Sana ne diyebilme özgürlüğü

“Şu solcular var ya solcular, alayı dinsizdir bunların… Fadime’nin oğlu Eşref ibneymiş, erkeklerle yatıyormuş… Ateistler sapıktır, din iman olmadığından her haltı yerler… Karısı yarı çıplak geziyor, kocası da 2 tokat atamıyor… Şu karafatmalara bak, hepsi cahil… Herifin sakalından ne kadar yobaz olduğu anlaşılıyor…” Peki tüm bunlardan sana ne?

Sana ne diyebilme özgürlüğü

“Sana ne” diyebilme özgürlüğünüz

Bu ve benzeri cümleleri neredeyse her gün duyuyoruz değil mi? Bu ithamlara maruz kalan insanlar “sana ne” demeye kalkışınca, üstlerine sistematik olarak saldırıldığını da biliyor muyuz? Sana ne diyebilme özgürlüğünüz bile elinizden alınmaya uğraşılıyorsa birileri sizi kendi kalıpları ile şekillendirme çalışıyor demektir.

Bir insan solcu ise dinsiz midir?

Solcu ve dinsiz olunabileceği gibi elbette solcu ve dindar da olunabilir. Bu kişinin tercihlerine ve keyfine kalmış bir durumdur. Bir insan sağcı diye yobaz ya da kafatasçı olarak yaftalanması da benzer bir çarpıklığın öteki taraftan yansımasıdır.


Günlük dilde kabaca ibnelik denip geçilen ve halbuki sadece bir cinsel tercih olan eşcinsellik durumu, muhafazakarlığın çok olduğu ülkelerde kişileri gizlenmeye, sınırlanmaya ve toplumdan uzaklaşmaya iten bir halde. Kimin kimle birlikte olmak istediğine muhafazakarların karışıyor olması, aslında kendileri ile ne kadar çeliştiklerini gösterir.

Ateistler sapık mıdır ve haltı yerler mi?

İstatistikler dünyaya yenilikler ve umutlar sunan bilim insanlarının %80’inin ateist vb. görüşlere sahip olduğunu söylüyor. Mesela bu bilim insanlarının yedikleri “haltlar”, ne hikmetse hiçbir halt yemeyen ve bir dine mensup insanların hayatlarını kolaylaştırıyor.

Bir diğer ilginç veri ise ateistlerin, bir dine mensup olan kişilere nazaran dinleri daha fazla araştırmış olmaları. Bir ateist sapık olabilir mi? Olabilir, tıpkı bir dindar gibi.


Bizim gibi Ortadoğululaştırılmış ülkelerde kadınların namuslarını etek boyları ile ölçen ve sayıları hiç de az olmayan insanlar bulunur. Bu insanlara göre etek boyu kısa olan ve namussuz diye nitelendirdikleri bir kadın, eğer evli ise ve kocası tarafından şiddet görerek kendilerince hizaya getirilmemişse bu durumda koca da en az karısı kadar namussuzdur ve de kifayetsizdir.

Objektif olmak gerekirse olaya tersinden baktığımızda da durum yine iç karartıcıdır. Dini inançları gereği başörtüsü, çarşaf vb. kıyafetler giymiş kadınların bir bölümü, kendileri gibi olmayan bazı insanlarca aşağılanıyorlar.

Tüm bu örneklerden daha da acısı nedir diye soracak olursanız elbette insanların kendilerine yöneltilen eleştiriler, suçlamalar ve karalamalar karşısında sana ne diyebilme özgürlüklerini kullanamamaları. Kullanmaya çalıştıklarında engellenmeleri.

Bırakın kim neye inanmak isterse inansın, kiminle birlikte olmak isterse olsun, canının istediği gibi görünsün, arzu ettiği gibi yaşasın ve de kendisine dil uzatanlara “sana ne” diyebilsin. Sana ne diyebilme özgürlüğümüzü de yitirirsek başkalarının buyurduğu gibi bir insan oluruz.


Yani kendimiz olmayız.

Karanlık, kıyım ve kıyam


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.