Türkiye sosyal devlet mi?

Fotoğraftaki kişiler 3 haftada sadece 25 – 30 TL kazanan 64 yaşındaki Hasan Çetinkaya ve 60 yaşındaki Gazal Çetinkaya… Türkiye’nin bir sosyal devlet olup olmadığının tartışmaya açılması gerekiyor.

Türkiye sosyal devlet mi?

Türkiye bir sosyal devlet mi?

Yıllardır bir türkü tutturulmuş gidiyor! Neymiş efendim, “Türkiye sosyal bir devlettir!”

Külliyen yalan!..


Bu millete “Türkiye sosyal bir devlettir” diye yıllardır yalan söyleniyor…

Sosyal devlet nedir?

Sosyal devlet, kısa ve öz olarak halkın; ekonomik, demokratik ve hukuk alanında haklarının korunduğu devlet modelidir!..

Amacı da ülkede asgari yaşam şartlarını sağlayarak toplumun refah seviyesini ileri taşımak, halkın mutluluğun en üst perdede tutmaktır…

Ortak paydada bu bileşenler oluşmuyorsa bir ülkede sosyal devlet kavramı sadece sembolik kalacak ve içi boş bir tenekeden farkı olmayacaktır!

Sosyal devlet, en temelinde toplumun alt katmanlarında yaşamaya çalışan örgütsel bir kimliği bulunan “yoksul” kavramına savaş açmıştır. Bu da olmuyorsa devlet çolak kalmıştır!

Bu kapsamda örneklerle Türkiye’nin sosyal devlet olup olmadığına bir bakalım…

Yukarıdaki fotoğrafta 64 yaşındaki Hasan Çetinkaya ve 60 yaşındaki Gazal Çetinkaya yer almakta… Bu fotoğraf gündeme dair bir fotoğraf… Bu insanlar 44 yıldır evli ve Gazal Çetinkaya engelli olduğu için sabah eşi ile evden çıkıp akşam kocası Hasan Çetinkaya ile eve girmekte…

Kaç para kazanıyorlar dersiniz?

Ben söyleyim sizlere…

Bu şekilde çöpten topladıkları hurda ile -buraya dikkat- 3 haftada 25 – 30 TL para kazanıyorlar…

Biri sosyal devlet mi dedi?

Güldürmeyin Allah aşkına!..

Yukarıdaki fotoğraf bir örnek; e be kardeşim sen de yani; bunlar ender olaylar diyenler olabilir!..

Hadi öyleyse biraz geçmişe gidelim o zaman ve hafızalarımızı tazeleyelim…

Yıl 2013, yer Konya’nın Ereğli ilçesi…

Bir bebek ve daha 40 günlük…

ayaz bebek maviş eşme

Bebeğin annesi 21 yaşındaki Maviş Eşme çaresizlik içerisinde camları kırık, naylonla örtülü tek odalı bir evde yaşıyordu… 40 günlük bebeği ayazdan donarak öldü! Bebeğin adı mı? Adı, kaderi oldu! Bu bebeğin adı Ayaz’dı…

Sosyal devlet mi?..


Ama, pardon!..

Bizim sosyal devletimiz var değil mi?!..

Soma’da hayatını kaybeden şehit madenci Tezcan Gökçe’nin babasına da devlet sahip çıktı ve büyük bir lütufta (!) bulundu! Ne mi dersiniz?

Karaman Valiliği, tam tamına 11 TL‘lik müthiş (!), gıcır mı gıcır kapkara bir lastik ayakkabı almış ve Recep Amca’ya hediye etmişti…

11

Sosyal devlet mi?

Hadi, alın size 2015 yılı Mayıs ayına ait İstanbul’un merkezi Taksim’den başka bir fotoğraf…

torunlar

Bu kadın Van’dan İstanbul’a gelmiş, “kimsesiz” olan bir kadın… Bu kadın bu halinde kirada oturup, faturalarını ödeyemeyen, 4 torununa bakmak için çöpten ekmek toplayan bir kadın…

Bu kişiler Türkiye’deki yüzlerce binlerce kişiden yalnızca birkaçı…

Hatırlar mısınız?

Biri çıkıp bir gün şunu söylemişti: “Biz ‘kimsesiz’lerin kimiyiz! Bunun için buraya geldik.” demişti. İşte size kimsesiz bir kadın; ama sormak lazım  şimdi, bu “kim” nerede?..

Bu aşağıdaki fotoğrafta da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun fakir (!) kahvaltı sofrası…

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kahvaltı sofrası…

İsraf, sadece dinin iliklerinde kalmış başıboş bir kavramdır. Türkiye’de de küfleşmiş bir sözcük niteliği taşımaktadır!..

Bir ülkede fikir yerine köşkler, saraylar; demirden gemicikler üretiliyorsa o ülkede sadece betondan üretilmiş, ruh duygusu olmayan; fikri, ilmi olmayan insanlar ortaya çıkar…

Güya sosyal devletiz!..

Bu yüzden Gazal Teyzelerin olduğu bir Türkiye’de sadece gazel okunur…

Şimdi soruyorum, biz mi sosyal devletiz?

Kusura bakılmasın ama n.h sosyal devletiz!

İlgili yazılar

Devlet ananızı nasıl ağlatır?

Kağıt toplayıcı öğretmen adayı Ramazan Gezer

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü: Bir yalana inanmak


Çöpe Atılan Yemekler Açlıktan Ölen Çocuklar


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…