Sevdiğimiz işi nasıl buluruz? Öncelikleri nasıl belirleriz?

Öncelik Güncellemesi nedir? ‘Keşke’lere nasıl son verebiliriz? Sevdiğimiz işi nasıl buluruz?

oncelik guncellemesi nedir oncelikler istedigim ise nasil sahip olabilirim is bulmanin puf noktalari nedir is gorusmesine nasil hazirlanmaliyim

En çok yaptıklarımız için değil, yapmadıklarımız için “keşke” dediğimizi hatırlayalım ve hemen bugün öncelikler listemizi güncelleyelim. Böylece tercihlerimizin sorumluluğunu üstlenip, hayatlarımızı biz yönlendirelim.

Sevmek, nefes alışımız gibi, kalp atışımız gibi, göz kırpışımız gibi doğumumuzdan itibaren bizimle olan, bizim olan, biz olan doğal bir şeydir. “Şeydir” diyorum çünkü ne olduğunun, nasıl olduğunun sınırlarını tam çizemediğimiz kavramlara, durumlara, duygulara kısa yoldan “şey” diye gelmişizdir hep nedense. Ben de bu sözcüğün geniş, sınırsız sınırlarını kullanmayı seviyorum.


Sevgi dediğimiz şey,  dünyanın etrafında dönen enerji kaynağı güneş gibi bir şey. Dünyayı temizleyen, atıkları dönüştüren, bin bir çeşit ürün ve güzellik üretme yetisi olan toprak gibi bir şey. Hiçlik gibi bir şey. Sonsuzluk gibi bir şey. Hiç bir şey. Her şey. İşte öyle bir şey. Kısacası, Sevgi= ŞEY

Peki doğal olarak herkes seviyor ve seviliyorsa, insan ilişkilerindeki bu karmaşa neden?

İlişkilerin oluşmasında, şekillenmesinde hammadde olan, ilişkilerin en küçük yapı taşı, özü olan sevgi, neden problemlerin önüne siper edemiyor kendini? Hatta çoğu zaman tartışmaların kaynağı, sevginin varlığı oluyor. “Ben seni sevmeseydim, seninle, şu anda, burada, hala konuşuyor olmazdım” diyoruz ya bazen sevdiklerimize tartışırken. Karşımızdaki sevinse mi? Üzülse mi? bilemiyor. Bu ne yaman çelişkili bir şeydir biz de bilemiyoruz.

İlişkilerde sevginin özgürce akışını sağlayan ya da engelleyen şey tercihlerimiz, tercihlerimizi belirleyen şey ise önceliklerimizdir. Bir gün içerisinde önceliklerimize göre yüzlerce tercih yapıyoruz.

Örneğin; sabah kaçta kalkacağımıza karar verirken; o gün işe gitme zorunluluğumuz varsa, önceliğimiz işe gitmek olacağı için, tercihimizi işe gitme önceliğimiz belirliyor. Ve 6:30 da paşa paşa kalkıyoruz. “Bu bir tercih değil, zorunluluk” diyorsanız. Hiç kusura bakmayalım sorumluluktan kaçamayız. Çünkü zorunluluğu da tercih eden biziz. İşe gitmemeyi tercih edebiliriz. Ama bedellerine katlanırız. Kovuluruz. İşsiz kalırız. Parasız kalırız. Bu aşamadayken de ya sorumluluğu üstlenip yeni bir iş ararız ve bir daha mazeretsiz olarak işe gitmemek gibi bir tercih kullanmayız, ya da patronu, koşulları, kaderi suçlayıp, kurban rolü oynama tercihimizi kullanırız ve böylece geçmiş tercihimizin hatalı olduğunu fark edip, sorumluluk alarak, yeni, akıllıca tercihler yapana kadar, bu tercihimizin bedelini yeşil çam sinemasının  “Boynu bükük küçük Emrah’ı” gibi kader kurbanı olduğumuza inanarak ve işsiz gezerek öderiz.

Tercihimizi sevdiğimiz, güle oynaya gideceğimiz, 6:30 da kalktığımız için oflayıp puflmayacağımız bir işte çalışmaktan yana kullanmak istiyorsak, hayatımızı yeni tercihimize göre öncelikler oluşturarak düzenleriz. Yani istediğimiz kriterlere uygun yeni bir işe sahip olma yönünde akan düşüncelerimiz, yeni önceliklerimizi ve bu önceliklerimiz yeni tercihlerimizi oluşturur. Bu öncelik güncellemesini her gün defalarca yapar ve tercihlerimizi destekleyen durumları akılcı yollarla değerlendirirsek:

Sonuç: İstediğimiz işe sahip olmaktır.

