Minyatür sanatı nedir? Gülçin Anmaç: Minyatür aşktır!

Daha çok muhafazakar kesimin sanatı olarak algılanan minyatür aslında yozlaşmaya ve ayağı yere basmayan taklit dönüşümlere, zevksizliğe karşı duruştur, yaşama ve dünyaya saf bir çocuğun kirlenmemiş temiz bakışıdır.

Gülçin Anmaç

Minyatür sanatı nedir? Gülçin Anmaç: Minyatür aşktır!

‘Eğer bir işin başında siz anlamadan gün ağarıyorsa, o iş değil aşk oluyor. Bir işi aşk ile yaptığınızda ise kazanç, hırs, hesap, çıkar gibi tüm maddi kavramların dışına çıkıyorsunuz.


Benim sanat aşkım, hayata geçmeyi bekleyen fikirlerin baskısı ve üretme azmi ile birleşince güçlü bir isteğe dönüşüyor. Her zaman minyatür çalışırken mutlu olurum, elime fırçamı aldığım an nefes almaya başlarım’ diye açıklıyor saflığı, çizgi ve renkleri sabırla nakışlayan Gülçin Anmaç.

Sanatın aşk olmadan yapılamayacağını, sığ derinliklerin renklerinin cansız kalacağını, inilebilecek en son noktaya varmak gerektiğini ve gerçek sanatçı duruşunun sınırsız olduğunu belirtiyor: Aşık olanlar ve olduğunu sananlar…

Bediuddin- i Tebrizi’ den, Matrakçı Nasuh’ a; Nakkaş Osman’ dan, Seyyid Lokman’ a, hatta Budizm ve Maniheizm dinlerinin etkisinde kalan Uygur yapıtı minyatürlere kadar zamanın kalbinden günümüze tüm renkleri ve çizgileri getirmiş bir sanatçıdır Gülçin Anmaç.

Tezhip; altınlama

Minyatür, tezhip, nakkaş kavramlarını açıklayabilir misiniz?

Gülçin Anmaç: Eski bir süsleme sanatı olan tezhip; altınlama anlamına gelir ama çalışmalarda ayrıca boya da kullanılır. Daha çok el yazması kitaplarının sayfalarını ve hat levhalarının kenarlarını süslemek için yapılır, çok ince ve özenli çalışılır. Tezhip eğitiminde, klasik motifleri çizmeyi, kompozisyon oluşturmayı, tüm kuralları, murakka ve aher uygulamayı, fırça, boya ve altın kullanmayı öğrenirsiniz. Çini motiflerinde ve minyatür içinde giyim ile objeler üzerindeki desenlerde tezhipte kullanılan motifler çalışılmıştır.

Bundan dolayı, tezhip eğitimi bitirildikten sonra minyatür eğitimine geçilmesi, bu sanatta geleneği ve kuralları öğrenme açısından önemlidir. Kitap resmi sanatı için çok yaygın olarak kullanılmış olan ‘minyatür’ terimi, yazma eserlerdeki konuların detaylı bir çalışma ile süslenerek resimler ile açıklanmasıdır. Kelime olarak minyatür adını, ortaçağ Avrupası el yazması kitaplarının bölüm başlarının ilk harflerini süsleyen kırmızı renkli ‘minium’ denilen boyadan alır.

Eski Türk kaynakları kitap resmi için ‘Nakış Resim’, ‘Tasvir Sanatı’ ; minyatür yapan için de ‘resim yapan ressam’ anlamında ‘Nakkaş’, ‘Musavir’ gibi sözcüklere yer verirler. Minyatür sözcüğü küçük anlamına gelmekten ziyade, kendine özgü bir kitap resim sanatı tekniğini ifade eder. Nakkaşlar dinsel konulardan, yöneticilerin yaşam biçimlerine, şehir tasvirlerinden, önemli olaylara kadar bir çok konuyu işlemişlerdir.

