1. Dünya Savaşı’nın 100. Yılında Aynı Cephelerde Barış Bir Rüya

Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Savunma Bakanı, 2014 Bütçe Sunum açıklamasında; Eylül 2014 tarihinde Galler’de gerçekleştirilen NATO Zirvesinde alınan bir kararda, bağlısı olan ülkelerin savunma harcamalarını artırmalarını ve bu harcamaların yüzde yirmisinin silahlanmaya ayrılması gerektiğini söyledi.

Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, Irak, Suriye, Libya ve Yemen Batılı ülkelerin yeni savaş cephesini oluşturacağını da yapılacak hazırlıklardan öğrenmiş bulunmaktayız. Yeni bir ‘Dünya Savaşı’nın çanları çalmaktadır!

indigo-dergisi-aralik-2014-111-kapak-orta-dogu-savas

1. Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılında, üçüncüsünün eşiğinde olduğumuzun ne kadar farkındayız?

Yüz yıl önceki savaşın asıl amacı, uluslaşmaya başlayan batılı emperyalist devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının paylaşması, tek güç haline gelerek, yeni pazarlar oluşturma çabası mıydı? Yüz yıl sonrasına, yani günümüze baktığımızda içinde bulunduğumuz coğrafyanın savaş cephesinde, neden ve sonuç olarak değişen bir şeyin olmadığını dehşetle görüyoruz.


Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Savunma Bakanı, 2014 Bütçe Sunum açıklamasında; Eylül 2014 tarihinde Galler’de gerçekleştirilen NATO Zirvesinde alınan bir kararda, bağlısı olan ülkelerin savunma harcamalarını arttırmalarını ve bu harcamaların yüzde yirmisinin silahlanmaya ayrılması gerektiğini söyledi. Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, Irak, Suriye, Libya ve Yemen Batılı ülkelerin yeni savaş cephesini oluşturacağını da yapılacak hazırlıklardan öğrenmiş bulunmaktayız. Yeni bir ‘Dünya Savaşı’nın çanları çalmaktadır!

[quote]‘Kitle imha silahları var!’ yalanıyla Irak işgalinin ardındaki gerçeğin petrol kuyuları olduğunu yeryüzünde sanıyorum bilmeyen kalmadı. Yirmi birinci yüz yılın yeni savaşlarının da ‘Yalan- Algı’ üzerine kurulacağını artık kabul etmemiz gerekmektedir! [/quote]

Altın rezervleri yüzünden Afganistan; yeraltı madenlerinin zenginliğinden Libya, emperyalizmin kendine bağımlı kıldığı Mısır; Arap Baharı ile ılımlı İslam’a dönüştürülmek istenilen Tunus ve Ortadoğu’nun ele geçirilemeyen asi çocuğu Suriye! Emperyalizmin yeni pazarlar uğruna evsiz bıraktığı insanlar, mülteciler, ölümler ve halen söylenmekte olan demokrasi yalanları! Yoksa dünya üçüncü savaşını yaşamakta ve bizler kandırılmakta mıyız?

savaş-İndigo Dergisi

1914 yılının Ağustos ayından, 1918 Kasım’ına kadar süren 1. Dünya Savaşı, çok geniş bir bölgeyi içine alan uluslararası paylaşım kavgalarının sonucudur. Günümüzde, Arap Baharı veya demokrasi götürülmesi gereken ülkelerin yeniden dizayn edilmesi için oluşturulan ve uygulamaya konulan BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) yüz yıl önceki savaşın devamı olduğu bilinmelidir! Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’da adına Arap Baharı denilen; Suriye, Irak, Libya, Mısır ve Tunus’da yaratılan ayaklanmaların ve bölünmelerin başlangıcı 1.Dünya Savaşı’na kadar gitmektedir.

