Bu halk, işte o halktır!

Bir gün sonrasını göremeyen, yarınından endişe duyan ve geleceğinden güvensiz bir halkın yağmacı alışkanlığından doğal başka ne olabilir? Sen, yağmalayanlara bakarak yağmalatanları görmüyor, yağmalatanlara bakarak yağmalayanları anlamıyorsan hiçbir şey bilmiyorsun; biliyor da söylemiyorsan kötüsün demektir.

Bu halk, işte o halktır! sokağa çıkma yasağı sonrası yağma

Bu halk, işte o halktır!

48 saatlik sokağa çıkma yasağının başlamasına iki saat için kendini sokaklara atarak fırınlara ve marketlere yığılan ve birbirinin boğazına sarılan bu halk, kurtuluş savaşını veren o halkın çocuklarıdır, başka bir halkın değil. Yine, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında işin rengi belli olduktan sonra ‘demokrasi nöbeti’ tutmak için sokağa yığılan ve anlata anlata bitirilemeyen halk da, işte yine bu halktır. Ve yine ezildiği, sömürüldüğü söylenerek on yıllardır uğrunda mücadele verilen halk da, sözünü edilen bu halktır. Neden ve niçin yadırgıyoruz şimdi? Ne oldu da, halka laf sokma yarışına girdik? Oysa halk, yine o halk.


On yıllardır herkesin ağzında halk lafıyla yaşamış ve halk diyerek hayatını doldurmuş olanların şimdi halka laf söyleme, hakaret etme, aşağılama hakları olamaz. Genelde solcuların halk romantizmi ile genelde sağcıların halk popülizmi ve halk goygoyculuğu, bugün geldiğimiz düzeyin asıl değil ama tali nedenleridir.  Çünkü bu halk ve halkçılık laflarının çoğu içi boş ve riyakar bir siyaset davranışından başka bir şey olmamış/olamamıştır.

Oysa hiçbir şey halk için değildir ve olmamalıdır. Olması gereken “toplumculuk” ekseninde var olması gereken ilkeler ve kurallar için çalışmak ve çabalamaktır. Yani; Başta eşitlik için, doğal olarak onun uzantısı adalet için, uygarlık için, bilimsellik ve diğerleri içindir.

Bunlar olursa zaten halk, halk olur. Ama sadece halk olursa bunlar olmaz. Bunlar olmayınca da halk, halk olmaz, güruh olur.

Bunları savunmadan, bunlar için mücadele etmeden sürekli halk diyenlerden uzak durmak gerek. Esasen onlar “halk gösterip halk vuranlar” veya “halk için boşuna heder olanlar” topluluklarını oluştururlar.


İşin diğer boyutuna gelince, halka sokağa çıktı, alışveriş yaptı diye söylemediğini bırakmayan cehaletten, aç gözlülüğe, ayılıktan, geri zekâlılığa varacak şekilde her türlü hakareti edenlere ne demeli? Kendilerini halkın dışında bir yerlerde konumlandırarak, yukarıdan değerlendirme yapan bu tipler kimler? Peki, bu kadar rafine olmuş okur, yazar olan bu tipler, değerlendirmelerini neden ve niçin aşağıdaki sorulara cevap verecek şekilde yapma ihtiyacı duymazlar?

Örneğin, bu halkı yasaktan hemen önce market ve fırınlara yığan bencil, fırsatçı ve sürü davranış kültürünü oluşturan şeyler nedir? Bunun asırlardır getirilmiş bir kültür genetiğinin yeniden depreştirilmiş olmasıyla ve bu depreşmede eşitsiz sosyo-ekonomik yapının bir dahli yok mudur?

Bir gün sonrasını göremeyen, yarınından endişe duyan ve geleceğinden güvensiz bir halkın yağmacı alışkanlığından doğal başka ne olabilir?

Yağma, fırsat düşkünlüğü ve bencillik gibi davranış ve alışkanlıklar, eğer zarar değil de yarar sağlayan bir davranış biçimi olmuş ve hala oluyorsa, bu durumda halk bu tür alışkanlıklarından niçin vazgeçsin?

Halka laf söyleyenlere şöyle bir bakıyoruz; Bunların bir kısmı iktidardan beslenenler. Bir kısmı iktidarı korumak ve kollamakla kendini görevli sananlar. Ama bir kısmı da var ki, halkın kendisini oluşturan çoğu orta sınıf tuzu kuru olanlar. Bunlar sözde orta sınıf elitleri.


Son söz; Halk yağmalar, halk fırsatçıdır ve halk bencildir. Çünkü halk dediğin sen, ben, bizim oğlandan ibaret insan topluluklarıdır. Ama sen, yağmalayanlara bakarak yağmalatanları görmüyor, yağmalatanlara bakarak yağmalayanları anlamıyorsan hiçbir şey bilmiyorsun; biliyor da söylemiyorsan kötüsün demektir.

Bilim insanları sokağa çıkma yasağı uygulamasını yorumladı