Küçük Prens: Çocuk kitabı olmayan çocuk kitabı

Küçük Prens, birçok dilde çevirisi olan, dünyada en çok satılan kitaplar arasında yer alan de Saint-Exupéry şaheseri! Çocuk kitabı olarak satılmasına rağmen içindeki derinlikleri çocukların anlayabileceğinden tam olarak emin değilim. Öyle ki, her yaş grubuna hitap eden çocuk kitabı olmayan çocuk kitabı demek daha doğru olur belki de…

küçük prens le petit prince saint exupery

Küçük Prens kitabının ilk sayfalarını çevirdiğimizde yazarın içleri titreten sözü karşılıyor bizi:

“Yaşam, bize bütün kitapların öğrettiğinden daha çoğunu öğretir. Çünkü yaşam, bize karşı direnir. İnsan, ancak engellerle karşılaşıp onları aşmaya çalıştıkça kendini tanıyabilir.”

Bu sözü tam anlamıyla idrak edebilmek için üç kez okudum. Okudum ve dedim ki; “Her gün hayat bize yenilikler sunuyor ve evet çok şey öğretiyor.” Okudum ve dedim ki; “Gözümüzü açtığımız her gün için hayat bizi zorluyor.” Okudum ve dedim ki; “Zorlukları yenerek insan ne kadar güçlü olduğunu anlıyor.”


Küçük Prens’in yazarı Antoine de Saint-Exupéry, hikayeye başlamadan önce kendi çocukluğundan örnek veriyor. Yandaki resmi çizip büyüklere gösterdiğinde herkesin bir şapka gördüğünü ama onun boa yılanı tarafından yutulmuş bir fil olduğunu anlamadıklarını büyük bir üzüntüyle dile getiriyor.

Ve ekliyor; “Büyükler hiçbir şeyi tek başlarına anlayamazlar, onlara durmadan açıklama yapmak da çocuklar için sıkıcı.” Kendi çocukluğunuzu ya da çocuklarınızı düşünün; onların hayal alemine dalamadığınızda, aynı pencereden bakamadığınızda neler olduğunu, sergiledikleri tavrı…

Herkes kendi gezegeninde kendi doğrularıyla yaşıyor

Asıl hikaye yazarın yaptığı uçak kazası sonucu Sahra çölüne düşmesi ve orada asteroid B612 gezegeninde yaşayıp dünyaya bir süreliğine uğramış olan küçük prens ile tanışmasıyla başlıyor. Küçük prens yazarla geçirmiş olduğu süre zarfında kendi gezegeninin artısını eksisini, çiçeğini ve dünyaya gelirken uğradığı gezegenleri anlatıyor. Küçük prens bu gezegenlerde günümüzde karşılaştığımız insan tipleriyle tanışıyor. İlk muhatabı gezegeninde kendisinden başka hiçbir şey ve hiç kimse olmamasına rağmen her şeyi kendisinin yönettiğini söyleyen bir kral.

Ardından tek kişilik gezegeninde kendini beğenmiş ve herkesin kendisine hayran olmasını isteyen bir adam, çok utandığını unutmak için sarhoş olan ve sarhoş olduğu için utanan, bu sebepten dolayı tekrar içen bir adam, sadece yıldızlar benim diyebilmek için deli gibi çalışıp hesap yapan iş adamı, bir günün bir dakika sürdüğü gezegende fener yakıcısı, masa başında oturup kaşiflerin ayağına gelmesini bekleyen bir coğrafyacı… Kısacası her birey aslında farklı bir gezegen ve herkes kendi gezegeninde kendi doğrularıyla yaşıyor.