iş bulmak sevdiğin işi yapmak iş bulmanın püf noktaları ne yapmam gerekiyorBirkaç kişiye aynı miktarda para verilip, gönlünce harcayabileceği söylense. Hepsi de önceliklerine göre yapacakları tercihlerle, ellerindeki parayı değişik şekillerde değerlendireceklerdir. Kimisi ev alacak, kimisi lüks ve pahalı bir araba, kimisi orta standartlarda bir ev ve araba alacaktır, kimisi eğlenceye harcayacak, kimisi borç ödeyecek, kimisi borcuna rağmen başka önceliklerine harcayacak, kimisi geleceği için yatırım yapacaktır. Para miktarı aynı olmasına rağmen, farkı yaratan, kişilerin önceliklerinin yönettiği tercihleridir. Sonuçlar da bu tercihlerle şekillenir.

Duyguların işin içine girdiği ilişkilerde, önceliklerimizi belirlemek ve bu önceliklere göre tercihlerimizi yapmak, İş hayatı, para yönetimi gibi konularda bunu yapabilmekten daha zordur. Çünkü duygularımızı doğru tanımlayabilmemiz ve yönlendirebilmemiz mantık yürütmekten çok, vicdan ve sezgi yeteneğimizle ilişkilidir.

Tercihlerimizi yönlendiren önceliklerimizin listesi” En güncel öncelikler 10 listesi ”  olarak adlandırılabilir. Yalnız bu liste hareketli bir listedir, dengeler ihtiyacın tarzına ve şiddetine göre çok hızlı değişir ve sürekli güncelleme gerektirir. Biz bilinçli olarak güncelleyemezsek, evrensel sistem aklımızdan geçen milyonlarca dağınık düşünceleri ve hissettiğimiz duyguları toplar, elindeki bu tutarsız, odaksız verilerle öncelik listemizi kendi belirler.

Bilinçaltımızın olumlu ve olumsuz düşünceyi ayırt edememe dezavantajını ve olumsuz düşünme, endişe üretme meylimizin fazlalığını da düşünürsek, evrensel sistemin bu yolla belirlediği önceliklerimizle oluşan, bilinçsizce yaptığımız tercihlerimizin sonucu olarak, hayatlarımızın arap saçına dönmesine, kontrolden çıkmasına, istemediğimiz, korktuğumuz ne varsa başımıza gelmesine şaşırmamak gerekir.


Düşünün ki hayatımızda önem arz eden ilişkilerimiz, yapmaktan hoşlandığımız şeyler, beden ve ruh sağlığımız gibi önceliklerimiz, hayatımızı yönlendiren bir canlı organizmayı oluşturuyor. Bu canlı organizmanın içerisindeki organlar önceliklerimizdir. Bu organlar arasında akan canlı bir yaşam sıvısı vardır. Bu sıvı da tercihlerimiz. Yaşam sıvısını gün içerisinde duruma göre öyle bir dengeli dağıtmalıyız ki, bir organın ihtiyacı karşılandığı zaman, odak üzerinde olmamasına rağmen diğer organın yaşam fonksiyonlarında bir aksama olmasın.

Karnımız açken midemizde normal bir kan devinimi varken, birden bire yemek yediğimiz zaman midemizdeki kan dolaşımı artar. Çünkü o anda midemizin sindirim yapabilmesi için buna ihtiyacı vardır. Midemizin dolması, sindirim işlevinin öncelikler listesinde üst sıralara taşınmasına neden olmuştur. Fakat yaşam sıvısı, listenin en alt sırasındaki önceliği bile ihmal etmemeye kodlanmıştır.

Donma sırasında vücudun ilk yapmaya çalıştığı şey kalp, beyin gibi hayati organları çalıştırmak için diğer organlardaki kan dolaşımını azaltmak olur. Çünkü bedenin o anki önceliği hayatta kalmaktır. Gücünün son damlasına kadar diğer organlara da yetmeye çalışan yaşam sıvısı, hayati risk başladığı andan itibaren zamanla öncelikli organlar listesinin en son maddesinden başlayarak, listeyi küçültmeye başlar. En son maddelerde artık yaşam ihtimali azalır ve son madde de listeden düşünce, kaçınılmaz son yaşanır.

Yırtıcı hayvanlar avlanırken öncelikle hasta ve yaşlı avları seçerler. Vücudumuz ve doğa bu öncelik seçimini otomatik olarak yapar. Fakat bizim hayatımızda bunu uygulayabilmemiz için önce farkında olmamız, sonra bilinçli olarak çaba göstermemiz gerekir. Maalesef biz insanlar birçok şeyde olduğu gibi önceliklerimiz konusunda da kantarın topuzunu kaçırıyoruz. Duruma göre, ihtiyaçlarımıza ve isteklerimize göre bir öncelik güncellemesi yapmak yerine, inatçı çocuklar gibi hayatımızı tek bir öncelik üzerine kurup, yönetiyoruz.

