Her organik ürün doğal, her doğal ürün organik midir?

‘Organik’ sözünü son yıllarda oldukça sık duymaya başladık. Artan hastalıklar, yaşantı tarzımızın getirdiği değişiklikler, GDO’lu ürünlerin artışına dair alınan duyumlar, medyanın bu konuda ki duyarlılığı! İnsanları eskiye dönmeye, doğal olanı arayıp yeniden bulmaya yönelttiği söylenebilir. Peki her organik ürün doğal, her doğal ürün organik midir?

Her organik ürün doğan, her doğal ürün organik midir?

Babalarımızın veya dedelerimizin yıllar önce, petrol kaynaklı inorganik gübrelerin ve pestisid’lerin (tarımsal ilaçlar) yokluğunda, yapmaya çalıştığı tarımsal üretimin, her ne kadar bugünkü anlamı ile organik tarım olarak tanımlanamaz ise de, organik tarımın temelini oluşturduğunu söylemek pek de yanlış olmaz.

2050 yılında 10 milyarı aşması beklenen dünya nüfusunun beslenmesi büyük bir sorun olacağı aşikar. Ekilebilir alanları arttırmak pek mümkün olmadığı gibi tarımsal üretimde kullanılan su kaynakları da hızla azalmakta, Dolayısıyla artan nüfusu besleyebilmek için birim alandan elde edilen ürün miktarının arttırılması gerekmektedir.


Organikçe

2. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, savaşta kullanılan bazı kimyasal maddelerin tarımda girdi olarak kullanılmaya başlanmasıyla, tarımsal faaliyetlerde bir yoğunluk yaşanmıştır. Örneğin, savaş sırasında kullanılan patlayıcıların hammaddesi olan azotlu bileşik Amonyum Nitrat, savaş sonrası tarımsal alanlarda azot gübresi olarak kullanıma sunulmuştur.

Yine, savaş sırasında sinir gazı olarak kullanılan organophosphate’ler, savaş sonrasında çok güçlü bir böcek öldürücü (insektisid) olarak tarımsal faaliyetlerdeki yerini almıştır. Meydana gelen bu teknik gelişmeler sonucunda, Kimyasal ilaçlamalarla zararlı ve hastalıklardan korunan ürünlerden alınan verimler! eski yıllara göre rekor düzeylere ulaşmıştır.

Bunun sonucunda ise, ekonomik karlılık artmış ancak pek çok çevresel ve sağlık problemlerini de beraberinde getirmiştir. Bunlara en iyi örnek olarak, aşırı ve bilinçsizce kullanılan kimyasal gübreler ve tarımsal ilaçların ürünler üzerinde bıraktığı kalıntılar nedeniyle oluşan sağlık problemleri, bu maddelerin yıllarca toprakta birikerek bitki gelişimini olumsuz yönde etkilemeleri ve yer altı kaynak sularına sızarak hem çevreyi kirletmeleri hem de buradan faydalanan insan ve hayvanlar üzerinde yarattığı olumsuz koşulları örnek olarak verilebiliriz.

Organik tarım nedir?

Organik tarım, tüm dünya’da tamamen saf, sağlıklı, bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesinin yanında, tarımsal ekosistemi de koruyan bir tarım sistemi olarak ortaya çıkmıştır.

Daha geniş bir tanımlamayla organik tarım; toprağın, ekosistemin ve insanların sağlığını gözeten yöresel sisteme uyum sağlayan, biyolojik çeşitliliğe ve ekolojik süreçlere dayanan. Hasar verici maddeleri yasaklayan, hepimizin ortak malı olan çevrenin lehine olabilecek girdilerin kullanılmasını teşvik eden, ilgili tüm taraflar için adil ilişkileri ve kaliteli  bir hayatı destekleyen bir üretim şeklidir.

Organik tarım nedir?

İlk defa 1940 yıllarında, Kuzey Avrupa’da bazı araştırıcılar tarafından ileri sürülmüştür. Ancak, 1920’li yıllarda Almanya’da, Avusturyalı filozof Rudolf Steiner tarafından “Biyodinamik Tarım“; İngiltere’de 1940 yılında Albert Howard tarafından “Organik Tarım” ve İsviçre’de, 1930’lu yıllarda Hans-Peter Rusch ve Hans Müller tarafından “Biyolojik Tarım” olarak ortaya atılmıştır.

Organik tarım, doğaya sahip olup, ona hükmetmek, onu kontrol etmekten çok, onunla ortaklık kurabilme sanatı olarak da değerlendirilmektedir. Organik tarımın ana amacı, bitkilerin, hayvanların, insanların ve toprağın sağlığını ve verimliliğini korumak ve devamlılığını sağlamaktır. Bugün, organik tarım, ekolojik tarım veya biyolojik tarım olarak da isimlendirilen tarım sistemleri aslında aynı şeyi ifade etmektedir.

