Hayalinizdeki tatil için rüya gibi 20 rota

Hayalinizdeki yolculukları gerçeğe dönüştürmeniz için size birbirinden güzel 20 farklı rota…

Hayalinizdeki tatil için rüya gibi 20 rota

 1 – En renkli festival: Holi

Baharın gelişinin büyük bir coşkuyla kutlandığı Holi, Hindistan’ın en büyük Hindu festivallerinden biri… Kışa veda eden ve yeni bir mevsimin tadını çıkarmak isteyenlerin birbirine attığı, her biri farklı bir anlam taşıyan renkli tozlar ise festivalin tuzu biberi…

2 – Kuzeye bakan evler: Toraca

Endonezya’da Animist inanç geleneklerinin halen etkin olduğu Sulawesi adasının en göze çarpan bölgesi Toraca, “tongkonan” adı verilen geleneksel evleriyle ünlü. Yalnızca asil ailelerden gelenlerin yaptırabildiği, bütün duvar panolarının renkli oymalarla süslendiği ve kimilerine göre bir bufaloyu kimilerine göreyse tekneyi andıran evlerin en etkileyici bölümü, iki ucu yukarı doğru kıvrık olan ve hiç çivi kullanılmayan görkemli çatıları…


3 – Aslan kayası: Sigiriya

Binlerce yıl önce püskürüp zaman içinde aşınarak yok olan bir yanardağın taşlaşmış magma kalıntısı olan bu kaya kütlesi, Şri Lanka’nın en ilginç jeolojik oluşumlarından sayılmasının yanı sıra arkeolojik açıdan da oldukça değerli hazineler barındırıyor. Çevresindeki Su Bahçeleri, Kaya Bahçeleri ve Teras Bahçelerinden oldukça dik merdivenlerle yukarılarına doğru çıkılan Sigiriya, bu yol üzerinde bulunan ve genellikle dolgun vücutlu güzel kadın figürlerinin yer aldığı freskleriyle ünlü…

4 – Çölde bir serap: Yueya Kan

Vakt – i zamanında İpek Yolu’nun en önemli kentlerinden biri olan ve ismi “Parlak Fener” anlamına gelen Dunhuang, Çin Seddi’ndeki son haberleşme fenerinin bulunduğu noktaydı. Kentin dışında bulunan Yueya Kan (Hilal Gölü) sadece şekliyle değil oluşumuyla da şaşırtıyor. En az 2000 yıldır varlığından söz edilen gölün kumların arasında verdiği yaşam savaşı hayranlık uyandırıyor.

5 – Bulutların Üstünde: Salar De Uyuni

Büyüleyici olduğu kadar ürkütücü bir görünüme de sahip Salar de Uyuni, dünyanın en büyük tuz gölü. Bolivya’nın güneybatısındaki gölün suyu çekildiğinde, buz tutmuş gibi görünen bembeyaz bir zemin ve masmavi gökyüzüyle baş başa kalıyorsunuz. Yüzeyde biraz su biriktiğindeyse ufuk çizgisi kayboluyor ve dev bir aynaya dönüşen gölde, sanki suya yansıyan bulutların üzerinde ilerlediğinizi hissediyorsunuz. Bu gölde birkaç adım atabilmek dahi oldukça doğaüstü ve kesinlikle unutulmaz bir deneyim…

6 – Gökyüzü ülkesi: Moğolistan

Moğolistan, göçebe ve at kültürünün son temsilcilerinden. Orhun Anıtları’ndan Gobi Çölü’ne, Şarkı Söyleyen Tepeler’inden festivallerine, ülkenin her yanında görülen büyük keçe çadırları “ger”lerden uçsuz bucaksız vahalara uzanan Cengiz Han’ın toprakları, tarihe ve doğaya gerçek bir yolculuk sunuyor.

