Ayşem Sunal: Süreyya Operası’nın Uyuyan Güzel’i

Yirmi yıl sonra uyuyan güzel yeniden İstanbul Opera ve Bale Sahnesi’nde… Çaykovski’nin ünlü yapıtı “Uyuyan Güzel” in Dünya prömiyeri ilk olarak 1890’da St. Petersburg’da yapıldı ve şimdi aradan geçen 127 yıldan sonra baş koreograf Ayşem Sunal’ın rejisindeki düzenlemeleriyle yeniden izledik.

Süreyya Operası'nın Uyuyan Güzel'i ayşem sunal

Şu üst bilgiyi atlamadan geçemeyeceğim… Kendisi Belçika Kraliyet Balesi’nde bir zamanlar “Uyuyan Güzel” olarak dans etmiş başarılı bir balerin olarak bu masalımsı dans oyununun koreografi sürecindeki tüm hikayesini bizimle paylaştı… Şimdi Ayşem Sunal ile “Uyuyan Güzel”in büyülü dünyasına yolculuk yapıyoruz…

Röportaj: Ayşem Sunal

Süreyya Operası'nın Uyuyan Güzel'i
Ayşem Sunal

“Uyuyan Güzel” yirmi yıl sonra tekrardan sahnede. Sizce araya bu kadar uzun yılların girmesinin sebebi nedir?


Ayşem Sunal: İlk on yılını bilmiyorum ama ikinci on yıl Süreyya Operası’nın sahnesi çok küçük olduğu için kimse bu riske girmek istemedi sanırım.

Aurura rolünü dans ettiğim için etkilenmemem imkansızdı

“Uyuyan Güzel” yeniden sahnelenirken esinlendiğiniz bir bale oyunu oldu mu?

Ayşem Sunal: “Uyuyan Güzel” yeniden sahnelenirken Petipa’ya sadık kalarak Nureyev’in versiyonundan etkilendim. Çünkü kendim Nureyev’in Uyuyan Güzel balesinde Aurura rolünü dans ettiğim için etkilenmemem imkansızdı.

Bu oyun için şöyle demişsiniz “Bir balerin, Uyuyan Güzel’de hakkıyla dans ediyorsa teknik olarak her rolün altından kalkabilir.” Neden?

Ayşem Sunal: Uyuyan Güzel balesi klasik bale repertuvarının en zoru ve en akademik olanıdır, hata kaldırmaz, klasik balenin mihenk taşıdır.

Eserin başlıca karakterlerini bir de sizden dinleyebilir miyiz öyküsüyle birlikte?

Ayşem Sunal: 17.yüzyıl, Kral XXIV. Florestan’ın sarayındaki Büyük Salon. Kötü kalpli Carabosse ve iyi kalpli Leylak Perisi’nin temalarını yansıtan kısa uvertürün ardından, sarayda Kral ve Kraliçe’nin ilk çocuğu Prenses Aurora’nın vaftiz töreni için hazırlıklar başlar. Beş peri vaftiz danslarını yapar.

Perilerin altıncısı ve en güçlüsü olan, krallığın koruyucusu Leylak Perisi tam vaftiz dansını bitirdiğinde, Törenlerin Efendisi Catalabutte tarafından göz ardı edilen Carabosse ortaya çıkar; törene davet edilmediği için son derece hiddetlidir.

Bunun intikamını almak için Aurora’yı lanetler

Aurora, sağlıklı, neşeli ve güzel bir genç kız olarak yetişecektir, ancak on altıncı yaş gününde parmağına bir iğne batacak ve ölecektir. Leylak Perisi’nin, laneti tamamen ortadan kaldıracak gücü yoktur, ama lanetin içeriğini değiştirmeyi başarır. Buna göre Aurora, parmağına iğne battıktan sonra huzur içinde 100 yıl boyunca uyuyacak ve 100 yılın sonunda yakışıklı bir prensin öpücüğü ile uyanacaktır.

