Bir şeyin mahiyetinin bilgisi, o şeyin kendisinden değerlidir! Bilgi kudrettir. Anlamak değil kavramak önemlidir. Kavrayanlar ancak gerçekten bilir. Enformatik bilgi anladıklarımızdır. Kavradıklarımız ise bizim içselleştirip yaşadıklarımızdır.
Kavradıklarımızla biz bilmiş oluruz. Kavradıklarımız ne kadar çok ise biz o kadar bilgiyle buluşuruz. Kavramak için kavramlara hâkim olmak gerekir. Kavramlar bilgi kodlarıdır! İnsan bu kodlara hâkim oldukça özgür olacaktır! Kodlama mantığını ve tüm kodları kavrayıp özgürce yaşam planları sunmak ve planlar içerisinde kendi varlık gayemizi kavramak, bize tüm öğretilmiş olan yalanlardan sıyrılmak! Anahtarı bulmak ve ikili taban aritmetiğinde sonsuzun ruhunu yakalamak! İşte budur bizim kendimizden istediğimiz. Biz bu gerçeği deneyimle yeneriz! Aklımız bizi özgür kılacak ve aklımız bizi özgür kılmalı! Ne dünde ne bugünde ve nede yarında, biz sadece işte şu anda yaşıyor ve yaratıyoruz! Biz gerçeğin ulaşılamaz sonucu ve biz gerçek ötesi bir varoluşuz! Biz tüm canların hayat bulmasını sağlayan “ruh”uz!
Bunun için ise kavramsal düşünme yeteneğimiz gelişmelidir. Kavramların doğasını kavrayabilir ve içini dolduran anlamları “anlamlandırabilirsek” eğer kavramları kuşatabiliriz. Bizler kuşatabildiğimiz gerçekleriz. Varlığımız kuşattıklarımız kadardır. Kuşatma çemberimiz ne kadar geniş olursa işte biz o kadar gelişmiş varlıklarız. Kavramsal dünyanın kapısında mahiyet ve enformasyonun farkına varabilmek yeteneği “değerli” ve “önemli” olanı birbirinden ayırt etmekle mümkündür. Bu fark edişle biz değeri biliriz ve mahiyete yöneliriz. Değerli olan önemlidir bilgisini ediniriz ve böylece içeriğe ve temel yapıya doğru bir yol ediniriz. Gerçekten biliş haline geçeriz. Halimizle biliriz. Bilmeyi halimize çeviririz. Bilgi bizden ayrı değildir artık. Bizler bilgiyle bütünleşiriz. Biz ve bilgi ayırımı ortadan kalkar. Bilgi insan olur insan ise bilgi. Tek yapı gerçeği! Birleme hali!
Arka Kapı:
[dropcap]Ç[/dropcap]ocuğa bu sıcak deriz. Böylece ona enformatik bilgi veririz. Çocuk ise yine de gider ona dokunur. Bizim ona vermediğimiz mahiyetin bilgisini kendisi algılayarak bulur. Edinir sıcağın mahiyetini uygun algısıyla. Yetmez ona enformatik bilgi, onun “karşı konulamaz bilgilenme isteği karşısında”! Karşı konulamaz bilgilenme isteğime karşı koymak istemiyorum der çocuk! Çocuğun bu sözü ben mahiyetini bilmek istiyorum ve tüm mahiyetlere ulaşıp yaşam çemberimi genişletmek istiyorum demektir. Çünkü çocuk bilir! Hayat varlığın içeriğinin bilgisini ele geçirmektir. Ele geçirebildiğin içerikler seni daha da genişletirler ve böylece insan ilerler. Çocuk bunu bilir! Hayat bizim bilme isteğimizdir.
Çoğu zaman bilmeyi istemek yadırganır kalabalıklar tarafından. Gariptir bu istek! Öksüz ve yetim! Bir iş seyahati yadırganmaz ama bir şeyi bilmek için yapılan seyahat yadırganır. Çünkü kalabalıklara göre bilmek anlamsızdır. Bir kadına da sizi bilmek istiyorum diyemezsiniz. Bunu dediğiniz an o kadını kaybedersiniz. Bir şeyleri bilme adına yapılan harcamalar da gereksiz görülür. Aynı harcamalar eğlenceye yatırılırsa bunun gerekliliği ileri sürülür. Karşı konulamaz bilgilenme isteği insanlığın tarıma mahkûm olduğu dönemde engellenmiştir. Bilmek istemeye yönelik tüm çaba ve hamlelerimizin yadırganması tarım toplumu döneminden kalan bir yargıdır. Tarım toplumu bilgiyi rafa kaldırmıştır. Tarım anlayışında sadece geçim vardır. Böylece tarım toplumları kendi kurumlarını yaratmıştır. Bugün bildiğimiz birçok kurum tarım toplumundan bize kalan miraslardır.

Bedenden kurtuluş yok! Beden deneyim gereği! Beden fark edebilmek için gerekli! Bedendir boyutların elbisesi! Beden, ruhun bazen hapishanesi! Biri için diğerini feda edemediğimiz iki yönümüz bu! Birisi biziz diğeri ise bizim isteğimiz! Ne bedenden geçebiliyoruz nede göklerden! Ah ben “göklerde bedenlensem”! Varolmanın dayanılmaz hafifliğine bir dayanabilsem! Bir âleme nüfuz edebilmek için o âlemin bedenleri gerekir. Her nüfuz ettiğimiz âlemde bizler yine bedenlerdeyiz. Âlemlerin şartları o âlemlerin bedenlerinde saklı! Bedensiz hiçbir düş görülemez bu varlığın oluş şartı.

Yazar: Türker ERCAN Sayı 29 Şubat 2008