7 – Oyuncak tren: Bernina Ekspresi

İnanılmaz manzaralar eşliğinde Davos – Tirano arasını kateden Bernina Ekspresi rotası, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. 1904’te açılan ve Alplerdeki yalıtılmışlığın üstesinden gelmeyi sağlayarak dağlardaki yaşamı sosyoekonomik anlamda derinden etkileyen bu demiryolu hattının üzerinde sayısız tünel, köprü ve viyadük bulunuyor.

8 – Noel Baba’dan mektup var: Santa Claus kasabası

2010’da Noel Baba’nın resmi memleketi haline gelen Santa Claus kasabası, Finlandiya Lapland’ının başkenti Rovaniemi’nin yakınında. Santa Claus Postanesi’nden gönderdiğiniz her paketin üzerine, başka hiçbir yerde olmayan bir Kutup Dairesi mührü basılıyor.

9 – Ateş toprakları: Tierra Del Fuego

Yerlilerin yaktığı ateşler nedeniyle Avrupalıların Tierra del Fuego (Ateş Toprakları) adını verdiği bölge, yeşil, mavi ve kahverenginin binbir tonuyla doyumsuz manzaralara sahip. Bolluklar ülkesi olarak nitelendirilse bile, üç asırdır iklimi ve coğrafyası sayesinde, çeşitli zamanlarda buraya gelen Avrupalıların yerleşmesini engellemiş. Patagonya’nın birçok adadan oluşan bu bölgesi, 16.yy’da Macellan’ın seyahatinden 19.yy’da Darwin’in keşif gezilerine, hatta günümüze kadar dünyanın en fazla ilgi çeken bölgelerinden…

10 – Kumdan kaleler: Umman

Coğrafi konumu sayesinde hem çölün kavurucu sıcağını hem de denizin serinleten esintilerini bir arada sunan Umman, mütevazı modern kentleri, eski korsan sahilleri, tipik balıkçı kasabaları, yeşil vadileri, derin kanyonları, kaleleri ve gelenekleriyle herkesi kolaylıkla etkisi altına alabilir.


11 – Suyun kudreti, insanın inadı: Üç Boğaz Barajı

Asya’nın en uzun nehri olan ve Çin topraklarının beşte birini kat eden Yangtze’nin üstündeki Üç Boğaz Barajı, inşaatı süresince pek çok arkeolojik, ekolojik, demografik ve ekonomik tartışmanın odağında yer aldı. Tamamlandığı 2006 yılında “dünyanın en büyük hidroelektrik santrali” unvanını aldı ve bu özelliğini uzun süre koruyacağa benziyor.

12 – Her faniye nasip olmaz: Asılı tabutlar

Doğal konumu ve gözlerden uzaklığı sebebiyle Filipinler’in sömürge döneminde uzun zaman İspanyollardan uzak kalabilen Sagada, “asılı tabutlar”ıyla geleneksel gömülme ritüellerine oldukça farklı bir yaklaşım getiriyor. Ancak her ölen bu şekilde gömülmeye layık değil: evlenmiş ve torun sahibi olmuş olmak, asılı tabutla gömülmenin pek çok kuralından ikisi…

13 – Cehennem ağzı: Masaya Volkanı

Nikaragua’nın ilk ve en büyük ulusal parkının merkezindeki Masaya Volkanı, halen faal kabul ediliyor. Kraterinin adıysa Santiago. Managua’ya 30 km uzaklıktaki Masaya Volkanı’nın bu kraterinin dibindeki kaynayan lavda, bir zamanlar Yerliler ateş tanrıçası Çakiutik’i memnun etmek için genç kızları kurban edermiş. Bölgede hala İspanyol işgali öncesinde güçlü olan Çorotega ve Managua kabilelerinin gelenekleri egemen.

14 – İnsanlığın beşiği: Etiyopya

İnsanlığın bilinen tarihini değiştiren keşiflerin yapıldığı, 80’den fazla dilin konuşulduğu, kahvenin anavatanı Etiyopya, farklı kabilelerin halen geleneksel yaşam biçimlerini sürdürdüğü, arkeolojik ve jeolojik açıdan büyük öneme sahip, binlerce yıldır kültürlerin kavşak noktası Omo Vadisi ve Ürdün (Şeria) Nehri’nin birbirinden ayırdığı iki kümeden oluşan, 13. yüzyılda toprak ve kayalara oyularak inşa edilen ve günümüzde de çok önemli bir hac merkezi olan Lalibela Kiliseleri’yle bile zihninizdeki Afrika algısını tamamen değiştirecek güçte!