I.Perde / Kraliyet Sarayı’nın bahçesi

Prenses Aurora’nın on altıncı yaş günüdür. Kasaba halkının yaptığı Garland Valsi’nin ardından, Prenses Aurora gelir ve kendisiyle evlenmek isteyen dört prensle (İngiliz, Hint, İtalyan, İspanyol) tanışır.

Aurora ve ona talip olan dört prensin dans ettiği “Rose Adagio”da prenslerin her biri genç kıza gül verir. Bu sırada yüzünü gizleyen esrarengiz bir yabancı ortaya çıkar ve Aurora’ya hediye olarak bir çiçek demeti sunar; bu yabancı Carabosse’dur.

Çiçek demetinin içine gizlenmiş olan iğne Prenses’in parmağına batar ve genç kız yere yığılır. Carabosse kimliğini açıklar ve ettiği lanetin geçerliliğine güvenerek Prenses’in öldüğünü düşünür. Prensler ona göz dağı verince Carabosse bir anda ortadan kaybolur. Leylak Perisi bir kez daha herkesi yatıştırır, Kral ve Kraliçe’ye kızlarının uykuya daldığını hatırlatır.

Prenses sarayda bir yatağa yatırılır ve ardından Leylak Perisi tüm krallığa büyü yapar. Buna göre Aurora ve etrafındaki herkes 100 yıl sürecek bir uykuya dalar. Leylak Perisi aynı zamanda sarayı ve içindekileri korumak için sarayın bahçesini ormana dönüştürür.

II.Perde / 100 yıl sonra Birinci Tablo

Orman / Soyluların Av Sahnesi Prens Florimund karamsar bir ruh hali içerisinde arkadaşlarıyla birlikte avlanmaktadır; Kontes sevgilisinin otoriter yapısından dolayı mutsuzdur. Kontes ve Düşesler onu neşelendirmek için Prens’in dans etmesini isterler.

Prens dans eder; Kontes, Düşesler ve Dükler ona katılırlar. Ancak Prens bir türlü mutlu olmaz ve yalnız kalmak istediğini söyleyerek herkesi gönderir. Daha sonra ormanda Leylak Perisi ile karşılaşır. Leylak Perisi, Aurora’yı uyandırması için Prens Florimund’u seçmiştir.

Prens, güzeller güzeli Prenses’in hayalini görür ve genç kıza aşık olur. Leylak Perisi, Prens’e durumu anlatır ve Prens hemen Prenses’in bulunduğu yere gitmek ister. Bunun üzerine Leylak Perisi, Prens’i saraya götürür. Carabosse bir kez daha intikam dolu lanetini tekrarlamak ister, ancak Leylak Perisi ile Prens onu yenilgiye uğratır.


Ardından Prens, sarayın içine girerek Aurora’yı huzur içinde uyurken bulur ve onu öperek uyandırır. Büyü bozulur ve sarayın içinde bulunan herkes uyanır. Prens, Aurora’ya evlenme teklif eder. Prenses teklifi kabul eder, Kral ve Kraliçe de büyük bir mutlulukla bu evliliği onaylar.

İkinci Tablo

Kraliyet düğünü için hazırlıklara başlanır. Soylular ve konuklar Catalabutte’ün himayesi altında bir araya gelirler. Kral ve Kraliçe tahtlarına otururlar. Davetliler arasında mücevher perileri elmas, gümüş, safir ve altın da vardır. Ayrıca Prenses Florine ve Mavi Kuş, Çizmeli Kedi ve Beyaz Kedi gibi masal kahramanları da bu kraliyet düğününe katılırlar. Prens Florimund ve Prenses Aurora evlenir; Leylak Perisi de onları kutsar.

Oyunda her şey harikaydı. Dekor, kostüm, ışık gibi önemli detaylar oldukça iyiydi. Bu yapıtta dekor, kostüm ve ışık tasarımının kimlere ait olduğunu öğrenebilir miyiz?

Ayşem Sunal: Dekor tasarımı Adnan Öngün, Kostüm tasarımı Çimen Somuncuoğlu, Işık tasarımı Önder Arık’a ait.

Çaykovski

Güzel”  asıl şöhretine niye 20. Yüzyılda kavuştu? Aslında 1890’da St. Petersburg’da sahnelenmiş bir oyun.