Bu durumu hayatımızdan örneklerle açıklayalım:

Örnek 1- İşimizin öncelik listemizin birinci maddesi olduğunu düşünelim. Bilinçsize, programsızca, bedenimizi örseleyerek, yorarak, hırpalayarak çalışıyoruz. Bu durumda ikinci, üçüncü, dördüncü önceliğimiz de işimiz oluyor. Belki öyle hissetmiyoruz ama düşünce yoğunluğumuz ve zamanımızı yönetme tarzımız otomatik olarak öncelik güncellememizi öyle düzenliyor. Beşinci, altıncı, yedinci sırada aile, sağlık vb. geliyor ama ilk sıralardaki önceliğimiz hayatımızı o kadar kaplamış ki, diğerleri için yeterince zamanımız, enerjimiz kalmamış gibi hissediyoruz.

Sonuç: Hem ruh hem beden sağlığımız önceliğimiz olmak için, dikkatimizi çekmek için önce küçük uyarılar verir. Yine öncelik güncellememizi yapıp bir numaraya sağlığımızı yerleştirmezsek daha büyük sorunlarla zorla öncelik gündemimizin birinci maddesindeki koltuğuna oturur. Bu örnekteki insan kendini sevmemekte, sağlığını önemsememekte midir? Tabi ki hayır. Sadece hayatın durup onu bekleyeceğine inanır. Başka öncelikleri varken, yaşam enerjisinin diğer önceliklerine yetmeyeceğini düşünür. Birini bitirip diğerine başlayacaktır. “İşlerimizi bir yoluna koyalım da sağlığımızla, ailemizle, dostlarımızla ilgileniriz elbet” değil mi ya? Ama hayat sıralı değil, çok boyutlu akan bir süreç ve bizlerin tersine bu anın önceliğini yarına hiç bırakmaz. Böylelikle biz de hayatla birlikte akamayıp, ritmi kaçırırız.

Örnek 2 – Bir anne düşünün tüm önceliği çocuklarıdır. Bütün zaman yönetimini onlara göre ayarlamıştır. Çocukların okuldan geliş saatleri, yemek saatleri, oyun saatleri, yatma saatleri üzerine kurulu bir hayatı vardır. Eşinin, çocukları anneanneye bırakıp sinemaya gitme teklifini kesinlikle reddederek, eşini kötü baba olmakla suçlar. Ve ona uyarsa kendi de kötü anne olacaktır. Ona göre bir annenin kendine ayıracak bir dakikası bile olamaz.

Sonuç: Söz konusu annenin yaşam organizmasının bir öncelik organı çocuklarıysa, bir öncelik organı da eşi olmalıdır. Fakat yaşam sıvısının çoğunu çocuklarına aktardığı için, eşini temsil eden organ beslenemez ve can çekişmeye başlar. İlişkide sorunlar artar. Çözülemezse yaşam sıvısı kalmayan organ organizmayı terk eder. Bu örnekteki kadın kocasını sevmiyor mu? Seviyor tabi ki. Önceliğini çocuklarına iyi bir anne olmaya adamıştır. Ama o sadece bir anne değil, bir eş, bir evlat, bir dost, bir çalışan ya da patron ve en önemlisi bir bireydir, kendisidir. Öncelik listesini çocukları eksenli, tekelci bir zihniyetle belirlemiş ve tercihlerini ona göre yapmıştır. Diğer önceliklerini besleyememiş, onlardan beslenmesi için kendine izin vermemiştir. Eşine karşı sevgi üretmiş fakat ürettiği sevgiyi eşine ilgi ve şefkatle aktaramamıştır. Sevgi üretim aşamasında yarımdır. Aktarıldığı, ifade edildiği zaman artarak çoğalan bir şifa enerjisine dönüşür. Kendini ve eşini bu şifa enerjisinden mahrum ettiği gibi, çocuklarına aktardığı tüm sevgisi de onların aşırı ilgiden boğulmasından başka bir işe yaramayacaktır.

Öyleyse; sürekli güncellenen bir öncelik planlamasıyla, sağlığımız için, işimiz için, eğitimimiz için, hobilerimiz için ve bütün ilişkilerimiz için zaman ayırabiliriz. Ve bize ait olan hayat organizmamızın bütün öncelik organlarını yaşam enerjisiyle besleyebiliriz.


En çok yaptıklarımız için değil, yapmadıklarımız için “keşke” dediğimizi hatırlayalım ve hemen bugün, öncelikler listemizi güncelleyelim. Böylece tercihlerimizin sorumluluğunu üstlenip, hayatlarımızı biz yönlendirelim.

Zengin olmak: Nasıl zengin oluruz?


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...