Osmanlı minyatürlerinin çoğunda günlük yaşam anlatılır; padişahın seferleri, gezilen şehirler, şehzadelerin sünnet düğünleri, av partileri resmedilmiştir. Peygamberler tarihi ve dini konular daha az işlenmiştir. Minyatürlü yazmalar, nadir ve çok ince el işçiliği olması, altın gibi değerli malzeme kullanımı, saray nakışhanesinde kolektif bir çalışma ile gerçekleşmesi bakımından değerli bir sanat olmuştur.

Gülçin Anmaç, minyatür sanatına olan hayranlığını açıklarken, resim çalışması yaptığı dönemlerde çok ince çizip boyadığı için, geleneksel sanatları daha iyi yapabileceği hocaları tarafından kendisine söylenmiştir: Bizi bize anlatan bir sanattır. Eski bilgiyi ve zanaat marifetlerini, yeni ve özgün kompozisyonlarla yeniden işlemek çok keyiflidir. Şehir görüntülerini, tarihi olayları veya efsane ve halk hikayelerini minyatür aracılığı ile anlatmayı çok seviyorum. Minyatür sanatı bir çok farklı konuyu, dönemi ve bakışı bir eser üzerinde toplamamı sağlayacak yapısı ile bana hikayelerimi tüm yönleriyle anlatma şansı veriyor. Bu özelliklerinden dolayı, başladığım zamandan bugüne hikayelerimi minyatür ile anlatmaya devam ediyorum.

Ders aldığınız hocaların misyonunu devam ettirdiğinizi düşünüyor musunuz?

Gülçin Anmaç: Benim şansım bu işi iyi bilen iki büyük sanatçının hocam olmasıdır. Değerli hocam ve bu sanata çok emeği geçen Cahide Keskiner kendi üslubunda güzel eserler üretmiştir, minyatür ve tezhip sanatımızla ilgili çeşitli kitapları da bulunmaktadır. Minyatür sanatının tüm inceliklerini öğrendiğim, şehir ressamı da diyebileceğimiz mimar merhum Nusret Çolpan hocam çok üretken olduğu ve çok sayıda özgün eserler ürettiği bu sanatı tuale, porselene, duvara büyük boylarda çiniye çalışarak geniş kitlelerle buluşturmuştur. Geleneksel sanatlarda hoca-öğrenci ilişkisi, usta-çırak ilişkisi gibidir. Hocanızı dikkatlice izleyip bu sanatları anlamaya çalışırsınız. Kaçınılmaz olarak doğru kabul ettiğiniz etkilerin izleri, yaptığınız işlerinizde görülür.

Gülçin Anmaç

Geleneksel Türk El Sanatları

Sanat yaşamınız nasıl devam etti ve neler yaptınız? 

Gülçin Anmaç: Çalışırken de hobi olarak başlayan sanat yolculuğum, bir süre sonra her şeyin önüne geçmeye başladı. Uzun bir süre hafta içi iş, hafta sonu kurs ve gece sanat üretimi şeklinde devam etti hayatım. Sonra şartlar elverdiği zaman sadece sanat ile ilgilenmeye başladım. Çeşitli şehirlerde ve yurtdışında düzenlenen kırktan fazla sergiye katıldım; belgesel filmler, dergi, kitap, broşür, ödül, çini, animasyon çalışmaları ve farklı projeler için minyatür çalışmaları ile desen çizimleri, tasarımlar yaptım.

Yüze yakın özgün minyatürümün bir kısmı, yurtiçi ve yurtdışındaki özel ve resmi koleksiyonlarda bulunmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ nın, Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı ile Geleneksel Türk El Sanatları Sanatkârı onayını ve Sanatçı Tanıtma Kartı’nı aldım. Çini üzerine büyük ebatlarda minyatür çalışmak, belgeseller için veya istenilen projeler için farklı fikirleri barındıran minyatürler yapmak, ödül ve takı gibi değişik malzemelerde denemeler yapmak benim için bu işin heyecanının hep devam etmesini sağlıyor.

