Binbir Gece Masallarından Kız Kulesine: Kadın

Doğu kültürünün masallarında genç kızlar erkekleri aldatan, başlarına dert açan felaketler olarak gösterilir. Türk kültüründe ise kızlar kıymetli varlıklar olarak resmedilir ve korunması için kuleler, kaleler inşa edilir. Binbir Gece Masalları ve Kız Kulesi’nin hikayesi… 

kiz kulesi kız kulesi kız kulesinin tarihi 16. yuzyil tarihi fotograflar hikayesi istanbul salacak uskudar

Meşhur binbir gece masallarını herkes bir kıyısından biraz bilir. Şehzadeler, mihraceler, prensler ve prenseslerle dolu bir dünyada zenginlik, şan ve şöhretin bolca dağıtıldığı bu sihirli alemin her birinde ders niteliğinde olan bir dizi olay gerçekleşir ve mutlaka mutlu sona ulaşılır.

Yapıkredi Yayınlarından dört cilt halinde yayınlanmış olan “Binbir Gece Masalları” kitabının ön sözünde Orhan Pamuk’un da dediği gibi;


“Binbir Gece Masalları hakkında söylenen çok yaygın iki söz vardır. Birincisi bu kitabı baştan sona şimdiye kadar kimsenin okuyamadığı üzerinedir. İkincisi, Binbir Gece Masalları’nı baştan sona okuyan kişinin öleceği üzerinedir.”

Bu masalların yaradılış hikayesi herkesin bildiği gibi, memleketin zalim şahı evlendiği her bekar genç kızı öldürmekteyken, vezirin akıllı kızı bu zalimliğe bir son vermek için şahla evlenmeye karar verir. Daha sonra şahı her gece anlattığı masallarla günler boyunca oyalar ve şahın hayatta kalan tek karısı olarak yaşamına devam eder.

Doğu kültürünün masallarında genç kızlar erkekleri aldatan, başlarına dert açan felaketler olarak gösterilir.

Batı kültürünün şatoda yaşayan prensesleri ya da kül kedisi masallarından ziyade Doğu kültürünün masallarında genç kızlar, erkekleri aldatıp onların başına dert açan kurnaz, işgüzarlar olarak resmedilirler.

binbir gece masalları binbir gece masallari

Binbir Gece Masalları’nda anlatılan her bir olay aslında kadın erkek ilişkisi hakkındadır. Kadının sürekli cinselliğini kullanarak hileler yapması, kadına kör kütük aşık olan erkeğin kadına kanıp başına dertler açması, her bir masalda aynı ama farklı şekillerde dinleyenlere anlatılmaktadır.

Bakıldığı zaman, masallar, o yörenin kültürünü, adetlerini, yaşam tarzlarını en iyi şekilde sergileyen anlatılardır. Aslında her birinde ders verme amacı olmasına rağmen bir yandan da kendi kültürlerindeki motifleri sergiler.

Arap çöllerinden çıkmış olan bu sihirli dünyanın ürünlerine ilişkin ilk gözlemim, kadınlardan korkan bir toplumun ürünü olduğudur. Her bir hikayede kadınlar, erkeği parasız, pulsuz, sakat bırakır. Zavallı erkek de her bir masalda kanmaya müsait, saf bir aşık rolündedir.

Batı toplumunun masallarında ise, centilmenliklerin ve iyiliklerin dolu olduğu dünyada yalnızca bir kötü kalpli karakter vardır ve bunun cinsiyeti de masaldan masala değişir.


Masallardaki kadın karakterlere bakışın coğrafi alanda farklılık göstermesinin yanı sıra bir de efsanelere konu olmuş mitler vardır ve bunlar tarih boyunca şekil değiştirerek günümüze ulaşmıştır.

Kız Kulesi hakkında 16. yy’dan öncesi bilinmiyor

İstanbul’un sembolü haline gelmiş olan Kız Kulesi ve hikayesi, hemen hemen herkes tarafından bilinir. Dönemin kralının çok sevdiği bir kızı vardır. Fakat bir gün geleceği gören bir falcı, kızın on yedi yaşında bir yılanın ısırmasıyla öleceği kehanetinde bulunur. Buna çok üzülen kral derhal önlem alarak denizin ortasına bir kule inşa eder ve kızını oraya yerleştirir. Böylece kaderi önlemiş olur. Fakat yazılmış olan kader,  sıradan bir çobana nasıl işliyorsa hükümdara da aynı şekilde işleyecektir. Üzüm sepetine gizlenmiş olan küçük bir yılan, kulede herkesten sakınarak yaşayan kızı ısırır ve kralın kızı on yedi yaşında hayata gözlerini yumar.

kiz kulesi osmanli istanbul eski istanbul fotograflari uskudar

Bu hikaye herkes tarafından bu şekilde biliniyor olsa da Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın “Kız Kulesi” adlı kitabında aslında kulenin bu isminin çok da eski olmadığını öğreniyoruz. Kule, 16. yy’ın başlarından itibaren “Kız Kulesi” adıyla anılmaya başlıyor. Yani dramatik hikayesi de o dönemlerde yaratılmış olmalıdır.

Tuncer Baykara’nın kitabında Türkiye coğrafyasında Kız Kulesi ya da Kız Kalesi adı altında yüzlerce yapının bulunduğu anlatılmaktadır. Her birinin hikayesi hemen hemen aynı olup bazıları büyük bir aşkı da konu edinmektedir. Hristiyan bir kralın kızı, kendisi için yaptırılmış olan kulede yaşamaktadır. Daha sonra müslüman bir prens gelip kralı yener ve toprakları fethederek kralın kızıyla evlenir. Çünkü aralarında büyük bir aşk doğmuştur.

eski istanbul fotograflari kiz kulesi 16. yuzyil osmanli uskudar salacak kiz kulesinin tarihi kiz kulesinin hikayesi

Arap masallarındaki kadın resminden ziyade Türk coğrafyasında yaşatılan hikayelerde ve efsanelerde kızlar, kıymetli varlıklar olarak resmedilir ve korunması için kuleler ya da kaleler inşa edilir. Bu hikayeler tarihte Türklerin yaşamış olduğu her coğrafyada aynıdır ve hala varlığını korumaktadır.

Tuncer Baykara’nın geniş bir coğrafyada yaptığı çalışmalarda, kule veya daha büyük çaplı kalelere verilen “kız” ismi ve kendilerine atfedilen bu hikayeler Türklerin yaşadığı ya da bir zamanlar yaşamış olduğu yörelerde mevcuttur. Prof. Dr. Tuncer Baykara’ya göre; “İnsanların en kıymetli varlıkları sayılan “Kız”ları için özel bir yer yaptırmaları, her toplum için olağan sayılabilir. Fakat Hasluck’tan öğrenildiği kadarıyla, öteki toplumlarda bu kadar çok örnek bulmak imkansızdır. O halde bu adlandırmada bir topluma ait kültür unsurlarının etkisini aramak daha doğru olacaktır.” (Kız Kulesi, Prof. Dr. Tuncer Baykara, s.118)


Toplumların kadına bakış açılarını sadece günümüzü analiz ederek anlamaya çalışmak son derece beyhude bir uğraş olurdu. Hakkında saatlerce konuşulan, yüzlerce makale yazılan bu meselelere ilişkin bir de Arap çöllerinden çıkmış masalları, Batı’nın Pamuk Prenses ve Külkedisi’ni ve Türklerin kız kulelerini de katmak istedim.