Yeryüzünde yetişen ve tarımı yapılan her türlü bitki organik tarımda kullanılabilir. Organik buğday, organik ayçiçeği, organik soya, organik çeltik, organik mısır, organik meyve ve sebze gibi ülkemiz tarımında yer alan her türlü bitkinin tarımı yapılabilir.

Diğer yandan, hayvansal ürünleri de (et, süt, yoğurt, bal, yumurta vd.) organik olarak elde etmek mümkündür. Bunun için, büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvanlarını, kontrollü şartlarda tamamen doğal yemlerle (organik tarımla üretilmiş) beslemek, hastalık durumunda herhangi bir kimyasal madde (ilaç, hormon-büyüme ve gelişme düzenleyiciler) vermekten kaçınmak yeterlidir.

Organik tarım konusunu, sadece bitkisel ve hayvansal üretim olarak düşünmek de yanlıştır.

Hammaddesi tarımsal ürünlerden oluşan farklı çeşitliliğin  olduğu unutulmamalıdır. Ülkemizden örnek verecek olursak, organik kozmetik malzemeleri, organik tekstil ürünleri, Çocuk bezleri, organik oyuncaklar bu kısımda örneklendirilebilir.

Ülkemizde ilk organik tarım faaliyetleri, bundan 20 yıl kadar önce (1985-1986 yılları), bazı Avrupa ülkelerinden gelen talepler doğrultusunda, Ege bölgemizde  incir ve  üzüm üretimiyle başlamıştır. Ancak ülkemizin gündemine son 10 yıllık dönemde girmiş olup, son yıllarda Avrupa Birliği’nin de talepleri doğrultusunda iyice gündeme oturmuştur.

Bugün, Ege Bölgesi dışına da taşarak tüm ülkeye yayılmış durumdadır. Yurt dışından gelen talepler nedeniyle, ürünlerde de çeşitlilik gözlenmektedir. Günümüzde artık, ekim alanları bazı bitkiler için yeterli olmasa da, hemen hemen her türlü bitki grubu ile organik tarım faaliyetleri yapılmaktadır.

YILLAR ORGANİK ÜRÜN SAYISI ORGANİK ÜRETİCİ SAYISI ORGANİK ALAN
1990 8 313 1, 037
1994 20 1, 690 5, 196
1998 65 8, 302 25, 303
2002 150 12, 428 57, 365
2004 174 12, 806 108, 598
2008 247 14, 926 109, 387
2016 248 57, 896 403, 563

Kaynak: TÜGEM (2016)

Doğal tarım (natürel tarım) ile organik tarım arasındaki fark ne?

Diğer bir tarımsal faaliyet olan Doğal tarım (naturel tarım), organik tarımdan tamamen farklı olup, aynı şeyler değildir.  Örneğin, bir alanda, dışarıdan hiçbir kimyasal gübre, ilaç veya hormon kullanmadan kendi haline yetişen bir bitkinin ürününe doğal ürün veya naturel ürün, bu işleme de doğal ve naturel tarım demek mümkündür.


Daha önceden, toprakta birikmiş olan gübre, ilaç ve diğer kimyasal madde kalıntılarının varlığı, o ürünün doğal olduğunu değiştirmez. Ancak, böyle bir ürün organik değildir. Çünkü, organik tarımın belirli kuralları olup, bunlara uyulması zorunludur.

Her ne kadar, dışarıdan herhangi bir kimyasal madde uygulaması olmamasına rağmen, tarlada daha önceden birikmiş olan kimyasal madde kalıntıları, elde edilecek ürünü organik olmaktan, yapılan işlemleri de organik tarım olmaktan çıkarır. Bu iki tanım birbirlerinden kesin olarak ayrılmalı ve çok dikkat edilmelidir.

Unutulmamalıdır ki; her organik ürün, doğal (natürel) bir üründür. Ancak her doğal ürün, organik ürün değildir.

her organik ürün, doğal (natürel) bir üründür. Ancak her doğal ürün, organik ürün değildir.

Bugün, dünyanın pek çok ülkesinde organik tarım benimsenmiş ve tarımsal üretim sistemlerinde önemli yerlere sahip olmuştur. Aşağıdaki tabloda, 2010 yılında dünya ülkelerinin organik tarım sistemine ayırmış oldukları alanlar verilmiştir.