Ayşem Sunal: Uyuyan Güzel”in prömiyer gecesinde Çar III. Aleksandr, Çaykovski’yi locasına davet etti ve kendisine eserle ilgili kısaca “çok hoş” dedi.

Çok daha büyük bir övgü bekleyen Çaykovski’nin, Çar’ın sözlerinden pek memnun kalmadığı söylenir. Eser prömiyerinin ardından, “Kuğu Gölü”ne nazaran, basından daha iyi eleştiriler aldı. Leylak Perisi rolünde dans eden Marie Petipa başta olmak üzere, tüm dansçılar iyi bir performans sergilemelerine rağmen, seyirci eseri biraz soğuk karşıladı.

1893 yılında hayatını kaybeden Çaykovski ise “Uyuyan Güzel”in daha sonra Rusya dışında elde edeceği başarılara şahit olamadı. 1903 yılında İmparatorluk Balesi’nin repertuvarındaki en popüler ikinci bale olan “Uyuyan Güzel” – Petipa ve Pugni işbirliği ile yapılan “La fille du pharaon” balesi birinci sıradaydı. Sadece on yıl içinde ikiyüz kez sahnelendi.

La Scala’da sahnelenen prodüksiyon fazla ilgi çekmedi, ancak 1921’de Londra’daki Alhambra Tiyatrosu’nda bir Diaghilev prodüksiyonu olarak sahnelenince tüm dünyada tanındı ve nihayet klasik bale repertuvarındaki kalıcı yerini almış oldu.

Hangi dönemde olursa olsun insanların yeni ve alışmadıkları olaylara ya da işlere tepkileri soğuk oluyor, anlama ve algılama ve hazır olma dönemi geçirmeleri gerekiyor.

Bale sanatını ele aldığımızda balerinlerin bilmesi gereken en önemli stiller nelerdir?

Ayşem Sunal: Vaganova metodu, Cecchetti metodu, École Française metodu, Bournonville metodu, Balanchine Metodu.

Bir oyunda çok fazla başrol dansçısı olursa oyunu yönetirken baş koreograf zorlanır mı?

Ayşem Sunal: Hayır sadece daha uzun saatler çalışıyoruz.

Siz on altı yıl Belçika Kraliyet Balesi’nde baş balerin olarak dans etmişsiniz ve sizin için önemli olan yaşadığınız hikayeleri bizimle de paylaşabilir misiniz?

Ayşem Sunal: Belçika’da çok yaşadığım bir olay tebrik etmek isteyen seyirciler sahne arkasında bana yönlendirdiklerinde hemen hepsinin beni çok uzun boylu sanıp 1.61 olduğumu görünce dile getirdikleri şoklardır ve bu durumu benimle temsil sonrası tanışıp röportaj yapan bir gazeteci de yazdı.

Eserlerinize nasıl hazırlanıyorsunuz? “Uyuyan Güzel”e nasıl hazırlandınız mesela?


Ayşem Sunal: Uyuyan Güzel’e hazırlanmaya başladığımda benim için önemli olan masalı masal gibi anlatmaktı ve ilk çalışmalara yaratıcı ekiple başladım, daha sonra dansçılarla 6 hafta çalıştıktan sonra sahne provaları ve Premiere….

Hayat Tiyatrosu: Dünyadaki açlık üzerine çekilmiş bir film


Gizem Serra Sözen
2006 yılında tanıştığım Mevlana’nın Mesnevisi ile manevi yolculuğum başladı diyebilirim. Manevi değerleri her zaman maddi değerlerin önünde tutan bir anne ve babayla büyüdüğüm için maneviyata yakın bir genç olarak büyüdüm, bu yüzden kendimi hep şanslı gördüm. Çünkü hayattaki en yakın iki rol modelim hal ehli insanlardı. Şimdi cüz-i irademle öğrendiklerimin üstüne her gün bir yenisini daha ekleyerek burada sizlerle paylaşmayı diliyorum… Söz uçar, yazı kalır… Biz en iyisi her ay yazılarda buluşalım…