Minyatür sanatının günümüzdeki durum ve önemi nedir; minyatür sanatı ile konusunu geçmişten alan etkinin dışına çıkıp, başka imgeler ve daha modern figürler işlenebilir mi?

Gülçin AnmaçGülçin Anmaç: Kuvvetli bir anlatıma ve kendisine özgü bir estetik yapıya sahip olan minyatür sanatı, asırlar boyunca değişik kültürler ve çeşitli üsluplar altında gelişimini sürdürmüştür. Kitap resimleme sanatı olarak kabul görmüş ve metni açıklayıcı, destekleyici olarak yüzyıllar boyunca yazma eserlerde kullanılmıştır. Selçuklu İmparatorluğu döneminden itibaren, Osmanlı İmparatorluğu’ nda da devam ederek, hükümdar saraylarında daima bir nakışhane bulunmuştur. Bu nakışhanede bir minyatürlü eserin hazırlanması: Yazar, hattat, katipler, nakkaşlar, altın ezenler, tahriri çekenler, cilt ustaları, müzehhibler gibi geniş bir kadroyla yapılan kollektif bir çalışmaydı. Minyatürün en büyük özelliği, uzaklık görümünün belirtilmemesi ve perspektif ile gölgenin kullanılmamasıdır. Türk minyatür sanatında hayal ürünü olmayan, gözleme ve belgelemeye dayalı olan çalışmalar görülür.

Her şey doğru çizilir ama aynen çizilmekten kaçınılır.

Soyutlama büyük bir uyum içinde kullanılır. Bu sanatı gerçekleştiren nakkaş, yaptığı her çizimde doğayı, canlıları birebir ve aynen kopyalamaktan özellikle imtina ederek, gölge ve derinlikten kaçınarak ve belli oranlarda da onları stilize ederek anlatmak istediğini resmeder. Her şey kontürle belirtilerek canlı, parlak renkler ile boyanır.


Figürler, objeler birbirini kapatmayacak şekilde ve aynı büyüklükte istiflenerek yerleştirilir, bütün detaylar en ince ayrıntısına kadar işlenir. Minyatür sanatının tüm bu özellikleri, bir konunun tam ve gerçekçi olarak anlatılmasını mümkün kılar. Minyatür ile günümüzün modern hayatını ve özellikle şehirleri çalışıyorum. Ama genelde eski dönemler ve hikayelerin tercih ediliyor olmasını konularının derinliği, hikayelerin bir çok kişiye, döneme mal olmaları ve giyim, ev, doğa gibi estetik yönlerin geçmişte daha güçlü olması olarak açıklayabiliriz.

Işık, gölge ve perspektifin bu sanat dalı için geçerli olmadığını söylediniz. Minyatürü nakışlarken asıl önemli durumlar hangisidir, nedenleri ve anlatmak istediği nedir?

Gülçin Anmaç: Klasik sanatlarımızın temelini ve gelişimini İslam Sanatı etkileri ve felsefesi besler. Fotoğrafın olmadığı bu zamanlarda yapılan iş çok önemlidir ve kayıtların doğru olmasına çok dikkat edilmiştir. Bizim minyatür sanatı geleneğimizde tarihi belgeleme üzerine yapılan çalışmalar daha yaygındır. Örneğin, sefere giderken orduya eşlik eden grup içerisinde olayları yazılı kayıt eden ve gördüklerini birebir resmeden nakkaş da dahildir.

Bir hikayeyi resmetmek için figür çizilebilir ama onu ete, kana bürünmüş hale getirmekten çekinilmiştir. Derinlik vermeden, ışık gölge etkisi olmadan, cansız gibi görünen ve hatta stilize olan figürler kullanılmıştır.

Çocuk resmi bile etki altında olmadığı ilk döneminde renk yalınlığı ve tek boyutlu oluşu, fazlalıkları atıp sadeleştirmesi sebebiyle minyatür sanatına yakındır. Bu nakış aslında giderek modern bakışın kaydığı ve kabul ettiği bir bakıştır. Asıl görüntünün her türlü kaydının yapılabildiği bir zamanda, görünenin ötesine ulaşma çabası modern sanata bunu yaptırır, ama ulaşılan ortak sonuçların felsefesi farklıdır.