On sekizinci yüz yılda ‘Sanayi Devrimi’ ni gerçekleştiren İngiltere, sömürgesi altına aldığı devletlerle büyük bir imparatorluk kurdu. On dokuzuncu yüz yılda Almanya, Fransa, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde, sanayileşme yönünde atılım içerisine girdiler. Yirminci yüz yılın başlarına gelindiğinde, İngiltere’nin karşısına Almanya gibi büyük bir güç çıktı ve sömürgelerden pay almak istedi. Bu pazar kavgasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan toprakları savaşın değişmez sahnesi oldu!

Sanayileşmesini tamamlayıp yeni sömürgeler arayan itilaf devletleri, 1. Dünya Savaşı’nda silah teknolojilerini de günümüze uzayacak biçimde geliştirdi ve yeni bir sanayinin doğmasının yolunu açtı! Tanklar, savaş uçakları, makinalı tüfekler, denizaltılar, kablosuz iletişim ve sonar bu savaşta geliştirilip, etkin olarak kullanıldı. Günümüzde silah tröstleri, işgal edilen üçüncü dünya ülkelerinde yeni silahlarını deneme şansını da yakalamakta ve Pazar paylarını arttırmaktadırlar!

1. Dünya Savaşı

Yukarıda değindiğimiz gibi, sanayi devriminin tamamlanması sonucunda uluslaşmayı başaran devletlerin Pazar ve hammadde arayışı, sömürgecilik yarışını da beraberinde getirdi. Ekonomik yarış, devletler arasında bloklaşmayı ortaya çıkardı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek’i işgal etmesi, Sırbistan ile arasında gerginliğe neden oldu ve Sırp bir militanın Avusturya Velihat’ına suikast düzenlemesi gerilen ilişkilerin kopmasına, 1.Dünya Savaşı’nın başlamasına neden oldu. 1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nden önce Rusya’nın sıcak denizlere inme ve yayılma arzusu; Almanya ve Fransa arasında Alsac-e Lorainne bölgesinde doğan çekişmeler de savaşın fitilini ateşledi.

[quote]Avusturya ile Sırbistan arasında başlayan çatışma; Almanya, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin de katılımıyla Dünya Savaşı halini aldı.[/quote]

1.Dünya Savaşı’nda bloklaşan devletlere bakacak olursak;

İttifak Devletleri:Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya ( daha sonra taraf değiştirdi), Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan.


İtilaf Devletleri:İngiltere, Fransa, Rusya, Romanya, İtalya, Portekiz, Yunanistan ve Sırbistan.

Her ne kadar ayrı koalisyonlarda yer aldıkları gibi görünse de bu ülkeler, emperyalist amaçlar güttüklerinden dolayı aynı takımın oyuncularıdır; Osmanlı’nın paylaşımında küçük-büyük rol almışlardır!

İndigo Dergisi
Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşa çekmesinin en önemli nedenlerine bakacak olursak; yeni cepheler açarak yükünü hafifletmek, Halife’nin nüfuzundan yararlanmak, petrol bölgelerini kontrolü altında tutmak, İngiltere’nin sömürgeleri ile olan bağlantılarını kesmek, boğazlardan Rusya’nın geçişini engellemek olduğunu göreceğiz. Osmanlı Devleti’nin Savaşa girme nedeniyse kaybettiği gücüne yeniden kavuşma isteğinden başka bir şey değildir. Almanya’nın savaştan mutlak galip olarak çıkacağına inanıyordu. İngiltere ve Fransa’nın Kapitilasyon ve Duyun-u Umumiye kaynaklı ekonomik baskısından kurtulmak istemesi de Osmanlıyı savaşa girmekte istekli kılmıştır!

30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile bu savaşın tek yenileni Osmanlı Devleti oldu! Bu antlaşma sonucunda, boğazların denetimi itilaf devletlerine bırakıldı; Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulabilmesi için, herhangi bir direnişte bölgenin işgal edilmesi; Osmanlı ordusunun terhis edilerek, pasif duruma getirilmesi; donanmanın itilaf devletlerine teslim olması; demiryollarının, ulaşım ve haberleşme araçlarının denetiminin bırakılması Osmanlı Devleti’nin kayıtsız şartsız yenilgisini belgeledi!

