Türkiye’de din kültürü eğitimi ve çocukların algısı

Bir yaratanın, yüce gücün, tanrının, Allah’ın varlığını sorgulamak, inanmak ve ona ulaşmak için çeşitli yollar aramak; neden var olduğunu anlamaya çalışmak, insanoğlunun yaşam serüvenindeki en önemli amacıdır.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarını yazanların öncelikleri neler? Tamamen seçmeli bir ders mi olmalıdır yoksa zorunlu mu kalmalıdır?

Sanki derinlerde, DNA’larımızda üst bir bilinçle yerleştirilmiş bir güç, sürekli bu konuya dair sorular sorar ve insanın kafasını, duygularını karıştırarak sorgulatmaya iter.

Gerek peygamberler aracılığıyla iletilmiş mesajlardan, mucizevi kanıtlardan oluşmuş, varoluşa, yaratılışa ve yaratılış amacına dair değerler ve ritüeller bütününü içeren 4 büyük kitaplı din olsun, gerekse çok tanrılı dinler olsun, gerek fikirler yoluyla varoluşu açıklamaya çalışan Din midir? Kültür müdür tartışmasına yol açan inanışlar olsun, gerekse her şeyin bir tesadüf eseri oluştuğuna, insanın bu tesadüfler çemberi içinde bir robot gibi yaşadığına ve ölünce yok olduğuna inanan akımlar olsun, hepsinin temelinde varoluş gerçeğinin, bir yaratan gücün varlığının araştırılması vardır.


Her çocuk aklı ermeye başladığı zaman “Allah nerede? Biz nasıl var olduk? İnsan ölünce nereye gider?” gibi sorular sormaya başlar. Her sorunun bilimsel bir açıklaması olsa bile cevapların bir tarafı inanç boyutuyla çakışır. Bu yüzden çocuk, inanç ve din kavramlarıyla ilk olarak ailede tanışır. Ve bu yolla hayatı anlamlandırmaya başlar.

Din kültürü, insanın yaşam tarzını ve karakterini şekillendiren en önemli unsurdur.

Kişinin ailesinde gözlemlediği, öğrendiği, uyguladığı inançlarla başlar. Sonra kişide oluşan din kültürünün inşasına çevre faktörü ve kendi çaba ve iradesiyle edindiği bilgiler devam eder. Bir yere ait olma ihtiyacı din kültüründe de ortaya çıkmıştır ve bu aitlik duygusu bir dine bağlanma eğilimini beraberinde getirmiştir.

Din nasıl oluyor da ayrıştırıcı ve yok edici unsur haline geliyor?

Din bu yolla insanlar arasında birleştirici bir unsur olmuştur. Fakat her konuda olduğu gibi zaman zaman bu konuda da fanatizm, kutuplaşmayı arttırmış, farklı dinlere mensup insanlara kendilerini ifade etme, inançlarının gereklerini yerine getirme hakkı tanımamış ve din bu bağlamda ayrıştırıcı ve yok edici unsur haline getirilmiştir. Haçlı seferleri, Arap ülkelerindeki mezhep çatışmaları, Arakanda’ki, Doğu Türkistan’daki katliam bu durumun en çarpıcı örneklerindendir.

din kulturu ve ahlak bilgisi ilkogretim

Türkiye’de din eğitimi

Türkiye’de ilkokul 4. sınıftan itibaren “Din kültürü ve ahlak bilgisi” dersi adı altında din eğitimi verilmektedir. Bu ders 1982 Anayası’nın 24. maddesine göre zorunlu bir derstir. Bu eğitim, dinin tanımından, farklı dinlerin ritüellerine, inançlarına, tarihlerine, peygamberlerin hayatlarına ve İslam dininin şartları, çeşitli ayet ve duaların Arapça okunuşları ve Türkçe anlamlarına kadar çok geniş bir konu çeşitliliği içinde verilmektedir.

Ancak bu dersin günümüzde ne kadar özgürlükçü bir anlayışla ve dayatmadan uzak bir şekilde verildiği ve ders kitaplarının içeriği uzun süredir tartışma konusudur. Liselerde 9. sınıflarda 1 ders zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ve ayrıca temel dini bilgiler, Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in hayatı gibi çeşitlendirilmiş seçmeli derslerden öğrenciler en az birini seçmek zorunda kalıyor.