Minyatür eserlerini hangi gözlem açımız ve anlayış ile yorumlayabiliriz?

Gülçin AnmaçGülçin Anmaç: Minyatürde perspektif, gölge-ışık tamamen yok denilemez, kullanıldığı dönemler olmuştur ama bunlar daha yakın dönemlerdir. Minyatürde her şey çizgi ile sınırlıdır, bütün objeler çizgi ile kontürlenip, önemine göre daha büyük ve küçük olarak resmedilir. Minyatürde genelde bütün konulara kuşbakışı bakılır ama objeler önden görülür ve nesneler birbirinden bağımsız birimler olarak ele alınarak her biri en iyi anlatılacak bakış açısıyla verilir. Bazen, eserde konu olarak önem taşıyan nesne ya da figürler (Padişah gibi) ötekilerden daha büyük gösterilir. Rönesans’ a kadar dünyada resim sanatının anlatım tarzı da budur. Sonrasında ise resim sanatında iki boyutlu bir yüzey üstünde hacim ve mekan duygusu uyandırabilmek için perspektif kuralları uygulanmıştır. Nesnelerin uzaklatıkça küçülmesi, paralel çizgilerin bir noktada kesişir gibi görünmesini aktardığınızda resme başka bir boyut katmış olursunuz. Minyatürde perspektif olmayışı eksiklik değil, bütün ayrıntıyı olduğu gibi yansıtabilme üstünlüğünü sağlamaktadır. Ayrıca artık çağdaş bakış bir objeyi olduğu gibi görmeme şeklinde ki, bu da minyatür bakışıdır.

Minyatür Sanatının daha geniş kesimlerce benimsenmesi için yapılanlar nelerdir, bu sanatı isteyen herkes yapabilir mi?

Gülçin Anmaç: Minyatür sanatı diğer geleneksel sanatlarda olduğu gibi usta-çırak ilişkisi ile öğrenilen bir sanattır. Minyatür sanatındaki öğrenme ve gelişme süreci zorludur ve hoca bu sanatta çok önemlidir. Bu sanat için gerekli olan, geleneksel sanatlara ait çizim ve boyama özelliklerini bilmek, nakkaş titizliğine sahip olmak ve özgün eserler üretme yeteneğidir. İnsanların ruhuna yakın olan sanat, kalpleri yumuşatır, zıtlaşmayı ortadan kaldırır, sanat ruhun inceldiği yerdir. Bu konuda resmi ve özel kurumlar çerçevesinde desteklenen bu sanatımızın anlatıldığı kurslar ile herkes eğitim alabilmektedir. Özenli ve sistemli bir eğitim ile herkes bu işin işçiliğini yapabilir. Özgün eser üretebilmek için ise yaratım gücü, fikir zenginliği, sanat birikiminiz, yeteneğiniz ve başarılı kompozisyon oluşturabilme yetkinliğiniz yanında çalıştığınız konuya hakim olma, yeterli bilgiye sahip olmak gibi bir çok etkenin bir arada olması gerekmektedir.

İstanbul Üniversitesi Klasik Türk Bezeme Sanatları Atölyesi

Gerek uluslararası, gerekse yurt içinde minyatürlerinizi sergiliyorsunuz, bu sanata olan ilgiden, çalışmalarınızdan söz edebilir misiniz?

Gülçin AnmaçGülçin Anmaç: İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’ ne bağlı İstanbul Üniversitesi Klasik Türk Bezeme Sanatları Atölyesi‘ nde ve kendi atölyemde çalışmalarıma devam etmekyeyim. Doğru danışman ve bilgilendirmelerle estetik ve düzgün yapılan eserlerin oluşması ve bu sanata olan ilginin bir bilgiye, görgüye dönüşmesi minyatürün gelişimi için önemlidir.