Birbirimize ihtiyacımız var

Hikayenin en can alıcı yeri, küçük prensin dünyada karşılaştığı tilkinin prensten kendisini evcilleştirmesini istediği an. Burada evcilleştirme birbirine gereksinim duyma, birbiri için eşsiz olma anlamında kullanılıyor. Tilki “Beni evcilleştir, evcilleştirirsen altın rengindeki başaklar altın rengi saçlarını anımsatır bana, o zaman başaklardaki rüzgarları dinlemeye can atarım.” diyor. Tilkiyi evcilleştirmek küçük prense kendi gezegenini, gezegeninde gözü gibi baktığı, her gün suladığı gülünü hatırlatıyor. Gül bahçesine gidip güllere bakıyor ama hiç biri kendi gülü gibi güzel ve özel değil, üzülüyor; “ben gülümü nasıl bırakıp geldim, onun bana ihtiyacı var…” diye. Ve gezegenine dönmeye karar veriyor.


Bir çocuğun gözünden yetişkinlerin hayatı

Yazara anlatacakları biten küçük prens gezegenine dönmek için hazırlıklara başlıyor. Aralarında bağ oluşan yazar küçük prensten ayrılacağı için çok üzülüyor ama küçük prens yazarı teselli etmeyi biliyor.

“Gece yıldızlara bakarsın. Benim ülkem o kadar küçük ki nerede olduğunu göremezsin bakınca. Yıldızım herhangi bir yıldız olacak senin için. Böylece bütün yıldızları gözlemeyi seveceksin. Herkesin bir yıldızı var ve kimsenin ki birbirine benzemiyor. Yalnız sen, herkesten ayrı göreceksin onları. Onlardan birinde ben oturuyorum, ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Gülmeyi bilen yıldızların olacak senin…”

Ve küçük prens yazarın gözleri önünde kayboluyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen yazar her gökyüzüne baktığında küçük prensin gezegenin hangi yıldız olduğunu merak ediyor, hepsine gülümsüyor “bunlardan birinde yaşıyor benim dostum” diye…

Bir çocuk gözüyle yetişkinlerin hayatı… Egoistini, saplantılısını, otoriterini görüyor ve anlıyor kendi ufak dünyasında çiçeğiyle aslında ne kadar mutlu olduğunu. Gerçek hayatta da öyle değil midir? Bilmeyiz elimizdekilerin değerini, ama özleriz kaybettiğimizde. Evcilleştirdiğimiz her şeyden sorumlu olduğumuzu unuturuz ve bizi bekleyen, bize muhtaç olan kişiler olduğunu…

Yaratılanı sevmek…

Bazı şeyler güzel olduğu için güzel değildir aslında, değer verdiğimiz, eşsiz kıldığımız kişiler tarafından yapıldığı için güzeldir. Camdan dışarıya baktığınızda birçok insan görürsünüz, hepsi aynı, hepsi yabancı ama onlar arasında eşsiz kıldıklarınız vardır, belki işten eve dönen eşiniz, belki aracını park eden abiniz.

Kızınızın 23 Nisan’da arkadaşlarıyla sergilemiş olduğu dans belki o zamana kadar gördüğünüz en güzel danstır, çünkü tilkinin tabiriyle sizi evcilleştiren kızınızın dansıdır. Bu olay Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü” sözüyle eşdeğer değil mi?


Güzel kitap, her yaşın okuması gereken bir hikaye. Okuyan tekrar okusun, okumayan mutlaka alsın derim. Şimdiden iyi okumalar dilerim.

“İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez. Gülünü bunca önemli kılan uğrunda harcadığın zamandır.”

Efsanevi Animasyon: Prenses Mononoke


Arzu Emeksiz
Gent/Belçika doğumlu, Gent Üniversitesi Ekonomi Lisans-Gent Üniversitesi Kurumsal Finans Yüksek Lisans mezunuyum. Öğrencilik yıllarımda birçok dernekte başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği yaptım. Küçükken çok kitap okur, kendi çapımda şiir ve yazılar yazardım. Masa, sandalye, çiçek, böcek hakkında saçma sapan şiirlerim bile vardı. Bu yazı merakım üniversite yıllarında Belçika'da bir gazetede köşe yazarlığına kadar gitti. Sonrada burası... Yazmak güzel şey, hele ki yengeç burcu olan ben için.... Çoğu insan anlamaz sizi, ama kalem ve kağıdın kaçışı yok...