Yağmur yağıyor. Yine yağdı. Yine yağacak. Biliyorum! Gökler, halimize bakıp hep ağlaşacak. İnsanlık kafasını duvarlara vuruyor ve bu gidişle daha da vuracak. Biliyorum yine, bu rüyada bir gün tamamlanacak ve doğacak sabah ufukta fırsat kollayan şefkat güneşi. İnsanlık, annelerden ders alıp derhal kendisine gelmeli sonra da boğazladıkları yaşamı tekrar diriltmeli.

Hiç olmazsa biraz merhamete gelip te şu yorgun yeryüzünde insanlara umut dağıtsak. Sevindirip te yaşatsak, verip te çoğaltsak ve bıraksak artık şu mutlaka sahip olmalıyım anlayışını. İnsanların kadim hataları ne yazık ki hep kadim olarak kalmaya kararlı. Güzel dilekler ve iyi temenniler! Acaba umut etsek mi? İnsanoğlu bu sefer öğüt alıp ta kendisine gelir mi? Savaşmayıp ta ruhlarını seviştirir mi? Bunlar olmayacak hayaller mi? Olur mu olur! Her halükarda umutlar çıkacak bir yolu daima bulur. Günler gelecek ve günler geçecek. İnsanlar her zaman olduğu gibi sorun çıkarmayı pek sevecek. Olmadık nedenlerle birbirlerini üzecek ve sonra zamanın kıyametinin koptuğu o anda, tüm değişimler yaşanmış ve bitmiş bir rüya olacak ve sonunda yeni bir başlangıç bizlerle yeni olasılığımızda buluşacak. İstesek te istemesek te varlığımız sonsuzda yol alacak.



Algıdan ibaret bir varlığız. Algıladıklarımız kadarız. Algının olmaması halini yokluk diye varsayarız. Sonuçta mutlaka var olmalıyız. Varlık davamızdan asla ayrılmayanlarız. Sonsuzluk bizlerin derin göbek bağı. En büyük umut: İnsan sonsuza kadar “var olmalı.” Sonsuzluk büyük aşkımız. Sonsuzlukta bizler saklıyız. Sonsuz kere sonsuzu bile mutlaka yaşamalıyız ve asla bu rüyadan uyanmamalıyız.
Bitmemiş Olan Rüya
Tanımlıyoruz. Tanımlarımızla tanıyoruz. Tanımak istediğimiz gibi tanılar koyuyoruz. Bu tanıları zanlarımızla belirliyoruz. Zihinlerimizi bu zanlarla kodluyor ve bu kodlamayı yine diğer zanlarımızla destekliyoruz. Böylece kodlarımızı çoğaltıp komutlarımızı oluşturuyoruz. Tüm bu komut sistemi ile de zanlar üzerine inşa ettiğimiz ve en doğru deyip kabul ettiğimiz kendi bireysel program sistemimizi oluşturuyoruz.

Kelimelerimiz bizlerin hayatını değiştirebilme gücüne sahip sihirli değneklerimizdir. Bu değneklerimiz acaba bizde midir ve acaba nasıl başımıza değdirilir. Kelimelerinizi kontrol ediniz. Kabul etmediğiniz anlamlarla yüklü kelimeleri reddedip yerine sizlere sıcacık duygular yaşatan ve sizleri cennetlere sokan kelimeleri getiriniz. Kelime kontrolü sizlerin elinde olsun. Çünkü kelimeler sizlerin zihinlerini kontrol ediyor. Her kelime bir programdır. Kullandığınız her kelimeyi duyarsınız ve böylece iki kere kendinizi kodlarsınız. İstediğiniz hayatı yaşamak için daima istediğiniz kelimeleri seçin. İlk olarak tüm kelime kod (tanımlamalar) sisteminizi gözden geçiriniz. Göreceksiniz ki ve fark edeceksiniz ki kaderiniz zihinlerinizdeki truva atlarının emrindeymiş. Bu fark edişten sonra ise hayatınızın gerçek sahibi sizlersiniz.
Kullanıcı kimliğinizi doğrulayınız. Sizler özgün ve benzersiz varlıklarsınız. Kendi kabullerinizden oluşan bir kimlik yaratınız. Kim olduğunuzu bilip öyle yaşamalısınız. Yoksa şikayette bulunma hakkından mahrum bırakılacaksınız. Şikayet etseniz de bununla bir yere varamayacaksınız. Güçlülerin mizanseninde bir dize söylemek sizlerinde hakkınız. Pişmanlık duyarak yaşamaktan artık usanmalısınız. Doğuşa geçmek için önünüzde eğilip sizden izin isteyen güneşe yol verin. Güneşle bir olun ve tüm kainatla beraber doğuşa geçin. Ne zaman ve nasıl sorularıyla oyalanmayı artık bitirin ve en önemlisi “kendinizi gerçekten sevip kendinize ciddi emekler verin.” Kendinize dönüp baktığınız zaman uzun yollar kısalacak, kendinizi anlamaya başladığınızda da sizinle beraber her şey yepyeni anlamlara kavuşacak. Çünkü değerlisiniz. Değer üretmelisiniz. İlk üreteceğiniz değerde kendinizin önemini fark edeceksiniz. Bu farkındalık makamında geri dönüş yoktur. Her farkındalık bir diğerini doğurur ve sizler bilirsiniz. Bilerek ilerlersiniz. İlerleyince de her şeyi daha çok seversiniz.
Yazar: Türker ERCAN Sayı 41 Şubat 2009



