Kahrolsun Desek Faşizm Kahrolur mu?

Bir ideolojinin maddesel, ekonomik temeli iki yönlüdür. İdeoloji dolaylı yoldan toplumun ekonomik yapısına bağlıdır; dolaysız yoldan bu öğretiyi üreten ve toplumun ekonomik yapısıyla belirlenen insanların kendilerine özgü zihinsel yapılarına bağlıdır. Böylece, akıl dışı, ideolojik bir ortamda yetişen insanlar, akıldışı “kişilik yapıları” kazanırlar.

indigo-faşizm-bayram sarı

Wilhelm Reich’in Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı:

Sermaye diktasına kısaca faşizm diyebiliriz. Avrupa’da 1. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan faşizm İtalya ve Almanya’yı etkisi altına aldı.

Peki “aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşması” ile aydınlanma çağını yaşayan Avrupa’da faşizm nasıl kendine yaşam alanı buldu?


Wilhelm Reich (1897-1957) “Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı” adlı kitabında, ırkçılığı faşizmin bir öğesi, “Alman faşizminin tutunduğu ana menteşe ırk kuramıdır” diyecek kadar önemli, asal bir öğesi olarak görür.

Bir ideolojinin maddesel, ekonomik temeli iki yönlüdür. İdeoloji dolaylı yoldan toplumun ekonomik yapısına bağlıdır; dolaysız yoldan bu öğretiyi üreten ve toplumun ekonomik yapısıyla belirlenen insanların kendilerine özgü zihinsel yapılarına bağlıdır. Böylece, akıl dışı, ideolojik bir ortamda yetişen insanlar, akıldışı “kişilik yapıları” kazanırlar.

Faşist kişilik yapısı belli partilere, ırklara, uluslara özgü değildir.

Dahası, kişilik çözümlemesi alanında yaptığı deneylerle, faşist duyarlılığın ve düşüncenin bazı öğelerini taşımayan tek canlının bulunmadığı, sonucuna varmıştır. Irksal önyargıların etkilerinin genişliği, dünyanın dört bir yanına yayılmış bulunmaları, bunların kaynağının insan beynindeki akıldışı kesim olduğunu göstermektedir. Öyle ki, ırklar kuramı faşizmin uydurduğu bir şey değildir; tam tersine, ırksal nefret, bu nefretin siyasal alanda dile getiriliş biçimi olan faşizmi doğurmuştur.

Irkçı öğreti, orgazm güçsüzlüğü çeken insanın kişiliğinde dışa vuran biyolojik bir hastalıktır. Faşizm, makineci buyurgan uygarlıkla onan makineci gizemci öğretisi tarafından ezilen insanın temel coşkusal tutumudur, bir coşkusal vebadır.

Ne var ki bu hastalığın kökleri derindedir. Bu bakımdan faşizm, ilk güdüleri, biyolojik güdüleri, binlerce yıldır baskı altında tutulan sıradan bireyin akıldışı kişilik yapısının dile gelmesidir.

Reich faşizmi, nesnel koşullar bakımından ekonomik bunalıma ve emperyalist eğilime bağlayan (Marksist), öznel koşullar bakımından cinsel güdüleri bastırılmış insanın akıldışı, gizemci kişilik yapısına bağlayan (Freud) bir sentezle açıklamaya çalışmaktadır. Bu iki olgu arasındaki bağlantıyı, anlayabildiğimiz kadar, ırkçılık kuramının sağladığını düşünmektedir. Ekonomik ve psikolojik öğelere bu ideolojik öğenin de katılmasıyla Faşizm, Reich’a göre bir kitle eylemine dönüşür.
faşizm
Cinsel baskının biriktirdiği öfke ise, nesnel davranmayan, ırkı karışık halklarla, kendilerinden Aryan ırkının saflığını bozma tehlikesi gösteren Yahudiler’e yöneltilir. Bu öfke kendini Yahudiler’e eziyet etmek gibi sadist biçimlerde ortaya koyabilir. Irkçı kuram içinde Cermen kanının Yahudi kanıyla zehirlendiği görüşü, Alman düşünüşünün de Yahudi Marx tarafından zehirlendiği çağrışımını yapar.

Avrupa faşizm sonrası dinci rejimlere mi dönüştü?


‘Bilimsel Devrim’le birlikte ‘Rönesans’ı ve ‘Aydınlanma Devrimi’ni yaşayan Avrupa, Hıristiyan despotluğunu tarihe gömerek, gelişimini ve dönüşümünü sürdürdü.

Türkiye; Bilimsel Devrimi ve Rönesans’ı yaşamamıştır; Osmanlı’nın tarihten silinmesi ve Kurtuluş Savaşı sonrası Aydınlanma yönünde kısa süreli de olsa bir adım atmıştır. İslam coğrafyası günümüzde halen büyük bir kaosun içindedir. İç savaşlar, göçler bir yanda yaşanırken; petrol zengini ve mezhep siyaseti uygulayan İslam ülkeleri Aydınlanmaya uzak konumdadırlar.

Bugün ülkemiz ne durumda?

Geleneksel sermaye, yani Türkiye burjuvazisinin elinde bulunan güç, bugün dinciliği ideolojisi haline getiren siyasi oluşumun yandaşlarının eline geçmektedir.

Aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşması, ülke genelindeki okulların İmam Hatipleştirilmesi ile sonlandırılmaktadır.

İslami değil, dinci ideolojinin geçerli kılınması ile birlikte, halk gizemci/ akıl dışı bir kitleye dönüştürüldü; sorgulamadan biat etmek geçerli tek yasa oldu.

Türban özgürlüğü adı altında kadın haklarının gaspı, kız çocuklarının evlenebilmelerinin kolaylaştırılması, kadın cinayetlerine gösterilen tolerans, erkek/ kadın eşitliğinin sonlandırılması, kadına nefreti geçerli politikalar haline getirdi. Kadına duyulmayan saygı aşkı/cinselliği bitirdi. Kadın cinselliği çocuk doğurması üzerine kurgulandı/ yasallaştırıldı.

Yıllardır ‘Çözüm Süreci’ adı altında yürütülen oyalama sonlandırılarak; ülke içinde ırk, mezhep karşıtlığı yaratılarak iktidar gücü korunmak istenmektedir. Irksal/ mezhepsel nefret söylemi ana akım medyada işlenerek barışa gidecek tüm yollar kapatılmaktadır.

Takıyyeciliği de bırakmış bir parti iktidar savaşını sürdürmekte ve Başkanlık ihtirasları ülkeyi iç savaşın içine sürüklemektedir.

Türkiye’de, İslami bilgiler ile pozitif bilimlerden uzaklaşan; cinsel dürtüleri baskılanıp, çocuk doğumuna odaklanan; ırkını ve mezhebini tek ideal ülkü olarak kabullenen; iktidarın belirlediği halkları kendi düşmanı bilen yeni bir insan türü oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Faşizm, insani ve demokratik bir sorundur; Dinci Tiran Buyurganlığı ise uygarlık yolunda tek tehlike!


Zamanın sonu gelmeden, insanlık elindeki tüm değerleri korumak adına korkuyu yenerek direnmeye başlamalıdır!