Iraqi Freedom-ırak savaşı-indigodergisi

Sonuç:

İnsanlığı büyük bir hızla içine çekmekte olan ve dehşetini henüz yaşamadığımızdan ‘Yeni düzenin yeni savaşlarına’ saplanıp kaldığımızın henüz farkında değiliz! Sürekli bir istikrarsızlık ve güç krizi içinde kaosu oluşturan kapitalist sistemdir. Kapitalizmin küresel güç haline gelmesi emperyalizmi doğurmuştur. Sermayenin küresel-insanlık üzerinde egemenliğine dayanan kapitalizmin çürüyen halidir emperyalizm.

[quote] Dünya yüz yıl öncesinden günümüze dek geçen süreçte, emperyalist ülkelerin sömürge alanlarını genişletebilmek için, üçüncü dünya ülkelerini ve yoksul-yoksun insanlarını haksız savaşların cehennemine sürdüğü bir oyun alanına dönüştü. Emperyalizm girdiği hiçbir ülkeye demokrasi ve özgürlük getirmedi. Tröstlerin-tekellerin hegemonyasını ve onların çıkarları doğrultusunda kaos siyasetini sürdürdü.[/quote]

Emperyalizmin küresel güç haline gelip yükselmesiyle, militarizmin gelişmesi doğru orantılı oldu. Kapitalizmin emperyalist aşamasını, militarizm ve yayılmacı savaşları anlamadan idrak edebilmemiz mümkün değildir. Günümüzün kapitalist güçleri, Amerika Birleşik Devletleri’nin liderliğinde oluşturdukları koalisyonlarda gönüllü olarak yer alarak, derinleşen ve süreklilik kazanan ekonomik-siyasi krizlerin üstesinden gelebilmek için, hedef seçilen ülkelerin etnik, dini, ideolojik farklılıklarını demokrasi olarak sunmakta; kışkırtılan halk isyanlarını kendi politik amaçlarına alet etmektedirler. Emperyalizmin hegemonya savaşları, alan olarak bölgesel görünse de içerik olarak bir dünya savaşı niteliğini kazanmaktadır!

isis-isid-suriye-savas-orta-dogu

İçinde bulunduğumuz tarih diliminde, dünyanın çeşitli bölgelerinde ve ülkelerinde birbiri ardına patlayan isyanlar, halk ayaklanmaları, siyasi koşulardaki ani değişimler emperyalizme hizmet etmektedir. Emperyalist güç, üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki büyük karşıtlığın tetiklediği ve radikal dini inançlarla soslanan isyan dalgalarını, siyasi gericiliği önce tırmandırmakta, daha sonra demokrasi adına insan-kültür kıyımlarıyla bastırmaya çalışmaktadır.

Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesinin giderek büyümekte olduğu günümüzde ‘zengin ve ileri’ kuzey ülkelerinin işçi sınıfı, hem devrimci bir önderlikten, hem de ciddiye alınabilecek bir sendikal örgütlükten yoksundur. Gelişmiş kuzey ülkelerini siyasetçilerin dışında tröstleşen şirketler yönettiğinden, toplumsal bir muhalefetle karşılaşmamaktadırlar. Kuzey dünyasının ekonomik çöküşüne ve emperyalist devletler arasındaki çelişkilerin keskinleşmesine bağlı olarak; bir yandan emekçi sınıf ve halkların hakları, elde ettikleri demokratik kazanımları tehlikeye girmekte; militarist, ırkçı, yabancı düşmanı ve faşist eğilimler güçlenirken, bir yandan da silah şirketleri zenginleştirilmektedir. ABD, Rusya, Çin, Ukrayna, Suriye, Avrupa Birliği, İran gibi ülkelerin taraf olacağı yeni paylaşım savaşları kapıda beklemektedir!


NATO’nun silahlanma harcamalarının arttırılması isteğini bu bağlamda değerlendirirken, Türkiye ‘Değerli Yalnızlığı’ndan dolayı, kimlerle dost olabileceğinin analizini ‘Yeni Osmanlı’ ülküsünden uzaklaşarak yapmak zorundadır.