1916’da Darülbedayi’nin sahnelediği ilk oyun olan Çürük Temel, iflas eden fabrika üzerinden bir ailenin parçalanışını gözler önüne serip Osmanlı’nın parçalanışına atıfta bulunuyordu.
[divider]
ÇÜRÜK TEMEL
YAZAN: Émile Fabre
UYARLAYAN: Hüseyin Suat Yalçın
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİNE AKTARAN: Sezai Gülşen, Doğan Yavaş
YÖNETEN: Engin Alkan
DRAMATURG: Sinem Özlek
MÜZİK: Selim Atakan
SAHNE VE IŞIK TASARIMI: Cem Yılmazer
KOSTÜM TASARIMI: Duygu Türkekul
EFEKT TASARIMI: Özgür Yaşar İşler
OYUNCULAR: Oya Palay, Yeşim Koçak, Mert Tanık, Mustafa Barış Koçkar, Dolunay Pircioğlu, Samet Hafızoğlu, Nurdan Gür
[divider]
Varlıklı bir aileye mensup olan Münire Hanım yıllardır lüks ve itibarlı bir yaşam sürmüştür. İkinci evliliğinden olan kızı İclal evlenme hazırlıkları içerisindedir. İlk evliliğinden olan iki çocuğu vardır: Pervin ve Ferid.
Ferid ile 20 yıldır görüşmemiştir. Münire Hanım’ın babasından kalan fabrika iflasın eşiğine gelince fabrikanın satılma kararı alınır. Ferid ortaya çıkar. Fabrikadan pay ister. Münire Hanım’ın hem kocası, hem de fabrikanın başında bulunan Necib Bey karşı çıkar. Münire Hanım’ın fabrikası ve serveti; kocası, oğlu, iki kızı arasında paylaşılamaz. Zira fabrika birinin itibarı, birinin intikamı, birinin geleceğidir. Ailesinin fertleri arasında tercih yapmak zorunda kalan Münire Hanım kendini para hırsının, bencilliğin, bitmek bilmeyen kavgaların ortasında bulur.
Oğlum bana düşman, zevcim oğluma düşman, hemşire hemşiresine düşman… Ya kızım, ya oğlum, ya kocamı fedaya mecburum. Hangisinin feda olacağını da yine ben tayin edeceğim. Ya nankör bir zevce, ya gaddar bir anne… Benim kabahatim.. Hep benim kabahatim.. İşte gerdanlığım, Alın… İncilerim, elmaslarım, Alın hepsi sizin olsun. Paylaşın… Paylaşın… Paylaşın… Paylaşın…
Letafet Apartmanı’nda aylarca provası yapılan Çürük Temel ilk kez 20 Ocak 1916’da Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu’nda oynandı. Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde oynanan oyunun gelirleri Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti’ne verildi. Oyun saat 13:30’da kadınlara, 21:00’de erkeklere oynandı. O yıllarda tiyatro çok geridir. Tiyatro, dışarıda her boş bulunan yere sandık konup çarşaf gerilen “Yaşasın vatan” şeklinde hamasi sloganlar atılan etkinliklerden ibarettir. Bu ortam göz önünde bulundurulduğunda Çürük Temel’in ilk oyun olmasından öte ayrı bir önemi var. Engin Alkan şu şekilde açıklıyor:
Darülbedayi’nin kuruluş yılları, çalkantılı günler… İlk oyunları Çürük Temel. Batılı anlamda tiyatronun seyircisi yok. Oyun, matinede kadınlara, suarede erkeklere sunularak iki gösterim yapabilmiş. Oyun, zamanında bir devrim niteliği taşıyor. Oyuna inanmayan çok insan var araştırdığımız kaynaklarda ‘Batı tiyatrosunu beğendiremezsiniz’, ‘Beceremezsiniz’ diyorlar. Muhsin Ertuğrul ve arkadaşları ‘Biz yaparız’ da inat ediyorlar. Büyük bir gerilimle başlıyor oyun ve gerçekten büyük takdir kazanıyor. Oyunun başarısı devamını da getiriyor. Ve 100 yıllık bir kurumun çatısı da böylelikle ortaya çıkıyor.
Oyunu heyecanla karşılayan Halit Fahri Ozansoy, Darülbedayi Devrinin Eski Günlerinde (Ak Kitabevi/1964) kitabında ilk olarak dekordan etkilendiğini belirtir. İzleyiciler ise batı tiyatrosuna o kadar yabancıdır ki, aktörlerin repliklerini dinleyeceklerine dekorda kullanılan eşyaların çıkardığı seslere odaklanırlar. Ozansoy, oyunla ilgili değerlendirmesini ise şu şekilde yazar:
Bilhassa Ertuğrul Muhsin’in rolündeki muvaffakiyeti halkı heyecan içinde sürüklüyor ve sahnede safha safha açılan bir aile faciasının en derin psikolojik hareketlerine âlâkayı gittikçe çoğaltıyor. Madam Felekyan’ın, Madam Kınar’ınkini bastıran bozuk telâffuzuna rağmen eser tutmuştur ve muvaffakiyet notu, bazılarınca, bütün tahminlerin üstünde üç yıldızlı bir tam numaradır.