Günümüzde minyatür eserler, daha büyük ebatlarda çalışılmakta ve aynı resim gibi duvarlara asılmaktadır. Ben minyatürün çini üzerine uygulanmasından ve yaptığım çini tasarımlarından çok mutlu oluyorum. Çünkü geleneksel olan ve derin bir tarihi birikimi barındıran iki sanat birbirine yoldaşlık ediyor. Çini üzerine yapılan minyatürler, büyük ebatlarda oldukları ve dış mekanlarda kullanılabildikleri için, bizim sanatımızı tanıtma ve daha çok insanla paylaşma açısından çok önemlidir.

Konu olarak çalışılacak dönemi, tüm özellikleri ile inceliyor, doğru olmasına dikkat ediyorum. Mekan çalışacağım zaman minyatürde, tüm mimari eserlerin yerine tam olarak yerleşmesine ve doğru olmasına çok dikkat ediyorum. Ön çalışma ve bilgi toplama kısmı, bazen boyama kısmı kadar uzun sürüyor. Her işte bir çok şey öğrenirim, her bir minyatür okul gibidir benim için. Çok değerli bir kültürel mirasımız olan sanatlarımzı olabildiğince geniş kitlelere ulaştırmak ve tanıtmak, kültürel bütünlük ve zengin geçmiş mirası sahiplenmek açısından çok önemlidir.

Yurtdışı sergi ve festivallere gittiğinizde özgün olmanız önemlidir. Bir çok ülke sanatçısı içerisinde bizim kültürümüzün zenginliklerini yansıtan özgün eserler ile ülkemizi temsil etmek her zaman gurur vericidir. Ayrıca aynı dili konuşmadığınız ve farklı hayatlara sahip olduğunuz insanlar ile ortak duygu ve duyarlılıkları sanatın nasıl sağlayabildiğine şahit olmak harikadır.

Giderek ilginin arttığı minyatür sanatı, tarihimizden gelen, bize ait kültürümüzü yansıtan ve kendimizi başka kültürlere en iyi ve güçlü bir şekilde anlatabileceğimiz bir sanatımızdır.

Biyografi: Gülçin Anmaç

Gülçin Anmaç
Gülçin Anmaç

Gülçin Anmaç Almanya’ da doğdu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sağlık Koleji’ ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji bölümünü bitirdi. Tezhip çalışmalarına 1996 yılında tezhip ve minyatür sanatcısı Cahide Keskiner ile başladı. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ nın, Kadıköy Aziz Berker İlçe Halk Kütüphanesi’ nde

düzenlediği Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Tezhip Kursu’nu 2002 yılında başarıyla bitirdi. Minyatür çalışmalarına 2002 yılından itibaren, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı bünyesinde faaliyet gösteren Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver Nakışhanesi’ nde mimar ve minyatür sanatcısı Nusret Çolpan ile devam etti. Hocasının kendi atölyesi, nakışhane ve farklı mekanlardaki sanat aktiviteleri ile eğitimlerinde asistanlığını yaptı ve 2008 yılında icazetini aldı. TRT’ nin hazırladığı Mevlana’ nın hayatını anlatan Mevlana Celaleddin Rumi belgesel filmi ve DoğaBel’ (Ulusal Doğa ve Kültür Belgeselleri Derneği) in Kayseri Tuzla Gölü’nde Doğa Dostu Tuz Çıkarımı Projesi kapsamında hazırladığı ‘Göldeki Bereket’ filmi için minyatür çalışmaları yapmıştır.


Eserlerinin Bulunduğu Yayınlar:
– Divriği Ulucamii ve Şifahanesi Taş Bezemeleri, İstanbul, 2004
– Kayseri Selçuklu ve Osmanlı Mimarisi ve Bezemeleri, Kayseri, 2006
– Amasya Selçuklu ve Osmanlı Mimarisi ve Bezemeleri, İstanbul, 2007
– Minyatür’de Mevlana ve İstanbul, İstanbul, 2007

Mürekkep ve Kamışın Aşkı: Hat Sanatı