15 – Küçük Tibet: Ladak

Batı Himalayalar ile Tibet Platosu arasındaki kıraç topraklarda birer kale gibi yükselen kusursuz manastırları, dua bayrakları, stupaları ve saraylarıyla, İndus uygarlıklarının kaynağındaki Ladak, doğanın vahşi güzelliğini, Budizmin gizemini ve geleneksel yaşam biçimlerini keşfetmenin en doğru adresi…

16 – Müzeler ve saraylar kenti: Tahran

Elburz Dağları’nın güney yamacındaki Tahran, 9. yüzyılda başkent Rey iken küçük bir köydü. 18. yüzyılda başkent olan Tahran, nedense gezginlerin nezdinde Şiraz ve İsfahan’ın gerisinde kalıyor. Oysaki kent, Arkeoloji, Cam ve Seramik, Halı, Ulusal Mücevher ve Rıza Abbasi müzeleri, Gülistan ve Niavaran sarayları gibi İran’ın uzun geçmişinin ve kültürel birikiminin ihtişamını sunan yapılarıyla göz kamaştırıcı…

17 – Yağmurla renklenen çöl: Atacama

Şili’nin kuzeyindeki Atacama Çölü, Güney Pasifik’teki yüksek basınç alanı nedeniyle dünyanın en kurak çölü olarak biliniyor. 100 bin km2’lik alanının büyük bölümü kıyı sıradağlarının eteklerindeki tuzla çanaklarıyla doğu sıradağlarının yamaçlarından aşağıya doğru uzanan alüvyon yelpazelerinden oluşan Atacama, sert koşullarına rağmen yüzlerce canlı çeşidine ev sahipliği yapıyor. En güzel yüzünü ise, olur da yağmur düşerse pembe çiçeklere bürünerek gösteriyor.

18 – Türklerin anayurdu: Altaylar

Kutsal mezar anlamına gelen kurganlar, ger denen keçe çadırlar, boyları 10 metreyi aşan dev mezar taşları menhirler, ölümsüzlüğü ve dönüşümü vurgulayan bengi taşlar, öleni anmak için mezarının etrafına dikilen balballar, kutsallığına inanılan totem ongunlar… Türklerin yaklaşık 2500 yıl önce tarih sahnesine ilk kez çıktığı Altaylar, 20 bin nehir ve 7 bin gölle, insanla doğanın uyumunu halen koruyan benzersiz bir coğrafya.

19 – Sonsuzluğun öteki adı: Kamçatka

Sibirya’nın Pasifik Okyanusu’na uzanan yarımadası Kamçatka, Türkiye için dünyanın öbür ucu… Bazıları sönmüş, bazıları aktif durumda kırka yakın yanardağın, yer altından fışkıran suların, gayzerlerin bolca olduğu bir yer; aynı zamanda dünyanın en büyük ayılarının evi… El değmemiş doğasıyla sonsuzluğu anımsatan Kamçatka’ya gitmek, dünya uykudayken okyanusun ortasında eşsiz manzaralara sahip sabahlara uyanmak demek.

20 – Deniz – kum – güneş: Tahiti


Pasifik Okyanusu’nun ortasına dağılmış haldeki 100’den fazla adadan oluşan Fransız Polinezyası’nın en büyük adası Tahiti, beyaz ve siyah kumlu plajları, korunaklı mavi lagünleri, gizemli arkeolojik kalıntıları, dağlık arazileri, şelaleleri ve enerjik kentleriyle cennetten bir köşe…

Seyahat hayallerinizi gerçekleştirmenizi sağlayacak 5 ipucu


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.