Mış’lı geçmiş zamanlarda yaşanan bir ibret hikayesidir. İbret almak isteyenlere ücretsizdir. Maliyeti bile istenmez. Tamamen bedava! Derdi ve zoru aşk olanlara sesleniştir! Bu yazı baştan yanlış anlaşılmaya çok müsait olmasına rağmen sonunda da doğru anlaşılmaya son derece müsaittir! Biraz sabır ve emek gerektirir. Sabırsızlar boşa kürek çekmesin!
Aşk Şarabı
Üç ses, tek hece ve tek kelime. O yaşanan en büyük tecrübe. Adı Aşk Şarabıymış. Hem de yıllanmış! Üzerinden uzun yıllar akmış! Geriye de çok kaliteli bir şarap bırakmış! Bu şarabın adı Aşkmış”! Sonra bir gün Aşk, dönüp gerilere şöyle bir bakmış. Hemen sonra başını bugüne çevirip aradaki farkı anlamış! Anlaması ile yıkılması aynı anda yaşanmış. Aşk Şarabı, sarhoş olup gerçeği inkar etmek için kolları sıvamış. Böylece o da yaşadığı şokun tesirinden dolayı “Yalan Rüzgarında” kendi rolünü almış! Yalanlar alemine o da ayak basmış. Acaba! “Doğru” eskidende hiç yaşanmadı mı diye düşünerek derin düşüncelerin içine dalmış. Eski ile yeni arasındaki belirgin farkı anlamakla beraber aslında hiç değişmemiş olan farksızlığı da yakalamış. Aşk artık bizatihi “mecnun” olup çöllere dadanmış.
Ama ne fayda! Çöllerde de rahat yok! Akrepleri kandırmayasın ve aşk diye çölleri kendinden geçirip asıl ateşe bulamayasın diye çölden de kovalanmış! Aşk şaşkınlıklar içinde kalmış ve sığınacak liman aramış. Aradıkça bulamamış. Bulduğunu zannettiği her limanda yuhalanmış. Kaçmış ve kovalanmış. Kaçan kovalanırmış yalanı da bu gerçeğin çarpıtılmasıyla ortaya yayılmış. Aslında kaçan insanın kendisiymiş. Kovaladığı ise dışarıda bulduğunu zannettiği gerçekmiş. Bu nasıl bir işmiş ve neymiş?
Aşk neymiş? Emek mi? Seçim mi? Tercih mi? Sahip olmak mı? Yada olmak mi? İnsanların nazarında henüz ne idiğü belirsiz bir şeymiş. “Aşk” neymiş? Bu sorunun cevabını “Aşk” bile bilememiş. Bu kadar belirsiz ama o derece belirli yaşanan en tuhaf gerçekmiş! Bu joker yapı artık fayda derdiyle dolup taşmış olan insanlar için kullanılabilecek en ehveni şer olarak kabul edilmiş.
Belirsizlik, Aşk’ı günah keçisi ilan edivermiş. “Kolay kılıf, ucuz maliyet”! Hemen teslim olunan seçim! Sokaklara düşmüş artık aşkın baş döndüren efsanesi ve bit pazarında satılmaya başlamış Aşk’ın engin geçmişi. Yıkılmış ortalık, ağlamış gökler! Göklerdeki merhamet insanlığı ağlayarak seyreder. Gökler ağlar ve merhamet sunulur! Yerlerde ise bir sancı! doğum var! Masumiyeti doğurmaya gebe yerler! Doğuramadıkça da acılar içerisinde kıvranarak çıkış nerede derler.
Derdin büyüğü neyin küçüğüdür? Aşk artık sorulara aşık. Sorularda buluyor bir yeşil ışık. “Filo-Sophia” ile olmuş artık tanışık. Derin soruşturmalar ve çetin çile devri! Aşk soruvermiş yine : Bu halde neyin nesi? ve kelebek etkisi, tetiklemiş soruların hepsini. Canını en çok yakan ise bu soruları ben kime soruyorum sorusu imiş. Ardından daha da can acıtanı gelmiş: Ben neyim? Niçin kendimi bilmeden kendimden geçmekteyim? Varlık muhasebesinin ben neresindeyim? Varlığımdan bile emin değilim ki güven hesabımı neye göre yapıyor ve nasıl değişmez ve sarsılmaz bir rahatlık hayali ile kendimi avutuyorum? Ben ne yapıyorum?
Artık Aşk olmuş gerçekten bir sarhoş. Sarhoşlukta bulmuş sıcacık bir kucak ve biliyormuş ki bu kucakta onu bir gün bırakacak. “Elden ne gelir, kader bu emir” deyip dalmış sarhoşluğun geçici bağrına ve aramış bulacağını ümit ettiği gerçeği ve bulamayıp tekrar yıkılmış onun bütün sahte kimliği! Aradan çok uzun zamanlar geçmiş. Zaman bile ihtiyarlamış ve nefesten kesilmiş. Aşk vazgeçer mi hiç varlığının garantisinden, o yok olmak istemiyormuş insanların gönlünde hiçbir dem! İnsanlar demiş bir gün. İnsanlar! Ne kadar da tuhaf yaratıklar. Bazen ins oluyorlar bazen de nas. Hatırlamak ile unutmak arası geçen bir salınım titreşimi. İnsan kendisini bilmeli.
Peki o ibret hikayesi neydi diyeceksiniz şimdi. İçinize bakın göreceksiniz. Bu yazıyı içinizde çoktan yazmış olduğunuzu bileceksiniz. Aşk’ın bu geçmişi ile bir şekilde kesişeceksiniz ve ibret hikayesini kendi şarabınızla beraber içip çöllere yerleşeceksiniz. Çöllere can verip bir cennet yeşerteceksiniz. Bunu başaracaksınız. Bu başarıda insanlığa bir ibret olacak. İnsanlık aşkla ağlayacak ve olmaz hayallerin tümü çıkış yolu bulup olmaya başlayacak. Ağlayacak gökler ve yer masum doğumunu yapacak. Masumiyet doğunca ağlayacak. Sizde ağlayacaksınız. Sevinç gözyaşlarını ilk defa tadacaksınız. Olup olup şaşıracaksınız ve şaşkınlık haliyle de barışacaksınız. Barış ilan edip ruhunuza kendinizle olan savaşı sonlandıracaksınız.
Yazar: Türker ERCAN Sayı 38 Kasım 2008