Dünya’da organik tarım yapan ülkeler

 

Ülkeler

Ekiliş Alanı

(Ha)

Avustralya 10.500.000
Arjantin 3.192.000
İtalya 1.230.000
Kanada 1.000.000
A.B.D 948.553
Brezilya 803.000
İngiltere 729.550
Uruguay 678.481
Almanya 632.165
İspanya 485.130

Kaynak: Grolink 2016

Peki bizler organik ürün alırken nelere dikkat etmeliyiz. Bir ürünün organik olduğunu nasıl anlayabiliriz. Organik ürünler nerede ve nasıl yetiştiriliyor. Organik ürünlerle alakalı kafaları kurcalayan sorular nelerdir bunlara yanıt arayalım…

Organik tarım yapılacak alanlarda, herhangi bir kimyasal ilaç ve gübre kalıntısının olmaması gerekir. Tarıma yeni açılacak alanlar bu yönden uygun alanlardır. Eğer, yıllardır üzerinde tarımsal faaliyetlerin yapıla geldiği bir alanda organik tarım yapılmak isteniyorsa, öncelikle bu alanlarda birikmesi muhtemel olan inorganik (sentetik) gübre ve tarımsal ilaç kalıntılarının yok edilmesi, tarladan uzaklaştırılması gerekir.

Bu amaçla, böyle alanlarda birkaç yıl boyunca (3-5 yıl, en az 3 yıl) hiçbir kimyasal gübre ve tarımsal ilaç uygulaması yapmadan bitki yetiştiriciliği yapılmalı ve kalıntı gübrelerin bu bitkiler tarafından sömürülmesi sağlanmalıdır. Yine, organik tarım yapılacak alanların erozyona açık olmaması, mümkün olduğunca yol kenarlarından uzak olması, ve  fosseptik çukurlarının yanlarında bulunmaması istenilen özelliklerden sadece bir kaçıdır.

Sertifikasyon

Peki, yukarıda bahsedilen bütün özelliklere sahip bir alanda, çiftçi organik üretime başlayabilir mi? Maalesef Hayır! Çiftçinin, organik tarım yaptığını veya yapacağını ve daha sonra elde ettiği ürünleri organik ürün olarak pazarlayabilmesi için, bütün bu işlemleri belgelendirmesi ve bir sertifika alması gerekir.

Bu amaçla, ulusal veya uluslar arası pek çok kuruluş bu hizmeti vermektedir. Bugün, eski ismiyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yeni ismiyle Tarım ve Orman Bakanlığınca yetki ve izin verilmiş Mersin’de 1 ve İzmir’de de 7 olmak üzere toplam 8 adet kontrol ve sertifikasyon kuruluşu bu hizmeti vermektedir.

Organik tarım ile ilgili herhangi bir faaliyette (üretim, işleme, ihracat vs.) bulunmak isteyen şahıslar, önce bu kuruluşlardan birisine başvuracak ve bu kuruluşla bir sözleşme imzalayacaktır. Sözleşmenin imzalanmasından ve bu sözleşmenin bakanlığa bildirilmesinden sonra Tarım ve Orman Bakanlığının ilgili Genel Müdürlüğü’ne gerekli başvuru yapılacaktır.  Daha sonra kuruluş elamanlarınca organik tarım için ayrılacak alanların uygunluğu kontrol edilecek, eğer uygunsa izin verilecektir.

Bu aşamadan sonra, hasat döneminde uygun görülen ve tekniğine uygun üretilen ürünlere “organik” tir sertifikası verilecek ve pazardaki yerini alacaktır. Kısacası, çiftçinin yaptığı üretim faaliyetleri, tarlada ekim öncesinden başlayarak, ekim-dikim, gübreleme, yabancı ot kontrolü, hasat-harman, ürünün tarladan depoya ve depodan da pazara (market vd.) taşınmasını da kapsayan üretim zinciri çok sıkı bir şekilde denetlenmek zorundadır. Görüldüğü gibi, ilk bakışta kolaymış gibi görünmesine rağmen, oldukça zor bir sürece dayanmaktadır.


Son olarak şunları belirtmek istiyorum ki; keşke hepimiz şu duyguları paylaşabilsek: Ben ne kendime ne de aileme sağlıksız bir ürün yedirmiyorum. Onları binlerce çeşit kimyasal artıklardan ve hormonsal gıdalardan uzak tutarak,  onlara sağlıklı ve besleyici bir yaşam sunuyorum. Sertifikalı organik ürün kullanıp yetiştiriciliğini destekliyorum. O zaman her şey ne güzel olurdu, tıpkı geçmişte olduğu gibi saf ve temiz.

Türkiye tarım topraklarının yüzde 99’unda organik madde düşük seviyede!


Engin Konyalıgil
Engin Konyalıgil, 1983 Samsun doğumlu. Gıda mühendisliği mezunu. Halen bir devlet üniversitesinde doktora çalışmalarını devam ettirmektedir. Ayrıca 2008 yılında atandığı memuriyet hayatına fakülteyi okurken de devam ettiren Konyalıgil, bir bakanlıkta A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı olarak Yüksek Mühendis statüsünde çalışmaktadır. Yayınlanmış birçok bilimsel makalesi bulunmaktadır. İki ayrı internet gazetesinde de köşe yazarlığı yapmaktadır.