Bir Elimde iPhone Bir Elimde Starbucks Savaşa Gidiyorum!

Ve şimdi sakin olun, hemen o elinizdeki iPhone ve Starbucks kahvenizi yavaşça bir kenara bırakın, lazım olmayacak artık size; orada “oynadığınız,” dokunmatik savaşlardan biri değil tatlıms bu bahsedilen…

klavye delikanlısı rusya iphone starbucks savaş oyunu klavye delikanlisi

Uzunca bir süredir fena halde savaş söylemleri dolanıp duruyor ortalıkta, sürekli ve devam eden bir gerilim halindeyiz… Ha bir şey oldu ha olacak, hop oturup hop kalkıyoruz!..

Yazılı ve görsel basın bu ve benzeri haberlere yer veriyor; aklıselim insanlar kötü taraflarını anlatmaya çalışıyor, konuşuyor, yazıyor, yorumluyor, tartışıyor; izliyoruz, okuyoruz…


Birileri, “peki, iyi tarafları” mı dedi?!

Gel gör ki, haberciliğin yanında bir de her fırsatta, her konuda olduğu gibi bu konuda da ortaya çıkan, “iyi” hale sokmaya çalışan, cesaret havuzundan henüz çıkmış, cesaret suları üzerinden süzülen, şıpır şıpır yerlere damlayan kesim var; nerede? Sosyal medyada, fena söylemlerle…

“Oraya da gireriz, alırız, asarız, keseriz, çizeriz, savaşırız!..”

“Ah be canıms” (!)

Yaparsınız biliriz; asarsınız, kesersiniz, çizersiniz… Aman dikkat edin de bir yerinizi çizip kesmeyin!

Ve şimdi sakin olun, hemen o elinizdeki iPhone’u yavaşça bir kenara bırakın, lazım olmayacak artık size; orada “oynadığınız,” dokunmatik savaşlardan biri değil tatlıms bu bahsedilen; askerin bitince asker alasın, erzağın bitince erzak alasın, beğenmedin çıkış yapıp yeniden başlatasın; öyle değil, tamamen “hissetmatik!” Hem de dibine kadar hissedeceksiniz.

Kan ter içinde savaşacaksın; bu kan ter öylesine söylenip geçiştirilen iki kelime değil ama bak, iyi düşün!

“Kan!”

Bildiğin kan, damarlarında dolaşan kan; yüzüne, gözüne, eline, koluna, her yerine bulaşmış kan; çekinme bak, şimdilik düşünmeye vaktin varken iyice düşün… Sonrasında böyle bir zamanın olmayacak, kimse tercihini sormayacak. “Ay bu cephe çok banal, hiç bana göre değil, Starbucks bile yok, ben yerimi değiştirmek istiyoruuum,” diyemeyeceksin; kelimelerin sonlarını da böyle uzatamayacaksın, ağzını yayabilecek genişlikte bile yerin olmayacak anlayacağın! Konduğun yerde savaşacaksın o kadar; evet, “konduğun yerde!”

Savaşabildiğin kadar savaşacak, bir zamanlar “savaşma seviş” diyenleri, bu söylemleri müstehcen bulduğun, katılmadığın zamanları hatırlayacak, cidden yahu, keşke sevişseymişiz diye diye savaşacaksın!


Sonrası mı?

Evet, sonrası da var tabii, her şeyin bir sonrası, bir sonu…

Hiçbir ikaz olmadan, aniden, pat diye şarjın bitecek, ekranın kararacak! Fiş , priz falan aramaya kalkma sakın, bulamayacaksın; bulsan bile artık tekrar şarj olamayacaksın, imkansız; “bitti!”

Yani deli oğlan, “game over!”

iPhone’u bırakmıştın kenara hatırladın mı? Hah, aferin sana hatırladıysan; da artık önemi yok.

“Çılgın yirmi iki sosyal alttan çizgi cengâver çift yıldız’ bundan böyle hep offline”

Nasıl, çok heyecanlı değil mi?

Bak bu da yıllar yıllar öncesinden bir espri:

-Savaş çıkmış!

-Peki kim girmiş?


Savaş bir futbolcu. Aslında mevzu sadece Savaş’ ın oyundan çıkması. Elemen da soruyor yerine kim girmiş diye; soracak tabii, biri çıkarsa biri girecek, öyle kalır mı?!


 

Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…