öğretmenimizin isteklere ne kadar uyacağı da tamamen ona kalmıştır. Belki de öğrenciyi dinleyip ona 2 ya da 4 – 5 senelik bir tatil ayarlayacaktır. E, dedim ya işte, kader.

Naçizane Tavsiyelerimages

Burada üniversiteler ve bölümlere yönelik karşılaştırmalar tabii ki yapmayacağım. Ben bu durumu biraz daha duygusal olarak ele alıyorum. Çünkü üniversiteden beklentiler çok farklılaşabilir. Bunun kararını da kişi kendisi kolaylıkla verecektir ama hayattan beklediklerimiz hemen hemen aynı yöndedir. O yüzden bu konuda bir iki söz söyleyebilirim.

Puan her ne olursa olsun, öncelik okumak istenebilecek bir bölüm olmalıdır. İstediğiniz mesleğe sahip olmak her şeyin önünde olmalıdır. Büyük ihtimalle ömrünüz boyunca yapacağınız mesleği bu bir hafta içinde seçeceksiniz ve her sabah o işle uyanacaksınız. Üniversite bittiğinde okuduğunuz üniversite ve şehrin etkisi çok daha azalmış, hatta belki kalmamış olacak.

Hayallerinizin peşinden her şehre gidin. Eğer çok duygusal bir insan değilseniz ve farklı kültürlere alışmakta çok da zorlanmıyorsanız, hayallerinizdeki bölüm, memleketinizden çok uzakta da olsa gidin. Ama özellikle uzaklaşmaya çalışmayın. Evinizden uzakta olmanın da bir çok olumsuzluğu vardır. Sık sık gidip gelemeyeceksiniz, aileniz yanınıza her aradığınızda gelemeyecek. Kısa tatillerde ya da öğrencinin okulu kendi kendine tatil ettiği durumlarda (vize – final sonrası) sizin günleriniz yollarda geçecekse, memleketinize gitmeyeceksiniz ve sizin gibi gitmeyecek birilerini aramaya başlayacaksınız.


Sınava girmiş olmanız demek tercih yapmak zorunda olduğunuz anlamına gelmez, bunu unutmayın! Etrafınızda bunun aleyhine konuşanları lütfen dinlemeyin. Hedeflerinize giden yolda eğer imkanlarınız varsa sınava hazırlanarak geçecek bir iki sene çok da önemli değildir. Önemli olan, bu süreci uzatırsam sonunda gerekli gayreti gösterip hedefime ulaşır mıyım sorusuna kendi içimizde dürüstçe bir cevap bulabilmektir. Şimdi hakkınızda “kazanamadı da ondan gitmedi vs.” şeklinde konuşanlar, atacağınız her adımda eleştirecek bir durum mutlaka bulacaklardır. Şiddetle öneriyorum ki, hayatınızın hiç bir kısmını bu kimseleri düşünerek yönlendirmeyiniz.

Bu hiç kimseyi dinlemeyin demek olmuyor elbette. Ben işi dedikodu boyutuyla ele alanlardan bahsediyorum. Ama gerçekten sizin iyi bir karar verebilmeniz için fikir beyan eden herkesi dinleyin, gerçekten dinleyin ve irdeleyin. Sorularla yaklaşın. Size önerilerde bulunanların illaki sebepleri vardır. Bu sebepleri sorgulayın. “Neden bu tercihte bulunmamı öneriyorsunuz?” gibi soruların cevaplarını arayın. Ama son kararı mutlaka siz verin. Ne siz her gün işe giderken birilerine öfkelenip suçlamak istersiniz, ne de birisi sizin geleceğinizi bu kadar olumsuz yönde etkilemek ister.

***

Aklından “Peki sen ne yaptın?” sorusu geçen varsa hemen açıklayayım. Ben de bu kararı 4 sene önce verdim ve bazı sebeplerden dolayı istediğim bölümde okuyamadım. Tamamen mantık çerçevesinde, ailemin bulunduğu şehre yakın bir üniversitede; öncelikle sevebileceğim, mezun olduğumda rahatlıkla iş bulabileceğim, kendimi geliştirebileceğim ve maddi olarak beni tatminkar bir çalışan yapacak olan bir bölüm tercih ettim. Hayallerimin mesleğini de hobi edindim.


Umarım tercihlerinizde en ufak bir pişmanlık duymadan, mutlu ve huzurlu bir üniversite süreci geçirirsiniz. En sık duyacağınız cümledir ama sıklığı kadar da doğrudur. En güzel seneleriniz var önünüzde. Kendinize ve kendinizi geliştirmeye en çok zaman ayırabileceğiniz, hayallerinizi en kolay gerçekleştirebileceğiniz muhtemelen de en çok anı biriktireceğiniz seneler, kıymetini bilin…


 

Gülşah Gür
Dumlupınar Üniversitesi Sigortacılık ve Risk Yönetimi bölümünden mezunum. Sosyal sorumluluk projelerinin, bir derneğin ve insanlık adına atılan en küçük adımın bile gönülden destekçisiyim. Edebiyat, müzik ve çocuk gelişimi alanları ile çok yakından ilgiliyim. Bir milletin yapacağı en büyük yatırımın sağlıklı, bilinçli, farkındalığı yüksek, iletişimi önemseyen ve her yaşta öğreneceği birçok şeyin olduğuna inanan çocuklar, nesiller yetiştirmek olduğuna inanıyorum.