Émile Fabre, dünyanın en eski ulusal tiyatrosu Comédie-Française’te ( Fransız Devlet Tiyatrosu ) yöneticilik yaptı. Eserlerinde Balzac etkisi görülür. Fabre’nin La Maison D’argile adlı üç perdelik tiyatro oyunu ilk defa 25 Şubat 1907’de Comédie-Française’te sahnelendi. Çürük Temel, La Maison D’argile’den Hüseyin Cahit Yalçın tarafından uyarlandı. Yalçın, Darülbedayi’nin ilk kurucuları arasında yer almasının dışında doktor ve şairdir.
Çürük Temel, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın 80. yıldönümü olan 1995’te Zihni Küçümen’in rejisiyle, eski diline dokunulmadan okuma tiyatrosu olarak sahnelendi. Şimdi ise 100. yıldönümü vesilesiyle Engin Alkan tarafından sahneleniyor.
Çok eski metinleri sahnelemek zordur. Alkan, son yıllarda ağırlıklı olarak bu tip metinleri sahneledi. Bu durum kendisinin bilinçli tercihi değil fakat eski metinleri sahneleme konusunda hatırı sayılır derecede tecrübe kazandığı için Alkan, bu oyunu sahneleyebilecek en doğru isimlerden.
Alkan, oyunu ilk oyunun dönemine uygun bir şekilde sahnelemeye çalışırken o oyundaki melodrama varan anlatım biçimini günümüzün tragedya diline çevirerek çağdaş bir yorum kazandırıyor. Oyunun tek handikabı; oyunun geçmişteki önemini bilmeyenler için oyunun konusunun, dizilerde daha sığ bir şekilde ele alınan burjuva dramlarını andırıyor olması. Aslında o diziler, Çürük Temel gibi eserlerin klişeleşmiş halidir. Söz konusu dizilerin tek amacı, izleyicinin merak duygusunu körükleyip reyting kazanmak. Çürük Temel’in sadece aile dramı ile sınırlı olmadığını Alkan şu şekilde açıklıyor:
Oyunun oynandığı tarihsel dönemi dikkatle incelediğimde Muhsin Ertuğrul ve arkadaşlarının ilk oyun olarak neden bu oyunu seçtiğini anladığımı düşünüyorum. Birinci Dünya Savaşı yılları, parçalanmakta olan bir İmparatorluk, Avrupa’da ve Balkanlar’da başlayan milliyetçi ayaklanmalar, Mısır’ın kaybedilişi, Çanakkale Savaşı, Doğu cephesinde Ruslarla savaş, Ermeni tehciri, II. Meşrutiyet yılları, İttihat ve Terakki, pan-osmanizm vs… Devasa bir çöküşü önlemek için İmparatorluğu oluşturan asal unsurları bir arada tutma ihtiyacının en hissedildiği yıllar olsa gerek…
100 sene sonraki atmosfer her ne kadar farklıymış gibi görünse de bugünün tablosunda başka yönden parçalanan bir ülke var. Kimsenin kimseye saygı duymaması, insanların birbirini bir kaşık suda boğmaya fırsat kollaması, kimsenin kimseyi sevmemesi (Kişinin sadece kendisine aşık olması), ikiyüzlülüğün erdem sayılması, hiçbir konuda bilgisi olmayanların her şey hakkında yorum yapma cüretini gösterip her şeyi bildiğini zannetmesi, kariyer planlaması dâhilinde yükselme uğruna insanların birbirlerinin üstüne basmakta sakınca görmemesi… 100 sene öncesine göre daha da çürümüş bir toplumdan söz edilebilir. Andrei Tarkovsky’nin dediği gibi: “Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.”
Münire Hanım oyunun ekseninde olduğu için oyunun bütünü kadar önemli. Oya Palay, duygusal geçişlerin yanında susuşuyla bile Münire Hanım’ın duygularını son derece sade ve gerçekçi bir şekilde yansıtıyor. Münire Hanım’ı Palay oynamasaydı sanki bir şeyler eksik kalırdı.
Çürük Temel, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın 100. yılı için seçilebilecek en anlamlı oyun. Tiyatroda sansür tartışmaları gündemden düşmezken, en ufak bir eleştiriye bile tahammülü olmayan, elinde olsa bütün ödenekli tiyatrolarda kendi istediği oyunları oynatmak isteyen bir iktidar varken bu oyunun oynanabiliyor olması ayrıca önem arz ediyor. Muhsin Ertuğrul’un 100 sene önce atmış olduğu temelin, bugün bu oyunun oynanabiliyor olmasında etkisi var.