Diğer alternatifleri seçtiğiniz zaman “çoğunluk seçmediği için sınıf oluşturulamıyor” ya da “öğretmeni yok” deniyor. Anadolu liselerinin çoğunda 2. yabancı dil olarak Almanca ve ya Arapça seçebiliyorsunuz. Bazı okullarda, İlkokul 4. sınıf erkek öğrencilerin ders saatinde cuma namazına götürülüp, kızların sınıfta bekletildiğini bizzat biliyorum.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarını yazanların öncelikleri nelerdir?

Bu ders tamamen seçmeli bir ders mi olmalıdır yoksa zorunlu olarak mı kalmalıdır? Arap dilinin ve kültürünün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda din eğitimindeki etkisi nedir? İmam Hatip Liseleri ve İmam Hatip Anadolu Liseleri meslek lisesi mi? Yoksa ne? gibi sorular da bu konuyla ilgili gündemi meşgul eden sorular arasında.


Sonuç olarak çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz ve din eğitiminin de bu yönde ağırlık kazanmasını normal karşıladık diyelim. Fakat hiç olmazsa İslam’ı, hurafelerden uzak, mezhep karmaşasına girmeden, gerçek manasıyla anlatabiliyor muyuz? İslam’ın özündeki birlik, beraberlik ve hoşgörü anlayışını, saygılı, özgürlükçü ve sevgi eksenli bir eğitimle verebiliyor muyuz?

Allah’ı sevgiyle anmanın önemini anlatmaktan ziyade onu korkulacak bir şeymiş gibi gösteren, Allah’la kurulan ilişkiyi günah sevap eksenli bir menfaat ilişkisine dönüştüren ve diğer inançları gizli bir üslupla aşağılayan eğitim zihniyeti, bireylerin psikolojisini bozacağı için sağlıksız bir toplum da yaratacaktır.

Size 4 sınıf din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitabından yorumsuz örnekler yazacağım. Kimileri ne var bunda diyebilir. Babasından korkan ve şiddet görmemek için kendisinden isteneni yapan çocukla, babasını seven ve iyi bir insan olmak için, güzel işler yapmak için uğraşan, bu yolla onu da mutlu edeceğini bilen ve ondan değil, onu incitmekten korkan çocuk arasındaki farkı düşünelim. Ve bu benzetmeden yola çıkarak bireyin yaratanla ilişkisini değerlendirerelim. Din kuralları ile evrensel kuralların (dini ne olursa olsun her insan için geçerli kurallar) farkını ve odağını düşünelim. Öyle okuyalım örnekleri.

4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Kitabından örnekler:

Sayfa 11 – Parkta bir çocuğun elindeki ambalajı yere attığını gördüler. Kutay’ın dedesi bunun günah olduğunu söyleyerek onu uyardı. Parktan dönerken yaşlı bir adamla karşılaştılar. Dedesi Kutay’dan poşetlerin birkaçını alarak adama yardım etmesini istedi. Bunun sevap olacağını söyledi.

Sayfa 15 – Akşamleyin, babam, o gün okulda neler öğrendiğimi ve günümün nasıl geçtiğini sordu. Okulda herkesle iyi anlaştığımı, yeni bilgiler öğrendiğimi ve gelirken de engelli birine yardım ettiğimi anlattım.

– Aferin yavrum dedi babam. Ne büyük sevaplar işlemişsin. Bu anlattıklarının hepsi dinimizin insanlardan yapmalarını istediği işler. Bu yüzden hepsi sevaptır. Dinimize göre Allah bu tür iş ve davranışları yapanları ödüllendirecektir.

Sayfa 23 – İnsan, düşünerek Allah’ın var olduğunu kavrayabilir ancak onun özelliklerini ve ona nasıl inanıp ibadet etmesi gerektiğini bilemez. Onun hangi davranışlardan hoşnut olup, hangilerinden hoşlanmayacağını tam olarak kavrayamaz. Kısacası, onunla nasıl iletişim kuracağını bilemez. İşte insan aklıyla algılayamayacağı bu tür bilgileri din sayesinde öğrenir.

***

Günah sevap çetelesi


O günah bu sevap deyip, çocuklarımızın kafasında hesap çetelesi yaratmadan, cennet hevesi, cehennem korkusu arasında sıkıştırmadan, diğer inançlara da hoşgörü ve saygıyla yaklaşıp, özgürce yaşanmasına, paylaşılmasına izin verirsek, düşünen, araştıran, soru soran, neye neden inandığını bilen, vicdanıyla bağ kuran, saygılı ve sevgi dolu nesiller yetiştirebiliriz? Aksi takdirde korkan, düşündüğünü ifade edemeyen, üretemeyen, soru sormayan nesiller, nesiller boyu birbirini izleyerek yetişecek.

Dinler neden var? Siyaset neden dini sever?


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...