Susan Dilsiz Şeytandır

Milli iradeye saygılıyım ama milli irade ile aynı fikirde değilim. Olmak zorunda da değilim. Doğru bildiğimi söylerim. Savaşı kazanmış olman, seni haklı yapmaz. ABD, Irak’ı işgal etti; haklı mıydı?

susan dilsiz şeytandır tek parti iktidar akp mhp hdp chp 1 kasım seçimleri

Alkış tutmak kolaydır, zor olan eleştirmektir. Aydın muhalif olur. 1970’li yıllarda Ecevit iktidarına en şiddetli muhalefeti yapan Cumhuriyet Gazetesi olmuştu. Benim badem gözlü yurttaşım bunları bilmez. Şimdi iktidar yanlış yaptığında söylerken, sol bir parti iktidara geldiğinde susacak mıyız? Susan, dilsiz şeytandır. Solun tek başına iktidarı bu ülkede mümkün olmadığına göre bu söylediğimin ispatı da mümkün değildir. O halde beyanı esas almanız gerekir. Tekrar söylüyorum: Susan, dilsiz şeytandır.

Gelelim gündemin sıcak konusu seçim sonuçlarının değerlendirilmesine…

Bir kere şunu baştan söyleyeyim: Seçimlerde asla hile yapıldığına inanmıyorum. Güvenilir bir seçim sistemimiz var. Yeter ki her parti müşahitlerini sandık başlarında tutabilsin. Belki münferit olaylar olabilir ama bu genele yansıtılamaz. Bunların sonuçları değiştirecek boyutta olduğuna da inanmıyorum. Türk toplumunun oy oranları böyledir. Ne yaparsanız yapın sol oylar % 30 ila % 40 bandında oynar. % 41’i de zaten 1977’de bir tek Ecevit görmüştü.


Hesap ortada: % 10 HDP + % 26 CHP = % 36 sol oy.

1999 yılında Güneydoğu’nun sol oyları, mevcut sol parti içinden ayrılıp bağımsız Kürt milletvekillerini meclise taşımıştı. O zamandan beri Kürtlerin mevcut sol partiler ile yolları ayrıldı. O zamana kadar Kürt partisi olmadığından AP ile CHP arasında paylaşılan Güneydoğu oyları, bugün, AKP ile HDP arasında paylaşılıyor. Değişen bir şey yok yani. Bu yüzden kimse CHP’nin % 30’lara çıkacağını falan beklemesin. Bu Ecevit’in rekorunu bile kırmak olur ki, hoş ama boş bir hayaldir.

Seçimlerin hilesiz olduğunu söyledikten sonra gelelim partilerin tek tek seçim analizlerine…

CHP: Koskoca tarih profesörü bile utanmadan “dinsiz parti” olarak isimlendirdikten sonra, varın siz düşünün artık milletin bu parti hakkındaki düşüncesini. Bu partiye bu milletten zırnık oy yokmuş bu kesin anlaşıldı. Atatürk’ü partinin başına koy ama Atatürk olduğunu kimseye söyleme, alacağı oy yine % 25’dir. Kalıbımı basarım.


MHP: Türkiye’nin kaderi ile ikinci kez oynayan bu parti, 2002’de iktidarı, 7 Haziran’da ise iktidar olma şansını bırakıp gitti. Bizi tek parti iktidarına mahkum etti. Benim için ise bu seçimin en güzel haberi, rüyasında görse hayra yormayacağı oyu alınca ilk dakikadan itibaren kükreyen, 1 Kasım hezimetini görünce de cılız bir yazılı açıklama ile yetinmek zorunda kalan Devlet Bahçeli ve ekibinin meclisin en solunda kapı ağzında oturmak zorunda kalmalarıdır. Kapı dışarı edilmelerine ramak kalmıştır. Bu utanç da onlara yeter. Keşke biraz cesur olup barajı zar zor geçtiği halde halkın karşısına çıkarak basın toplantısı yapma nezaketini gösteren, o gece gündüz “alayını…” diye küfür ettiği Selahattin Demirtaş’tan biraz siyaset nezaketi dersi alsaydı.

HDP: Terör örgütüne karşı kesin tavır koyamamış ve Türkiye’nin partisi olma şansını kaybetmiştir. Barajı geçmesi sürprizdir. Barajı geçişi Türkiye’yi kurtarmıştır. Ey güzel Türkiyem, ne günlere kaldın? Profiline Türk bayrağı koyan insanların “bölücü” deyip gece gündüz hakaret ettiği partinin barajı geçmesine, sırf anayasan değişmesin diye muhtaç kaldın ya… Allah’ın sopası yok ki…


AKP: Dünyanın hiçbir ülkesinde din, siyaseti bu derece etkilememiştir. AKP’den memnun olmayanlar geçen seçimde ya sandığa gitmedi ya da diğer bir sağ parti olan MHP’ye oy verdi. Şimdi ise MHP’ye gittiğine pişman olanlar sırf muhafazakar diye AKP’ye geri döndü. CHP, bu kesimin aklının ucundan bile geçmedi. Ne hırsızlık, ne yolsuzluk, ne terör hiçbir şeyi etkilemedi. Tek kriter muhafazakar olmaktı.

1 Kasım köprüden önceki son çıkıştı. Son çıkışı kaçırdık. “Hangi köprü?” dersen, Sırat Köprüsü. Eli mahkum bu köprüden geçeceğiz Türkiyem.


 

 

Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.